Bakan Güler 15 Temmuz akşamını anlattı

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, 15 Temmuz akşamını şu sözlerle anlattı: “15 Temmuz 2016 günü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genel Kurmay İkinci Başkanı olarak makam odamda çalışırken tahminen saat 21.25 civarında odamın kapısı çalındı. Emir Subayım sivil kıyafetle içeri girdi. Alaycı bir şekilde ‘Meraklanmayın Komutanım bu bir tatbikat’ dedi. O andan itibaren olayın resmi zihnimde belirginleşmeye başladı. Ve bir darbeyle karşı karşıyaydık. Ama bu eski zamanlarda yaşanan ve aslında hiç olmaması gereken darbe girişimlerinden çok farklıydı.”

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, FETÖ ile mücadelenin azim ve kararlılıkla sürdürüleceğini söyledi. Bakan Güler, 5 Haziran’da bakanlık devir teslim töreninde şu mesajları verdi: “Millî Savunma Bakanlığının sorumluluk alanlarında görevlerimizi başarıyla yerine getirmek için Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bilim ve hukuku rehber edinen, Anayasa’ya ve kanunlara tam bağımlı ve şeffaflık içerisinde, devletimizin tüm kuruluşları ve ilgili tüm paydaşlarla uyum, koordine ve istişare içerisinde, kutsal vatan topraklarımız ile mavi ve gök vatanımızın huzur ve güvenliği başta olmak üzere ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm hak, alaka ve menfaatlerinin korunması için mesai mefhumu gözetmeden durmaksızın çalışacağımıza emin olun.”

YÜZLERİ MASKELİ 10 DARBECİ GİRDİ 
 
İşte böyle bir ortam içinde 15 Temmuz 2016 günü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genel Kurmay İkinci Başkanı olarak makam odamda çalışırken tahminen saat 21.25 civarında odamın kapısı çalındı, ben de gel dedim ve o andan sonra yaşananların hiçbiri, nefes alıp vermek dâhil, yaşanan hiçbir şey bu kadar normal olmadı. Birdenbire içeriye büyük bir bağırış ve çağırışla yüzleri maskeli, asker kıyafetli 10 kadar darbeci girdi. Onların “Yat!” emrine uymayıp bir tanesini yere fırlatınca takdir edersiniz ki işin rengi biraz değişti, bir karışıklık ve itiş kakış yaşadık. Bir Türk askerinin düşman askerine yapmayacağı bir muameleyle karşılaştık. Tabii etrafımı sardılar, beni tuttular ve bir şekilde ortamdaki hareketlilik duruldu. Bu insanlar Özel Kuvvetler personeli, eğitimli insanlardı. Sıradan düz asker değildi ve biraz sonra kapı açıldı. Aslında o anda İstanbul’da kursta olması gereken Emir Subayım sivil kıyafetle içeri girdi. Alaycı bir şekilde “Meraklanmayın Komutanım bu bir tatbikat” dedi. O andan itibaren olayın resmi zihnimde belirginleşmeye başladı. Ve bir darbeyle karşı karşıyaydık. Ama bu eski zamanlarda yaşanan ve aslında hiç olmaması gereken darbe girişimlerinden çok farklıydı. 17-25 Aralık’tan beri resmi olarak devletimizin mücadele halinde olduğu radikal bir örgüt olan FETÖ iltisaklı subay ve astsubaylar tarafından gerçekleştiriliyordu.
 
ÖRGÜT HERKESE BİR ROL BİÇMİŞ 
 
Örgüte katılanların dış dünya ile bağlarını koparmak için üniversite öğrencilerine yönelik evler oluşturuyorlar. Örgüte kattıkları gençleri ve çocukları asla başıboş bırakmıyorlar. Ve yine aynı amaçla örgüte katılan kişilere kod ismi veriyorlar. Böylece tam aidiyet duygusunu sağlamaya çalışıyorlar. Radikalleşmiş kişilerin ortak özelliği bu kişilerin tercih yapma yetilerini kullanmak istememeleri veya buna ikna edilmiş olmalarıdır. Fethullah Gülen önderliğinde kurulan bu örgütte evlerde kalan, yurtlarda yetişen öğrenciler hiçbir tercih yapmıyorlar. Her şeyi talimatla yapıyorlar. Hangi mesleği seçecekleri, hangi kurumda çalışacakları, hangi GSM hattını kullanacakları. Hatta kiminle evlenecekleri. Evet, bu örgütün veya onların deyimiyle bu yapının üyeleri kendi sevdikleri insanlarla evlenemiyorlar. Abiler veya ablalar hazırlanmış kataloğu, şahsa sunuyor. Şahıs bu katalogdan birisiyle evlenebiliyor. Hatta eğer abiler ve ablalar uygun görmezlerse evlilik tarihini erteleye-biliyorlar Çünkü örgütün onlara biçtiği bir rol var.
 
 
KENDİLERİNİ MASUM GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR
 
Talimata göre yaşama metaforunun boyutunu göstermek adına şöyle bir örnek vermek isterim. 15 Temmuz gecesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombalayan pilotların savcılık ifadelerinde kendilerinin masum olduklarını ve sadece kendilerine verilen emirleri yerine getirdiklerini söylüyorlar. Düşünün bir savaş uçağı pilotu ordusunda görev yaptığı ülkenin şehrin göbeğindeki parlamento binasını bombalama talimatı alıyor ve bunu kendi zihninde sorgulamadığını bir masumiyet karinesi olarak aktarabiliyor. Eğitimsiz bir insandan bahsetmiyorum. Savaş uçağı pilotu gibi yüksek ve ciddi bir eğitim almış birinden bahsediyorum. Gücü adım adım elde etme stratejisi uyguluyorlar. Mesela bir kuruma önce bir temizlik işçisi sokuyorlar. Sonra bir güvenlik görevlisi, sonra masa başında bir memur, sonra daha üst düzeyde görevliler, uzmanlar vesaire. Her giden bir sonra gelecek olanlar için istihbarat, referans, rehber olma görevini yapıyor. Ve her kurumda örgüt adına sorumlu kişiler var.
 
BİR TALİMATLA ROBOTA DÖNÜŞTÜLER 
 
Fakat daha da önemlisi bu kişilerin geçirdiği onca yıla ve aldıkları eğitimlere rağmen örgüt bağlılıklarını canlı tutmayı başarabilmiştir. Bir generalin mesleki kariyer sürecini düşünün. Ama bu insanlar bu kadar uzun sürecin sonunda bir gece ansızın gelen bir talimatla tamamen bir robota dönüşmüşlerdir. İşte o gece emir subayımın bu ihanetini gördüğümde, bağlantılarımın, benim açımdan size bir örnek göstermiş oldum.
 
KURŞUNLANMAMIŞ BİR NOKTA YOKTU
 
 Odada bu yaşananların ardından beni binadan çıkarmak istediler. Gözlerim kapalı, ellerim bağlı olarak bir araca bindirildim. Binadan çıkarken sesinden tanıdığım geçici görevlendirilen emir subayım bariyerlerin açılmasıyla… Kaçırılmaya çalışıldığım haberi bir şekilde güvenlikçilere ulaşmış ki bariyeri açmadılar. Emir subayım, “Kapıyı aç, yoksa ateş ederim” dedi. Açmadılar ve karşılıklı çatışma başladı. Emir subayı olan hain orada vuruldu ve öldü. Yanımdaki kişinin kapıyı açtığını anladığım anda bir omuz darbesiyle onu da yere düşürdüm. Darbe girişimi önlendikten sonra ertesi sabah o aracı bana yönlendirdiler üzerinde kurşun deliği olmayan neredeyse hiçbir yeri kalmamış. Bir mucize eseri olarak kurtulmuştuk. Kapı açma emrine uymayan ve ateşle karşılık veren vatandaşımız aldığı ağır yaraların etkisiyle uzun bir süre komada yattı. Aslında darbe girişiminin yapısıyla ilgili olarak da bize önemli ipuçları verdi.
 
FETÖ GİBİ ÖRGÜTLER KÜRESEL OYNUYOR
FETÖ SADECE TÜRKİYE’NİN SORUNU DEĞİLDİR

Ancak meselenin sadece Türkiye’nin meselesi olmadığının bilinmesi gerekir. FETÖ liderinin Türkçe konuşması, 15 Temmuz kalkışmasında bombalanan şehrin Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olması, sorunun sadece Türkiye’nin sorunu olduğu anlamına gelmez. Başka bir ülkede faaliyet göstermese bile başka örgütlere örnek olma tehlikesi vardır ve terör örgütlerinin aslında bir sektör gibi birbirleriyle olan ilişkilerini de göz ardı edemeyiz. 15 Temmuz’a kısa

bir süre kala PKK’ya eylemsizlik talimatı verildiği, PKK eylemlerinde FETÖ’nün ordu içindeki elemanlarından istihbarat paylaşımı yapıldığı soruşturmalarımızda ortaya çıkan ve raporlara girmiş gerçeklerdir.

 
Akın Öztürk iyi polisi oynadı

Her hareketimi işleyecekleri suçlara ve cinayetlere bahane olarak gösterebilirlerdi. Odanın öteki ucundan sabit telefonla evimi aradılar. Ben oturduğum yerden seslenerek iyi olduğumu söyledim, telefonun yanına gitmedim. Bende bir tavır değişikliği umudu görmemiş olacaklar ki beni odada yalnız bıraktılar. Orgeneral Akın Öztürk odadan ayrılırken kapıda nöbetçi olduğu konusunda beni ikaz etmeyi de unutmadı tabii. Bu noktada hem kişisel olarak bir büyük hayret ve üzüntü içinde oluyorsunuz. Hem de karşımızdaki örgüt yapılanmasının bugüne kadarkinden çok farklı olduğunu idrak edebiliyorsunuz. Karşımdaki insan bir orgeneraldi. Yakın görüştüğümüz, yıllara dayanan bir mesai birlikteliği yaptığımız bir insandı. Bu kadar yüksek bir eğitim, bu kadar uzun bir mesleki kariyerin sonucunda iyi polis-kötü polis taktiğinin iyi polis rolünü üstlenmiş. Bütün bunları bir arada değerlendirince aslında radikal örgütlenme yapısının bütün ögelerinin yaşadıklarımızın içinde var olduğunu da görmek zor değil.

Hainlere prim yok Kapıda yaşananlardan sonra binadan otomobille beni çıkaramayacaklarını anlayanlar bu sefer beni sürükleyerek başka bir araca bindirdi ve karargâh içerisinde başka bir binaya götürdüler. Bir müddet bekledikten sonra bir helikopter geldi ve darbecilerin merkezi olan Akıncı Üssü’ne götürüldük. Orada bir odaya hapsedildim. Benim hapsedilmemden sonra hazırlık durumunda bekleyen F-16’ların kalkışları başladı. Daha sonra öğrendiğime göre benim üsse getirilmemi darbe planında bir aşama olarak önceden belirlemişler. Sonradan öğrendiğimize göre Sayın Genelkurmay Başkanımızı da Akıncı Üssü’ne getirmişler. Yanımdaki odada ancak kendisi de şerefli bir Türk askerinin doğal davranışı olarak bu eşkıya sürüsüne prim vermiyor ve direniyor. Bu darbe bu örgüt tarafından planlanmış ve bu örgütün de lideri Fethullah Gülen’dir. Şehit Ömer Halis Demir gibi vatan evlatlarımızın göstermiş olduğu feraset ve cesaret Türk Silahlı Kuvvetleri’yle bu radikal terör örgütü arasında kurulmak istenen köprüye engel olmuştur. Darbe girişiminin akamete uğramasındaki bana sorarsanız en kritik noktalardan biri, darbeciler tarafından bu milliyetin bağının kurulamamış olmasıdır.