Algı siyaseti
Algılarla siyaset yapılarak seçim kazanıldığını gördük yıllarca.
Şahit olduk.
"...cağız,...ceğiz" ile biten cümlelerle insanların gözünün içine baka baka vaatler sıralandı.
"Göz boyandı" demeyeceğim ama insanlara anlatılanların...
Reklamları yapılanların...
Billboardlara asılan afişlerin...
Dağıtılan broşürlerin işe yaradığı...
Algılarla oy potansiyelinin yükseldiğini ve seçim kazanıldığını gördük.
Yalnız ben değil.
Milyonlar gördü.
Bu, beş yıl önceki yerel seçimlerde değil; ta yetmişli yılların ortalarına doğru başlayan...
Sonu gelmeyen vaatler ile oy devşirildiğine şahit olduk.
Yaşımız itibari ile ellili yıllarda başlayan ve fakat özellikle yetmişli yıllarda hız kazanan bu algılarla... Etkileyici sloganlarla...
Hatibin inandırıcı ses tonuyla...
Liderin bol keseden vaatleriyle seçimlerin kazanıldığını o kadar çok gördük...
O kadar çok şahit olduk...
Sonrasında o kadar çok sükut-u hayale uğradık ki...
"Toprak işleyenin, su yol verenindir" diyeninden tutun da "İki anahtar vereceğiz, biri ev biri araba" diyenlerine kadar gördük.
Duyduk.
Şahit olduk.
Bu boş ve sonra içi doldurulmayan,
olmayacak vaatleri verenler seçimleri kazandılar mı?
Evet.
Kazandılar.
Halk oyunu verdi, umut bağladı.
Maalesef, hem başbakan oldular hem belediye başkanı oldular.
Halk inanıyor.
Liderine güveniyor.
Belki de inanmak zorunda kalıyor.
Yıllar geçiyor bir de bakılıyor ki beş yıl önce verilen sözlerin...
Vaatlerin...
Hatta yeminlerin tutulmadığı...
Yapılmadığı görülüyor.
Yapılmamasına da bahaneler üretiliyor.
Halk başka taraflara yönlendiriliyor.
Başkaları suçlanıyor.
Hedef saptırılıyor.
Yani, algılarla siyaset yapanlar yine öne çıkıyor.
Sonra daha samimi, daha inandırıcı bir lider çıkıyor.
Onlarca yıldır verilen sözlerin tutulmayıp bu lider tarafından verilen her vaadin birkaç yıl içerisinde tutulduğunu...
İcraatların gerçekleştiğini...
Planların uygulandığını...
Projelerin yapıldığını...
Meydanlarda verilen sözlerin teker teker tutulduğunu...
Algı yapılmadığına bu millet yirmi iki yıl önce şahit oldu.
Liderin bol keseden atmadığını gördü.
"Demek ki söz verince yapan başkanlar da oluyormuş" dedi millet.
Hatta daha en başında ona inanmayanlar "O verdiği sözü yaparsa ....anırırım" diyenlerden tutun da, "Kendimi Taksim meydanında asarım, yakarım" diyenlerine kadar gördük, duyduk.
Millete "Hizmetkâr" olmayı vaat edenler ile millete algı yapanlarla, aklıselim insanları artık ayırt etmeyi becermeli artık millet.
Çünkü bu milletin ve devletin zaman kaybına tahammülü yok.
Bu zamanda, bu yüzyılda gelecek de bizim olmalı.
Samimi, dürüst ve verdiği sözü tutan, millete hizmet aşkıyla yanıp tutuşan özellikli insanlara ihtiyacımız var.
Sıradan kişilerin ne siyasette, ne belediyelerde, ne de meclislerde yerleri olmamalı.
Bu milletin değerinde olan değerli kişiler değerlendirilmeli.
Partizanlar değil.
Halkı algılarla yönetmeye çalışanlarla değil...
Algı siyaseti bitmeli, hizmet siyaseti gelmeli.