AK Parti Sözcüsü Çelik: bu bir savaş suçudur
AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sona erdi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik AK Parti'nin seçim takvimine yönelik "Seçim takviminin nasıl işleyeceği nasıl gerçekleşeceği çalışmalar tamamlanıp, genel başkanımıza sunulup, kamuoyuyla paylaşacaktır. MKYK'nın verdiği yetkiyle seçim dönemimiz başladı." dedi. Toplantıda Gazze meselesinin de ele alındığını ve Türkiye'nin temaslarının görüşüldüğünü dile getir Çelik "İsrail doğrudan savaş suçu işliyor.. Bütün uluslararası toplumu Cumhurbaşkanımızın bu girişimine destek vermeye davet ediyoruz. İnsan hakları ihlalleri karşısında suçluların gerekli cezayı alması için gerekli desteği vermelidir. Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde yeni bir diplomasi atağı tekrar başlatacaktır. Netanyahu hükümetinin yaptığı ile Nazilerin yaptığı aynı şeydir. Gazze'nin boşaltılması gibi bir şeyi asla kabul edemeyiz" açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı sona erdi. Parti Genel Merkezi'ndeki toplantı yaklaşık 2,5 saat sürdü. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulunuyor. İşte Çelik'in açıklamaları;
Teşkilatlarla ilgili olarak MKYK'mız genel başkanımız il ve ilçelerin atanmasıyla ilgili yetki vermektedir. Bu yetki talebi görüşülmüş uygun bulunmuştur. Seçim takviminin nasıl işleyeceği nasıl gerçekleşeceği çalışmalar tamamlanıp, genel başkanımıza sunulup, kamuouyuyla paylaşacaktır. Adaylar ne zaman başvuracak, hangi yöntemler uygulanacak takvim çalışması bir iki gün içinde sayın genel başkanımızla paylaşılacaktır.
"Katledilen Gazzeli kardeşlerimizin sayısı 10 bine yükselmiştir"
Gazze'de gelinen noktada görülmüştür ki, Netanyahu'nun eylemlmeri savaş suçu ve soykırımı kapsamına giren yaklaşımdır. Gazze Şeridi'ni yoğun bombardıman altında tutuyorlar, Hamas'la mücadele ettiklerini söylerken kadınları, çocukları hedef alarak katliam siyasetini yürütüyorlar. Maalesef katledilen Gazzeli kardeşlerimizin sayısı 10 bine yükselmiştir.
"İsrail doğrudan savaş suçu işliyor"
Böyle bir acıyı, trajediyi rakamlarla anmak zorunda kalmak ayrı bir acı fakat ortaya konulan katliamın boyutlarını göstermesi bakımından kaybettiğimiz 10 binin 7 bini sivil, çocuk ve kadınlardan oluştuğunu ifade etmek gerekir. İsrail doğrudan savaş suçu işliyor.
Doğrudan sivillerin tedavi gördüğü 16 hastane, 32 sağlık ocağı ve 105 sağlık merkezi doğrudan İsrail ordusu tarafından hedef alınmış, 40 bin konut tamamen yıkılmıştır. Tüm bunlar savaş suçu niteliğinde gelişmelerdir. Gazze halkına dönük olarak Netanyahu hükümetinin ortaya koyduğu katliam siyaseti soykırımdan başka bir şeyle ifade edilemez hale gelmiştir. BM Genel Sekreteri bunu 'dehşet' duygusuyla ifade ediyor. Tüm bu ifadelerine rağmen BM hiçbir şekilde sürecin gidişatına müdahil değil. 121 ülke İsrail'e ateşkes çağrısı yaptı. Bu tablo içerisinde BM İnsan Hakları Komiseri gidişattaki vahşeti görerek istifa etmiştir.
Tasarılar bloke edilerek bu tablo ortaya çıkıyor. Bosna ve Srebrenitsa'daki süreç ortaya çıktı. Ukrayna ve Filistin için iki ayrı yaklaşım ortaya konulmuştur.
"Netanyahu kendi vahşetine dini duyguları alet etmeye çalışıyor"
Bütün uluslararası toplumu Cumhurbaşkanımızın bu girişimine destek vermeye davet ediyoruz. İnsan hakları ihlalleri karşısında suçluların gerekli cezayı alması için gerekli desteği vermelidir. Netanyahu Tevrat'tan alıntılar yaparak kendi vahşetine dini duyguları alet etmeye çalışıyor. Kim ki yaptıkları katliamları meşrulaştırmak için Tevrat ve İncil'den referans getiriyorsa Tevrat ve İncil'e inananlara saygısızlık yapıyor ve Tevrat ve İncil'i hedef alıyor demektir.
"Şükranların en büyüğü Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinedir"
Dünyanın her tarafında bu sesi yükselten bütün insanlara, sivil toplum örgütlerine şükranlarımızı sunuyoruz. Şükranların en büyüğü Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinedir. Aynı şekilde 1,5 milyonun üstünde İstanbul'da il teşkilatımızla gerçekleşen mitinge katılan, destek veren sivil toplum örgütlerine teşekkürlerimizi arz etmek istiyoruz. Medya ve siyasetçiler tarafından hain bir dil kullanılıyor. 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' diyenler, 'İsrail'e kırmızı çizgi önermiyoruz' dediler. 'Bu istediğin kadar insan öldürebilirsin' anlamına gelmektedir. 'İsrail ile Filistinli gruplar arasında çatışma çıktı' deniyorsa bilin ki İsrail sebepsiz yere sivil halka saldırmıştır. Şu cümleyi duyduğunuzda daha da dikkatli olun 'taraflara itidal tavsiye ediyoruz' deniliyorsa, bilinmek gerekir ki İsrail bir yere saldırmıştır buna karşılık verilmemesi için çağrı yapılıyor demektir.
Bir cümlede çatışmada 'Filistinli kadın ve çocuklar hayatını kaybetti' okuyorsanız İsrail kadın ve çocukları hedef gözeterek saldırmıştır. Herhangi bir yerde şu cümleyi sık okursunuz "Filistinliler bir İsraillinin arabasını taşladı". İsrailli insanların üzerine sürmüştür, bunu da 'taşladı' diye haberleştirirler. 'Kudüs'te kaynağı belli olmayan patlama duyuldu' derler. Bu şu demektir, İsrail askerleri Mescid-i Aksa'ya ses bombalarıyla saldırmıştır. Böylesine ikiyüzlü bir dil.
"Sayın Cumhurbaşkanımız güçlü bir şekilde diplomasisini yürütüyor"
İsrail'e müzahir bazı yazarların, yayın organları 'Küdüs İsrail'in bölünmez başkenti' diyorsa bilin ki, bunlar Filistin'i topyekün ortadan kaldırmak ve Filistinleri oradan tamamen uzaklaştırmak için siyaset peşinde koşmaktır. Maalesef bu ikiyüzlü dilin halen kullanıldığını görüyoruz. Tıpkı işgalciye yerleşimci denilmesi gibi şu anda aynı literatür devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız güçlü bir şekilde diplomasisini yürütüyor. Dünya halklarının umut verici bu dayanışması, aynı şekilde 121 ülkenin konuyu kınayan karar tasarısına imza atması daha çok çalışılması gerektiğini göstermektedir.
"Amerikalılar meseleyi uzaktan seyretmekle meseleyi çözebileceğini zannediyorlar"
Bu siyasetin arkasında Netanyahu hükümetinin Filistin davasını kriminalize etme çabasını görmek lazım. Bütün Filistin davasını kriminalize etme peşinde koşuyor. Dini argümanlardan, kehanetten meseleyi din temelli savaşına dönüştürme gibi bir tutum izliyor. Avrupalılar, Amerikalılar meseleyi uzaktan seyretmekle meseleyi çözebileceğini zannediyorlar. Oraya savaş gemisi, nükleer denizaltı göndermenin hiç kimseye faydası olmayacaktır.
ETİKET : bursagündemasayişdünyasiyaset