ATALARIMIZIN SİNDİRİM SİSTEMİ FLORASI İLE GÜNÜMÜZ İNSANININ FLORASI

İnsanoğlunun yeryüzünde var oluşu 7-10 milyon yıl önceye dayanırsa da bundan 50-100 bin yıl önce insanoğlunun yeteneklerinde önemli bir değişiklik olarak modern insanın serüveni başlamıştır.

İnsan toplulukları avcı ve toplayıcı dönemlerinde avladıkları yaban hayvanlarını ve topladıkları yabani bitkileri çiğ yani oldukları şekliyle yiyerek besleniyorlardı. Bundan yaklaşık 13 bin yıl önce gezici insan topluluklarında yerleşik düzene geçme çabaları görülür. Yerleşik düzene geçen insan toplulukları hayvan ve bitkileri evcilleştirmeye başladılar. Böylece insanlar hayvan ve bitkilerin mikrop florası ile de tanışmış oldular. Bakteriler ise 2,5 milyar yıldır yeryüzünde suda, toprakta, havada, bitkilerde, canlılarda yaşamını devam ettirmektedir.

Atalarımız besinleri doğal şekliyle tüketiyorlardı. 500’den fazla bitkisel besinleri vardı. Besinlerini çiğ ya da doğal olarak mayalanmış şekilleriyle tüketiyorlardı. Onların besinleri lifli (fiber), antioksidantlardan, omega-3-yağ asitlerinden, bakteri ve mayalardan oldukça zengindi. Onlar yiyeceklerini toprağa açtıkları kuyularda saklıyorlardı.

Yeni gıda teknolojileri nedeniyle yiyeceklerimizdeki yararlı bakteriler ortadan kalkmaktadır. Böylece yeni gıda teknolojileri, beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler, çevrenin kimyasal ve antibiyotiklerle kirlenmesi gibi nedenlerle sindirim kanalı floramız için gerekli olan yararlı bakterilerden mahrum kaldık. Bu nedenle günümüz insanının barsak florasının atalarınınkinden farklı olması doğaldır. Günümüzde mevcut floramızın ideal bir yapıya sahip olup olmadığı sorgulanmaktadır. Son 100 yıl içinde barsak floramızdaki olası değişikliklerin, son 50 yıl içinde görülme sıklığı artan hastalıkların (iltihabi barsak hastalıkları, otoimmün hastalıklar, allerjik hastalıklar, şeker hastalığı, kalın barsak hastalığı gibi) nedeni olabileceği tartışılmaktadır. Bu nedenle birçok bilim adamı yararlı eski dost bakteriler ile gastrointestinal kanalın kolonize edilerek hastalıklara karşı riskin azaltılabileceğine inanmaktadırlar.

PROBİYOTİK NEDİR?    

Kelime anlamı “yaşam için”dir. Probiyotikler; ağız yoluyla yeterli miktarda alındığı zaman kişinin sağlığı ve fizyolojisi üzerine pozitif anlamlı etki yapan, yararlı (non-patojen) canlı mikroorganizmalardır. Probiyotik; konakçının sağlığını ve beslenmesini olumlu yönde etkileyen canlı bakteri içeren besinler (peynir, turşu vs) ve süt ürünleri olarak da tanımlanmıştır.

Probiyotik; barsak florasında dengeyi geliştirerek kişinin sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalardır. Probiyotik; belirli miktarlarda alındığında barsak florasını dengeleyip konakçının sağlığını olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalardır. Probiyotik yani yararlı-dost bakteriler binlerce yıldır besin maddeleri ile alınmaktadır. Fermente süt ürünleri özellikle yoğurt, kefir, kımız gibi ürünler Asya ve Ortadoğu’da binlerce yıldır tüketilmektedir.

Prebiyotik; üst gastrointestinal sistemde sindirime uğramadan kalın barsağa ulaşabilen ve orada bazı bakteri veya bakteri gruplarının (dost bakteri) çoğalmasını, aktivitesini uyaran besin maddelerine denir. Prebiyotik; barsaklarda bir tür veya sınırlı sayıda birkaç tür mikroorganizmanın çoğalma ve/veya aktivitesini seçici olarak teşvik eden, konakçının sağlığını olumlu yönde etkileyebilen ince barsaklarda sindirime uğramayan ürünlerdir. Prebiyotikler kompleks karbonhidrat yapısında olup Lactobacilli, Bifidobacteria, Eubacteria gibi belirli bakterilerin çoğalmasını uyarırlar.

 

 

Prebiyotikler, bitkilerin çoğunda bulunmakla birlikte en çok pırasa, enginar, soğan, patlıcan, hindiba ve sarmısakta bulunur. Anne sütünde bulunan prebiyotik maddeler, bebekleri ishale ve büyük olasılıkla solunum sistemi ve orta kulak enfeksiyonlarına karşı korur.

Bazı doğal prebiyotik gıdar ;  Süzme peynir, Ev Yoğurdu, Lahana turşusu, Kefir, Pastörize edilmemiş turşu ve zeytin vb..

Günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız probiyotik ve prebiyotik ürünleri beslenmemize sıklıkla dahil etmemiz sağlığımız açısından oldukça önemlidir. Gerek ev yapımı yoğurt, kefir, boza, saymış olduğum bazı sebze, meyveler ve kurubaklagillerin içeriğinde bulunan probiyotik ve prebiyotik maddelerin sağlığımız için birçok önemi kanıtlanmıştır. Beslenmemizde probiyotik ürünlere daha çok yer verdiğimiz, sağlıklı, bol şifalı günler dilerim…