Başıboş!

Başıboş!

Bilindik anlamda bir hayvan sever değilim. Köpeğe tasma, kuşa kafes, balığa fanus, kediye yuva vb. zinciri doğru bulmuyorum. Yaşam haklarına ve özgür olmaları gerektiğine inanıyorum.

‘Sahiplik’ üzerinden türetilen yaklaşımları bencil ve kibirli görüyorum. İnsan kendine sahip değilken bir başka canlı üzerinde sahiplik iddiasında bulunması gülünç.

Kapitalizm, ticarileştirdiği her şeyi sevdirmeyi biliyor ya da insanın sevgisini endüstrinin çarklarını döndüren değirmene su kılabiliyor.

Kültür emperyalizmi ‘sevgi’ istismarıyla ticarileştirdiği ürünlerle bize hem kendimizi üstte görme tatmini hem soylu bir amaca hizmet inancı hem de yapay bir dostluk onanizmi yaşatıyor.

Kendini hayvan sever gören hiç kimse kedi, köpek, balık ve kuşa gösterdiği ilgi ve sevgiyi neden bir akrep, böcek, sinek, solucan, fareye göstermediğini ya da gösteremediğini düşünmüyor.

Gerçi son yıllarda fare de laboratuvar ürünü olarak evcil bir kimlik kazandı ve giderek ticarileşiyor. Evdeki kafese koyduğu ‘hamster’ı fasit dairede koşturan ‘sahip’ çok mutlu… Fareleri seviyor…

Esasen ben hayvan ve insan ilişkisinin, sevginin konusu olduğunu düşünmüyorum. Gerçek anlamıyla olamaz da. Olduğunu iddia eden emin olunuz ki ya numara yapıyor ya sevgi nedir bilmiyor ya da kendi marazının farkında değil.

Hayvan ve insan ilişkisi, insan ve insan ilişkisi gibi tamamen yaşamsal haklar üzerinde ele alınmalıdır.

İnsan, yeryüzünde giderek artan işgalci ve zarar verici eylemlerini sınırlamalıdır. Kendinden başka hiçbir canlıya yaşam hakkı tanımayacak ölçüde vahşileşen esasen insandır.

Şimdi de yine görüyoruz ki kendi yaşamını değerli gören insan, hayvanların yaşam hakkı üzerinde tasarrufta bulunma cüretini gösterebiliyor.

Ülkemizde ‘başıboş’ diye tanımlanan sokak hayvanları sorunu olduğu söyleniyor. Özellikle başıboş denen köpeklerin insanlara zarar verdiği olaylar gündeme geliyor. Haliyle toplumsal bir tepki oluşuyor.

Bir süredir tartışılan konuya bulunan çözümler, sokak hayvanları için yapılan ‘başıboş’ tanımlamasını aslında insanlar için de yapmak gerektiğini düşündürüyor.

21’inci yüzyıldayız. Bilim ve teknolojide yakalanan ilerleme ortada. İnsanın konforu ve refahının ulaştığı seviye de malum. Ama bu çağda bulunan çözüm, toplatıp kafese tıkmak veya uyutmak!

Yahu o kadar mı çaresiziz!

Neymiş efendim, ‘Avrupa şehirlerinde kedi-köpek yok!’ Yani şehirlerimizi her anlamda Avrupa ile eşitledik de bir eksiğimiz bu mu kaldı?

Biz Türk’üz kardeşim! Türk, tarihin her döneminde canlılara saygılıydı, bugün de Türk olan saygılı.

Biz Müslüman’ız kardeşim! Kazaya ve kadere iman eden Müslüman, nasıl olur da Allah’ın yarattığı canlının sebepsiz yere kanına girer?

Sokak köpekleri insan öldürüyor öyleyse biz de hepsini öldürelim! Bu mantık çağımızın ürünü olabilir mi? Madem sorun insanın ölmesi, insan öldüren insanları ne yapacağız? Öyleyse katilleri de uyutalım. Ne diye ıslah edeceğiz diye uğraşıyoruz…

Sorun insanın ölmesiyse trafikte her gün yüzlercesi ölüyor. Trafiği de uyutalım.

Yahu diyelim bugün aldınız tüm sokak köpeklerini uyuttunuz ne olacak? 3-5 sene içinde yine sokağa bırakılan hayvanlar olacak ve sayı artacak.

Sayısı ha 4 milyon olmuş ha 3 milyon olmuş ne fark eder!

Sorunu çözmek istiyorsan önce mama endüstrisini uyut. Evcil hayvan alım satımına daha kati bir yasal çerçeve çiz. Bakacağım diye alıp sonra sokağa terk edene öyle bir ceza kes ki herkes ibret alsın.

Kısırlaştırma yap. -ki ben bunu da hak ihlali görüyorum ya neyse- Hepsine aynı anda yapamıyorsan kampa topla, kısırlaştır ve sal. Ama uyutmak veya açlığa ya da ölüme terk etmek ne kültürel kimliğimize ne de inanç kodlarımıza uyar.

Başı boş olma. Kafanı çalıştır. Bilimi ve teknolojiyi kullan. Çip tak, yoğunluğu takip et. Sokak hayvanlarından korkanlar için bir zımbırtı geliştir mesela hayvan sinyali alınca uzaklaşsın.

Ama insan olarak kendini her şeyin hâkimi ve sahibi görme. Çünkü sen acizlerin acizisin. Yaptım, başardığım dediğin hiçbir şey senin sahipliğine tahsisli değil. Geçicisin ve emin ol ki ettiğini bulursun.

Zarar verenle mücadele at ama toptancı bir yaklaşımla hepsini itlaf etmek kabul edilebilir değil.

Hayatını kimliği, kültürü ve inancına göre dizayn edenlere saygıyla…