Başlıyor muyuz?

Yeni kabinenin ardından birbirinden değerli isimler, yeni görevlerinin başına geçti. En son MİT Müsteşarlığına atanan İbrahim Kalın da tıpkı Dış İşleri Bakanı olan Hakan Fidan gibi çok ses getirdi.

Cumhurbaşkanı oyunu baştan kuruyor.

Yeniden başkan seçilerek halkın gönlünde olmanın verdiği rahatlıkla, iyi ekipler kurarak, Türkiye Yüzyılını inşa yolunda, hata payı olmayacak şekilde dizayn ediyor.

Elbette dış mihraklar rahatsız.

Elbette dış mihraklar kin ve nefret kusuyor.

Seçim sürecinde dezenformasyonu en üst seviyede yapan, Erdoğan’ın utanmadan karikatürlerini çizenler, şimdi bir yandan şirin görünmeye ama diğer taraftan içten içe hain planlarına devam ediyor.

Türkiye son 20 yılda çok badire atlattı.

Hepimiz atlattık.

Ekonomik krizer, darbe girişimi, terör, pandemi, deprem, seçim süreçleri…

Ve en önemlisi içimizdeki düşmanlara karşı verdiğimiz savaşlar.

20 yıl boyunca bizim istikrarımızı istemeyenler, bu yolda tüm illegal örgütlenme ve yollara başvuranlar, vazgeçecek mi, vazgeçti mi sanıyoruz?

Bükemedikleri eli öpecek sanacak kadar iyi niyetli mi düşünüyoruz?

Dünyanın para babalarının, ülkemizi böl- parçala- paylaş yönteminden vazgeçeceğini, bu amaç uğruna para akıttıkları, besledikleri hatta ihya ettikleri kişi ve kurumları beslenmekten geri adım atacağını peki?

Türk tarihinde ne kadar geriye gidersek gidelim, iyi niyetli bir komşu tutumu görmek çok mümkün değil.

Yıllar boyunca hamilik yaptığımız, diline, dinine asla karışmadığımız ve bolluk içinde yaşattığımız pek çok ulus örneğinde olduğu gibi.

Son yıllarda Osmanlı torunu olmayı kendine yediremeyen ya da kabul etmeyenler, Osmanlı’nın büyüklüğünün sadece kilometrekare olarak değil, davranış ve yönetim şekli olarak ta dünyayı her zaman korkuttuğunu bilmiyor mu?

Velhasıl Anadolu, her zaman medeniyetin beşiği ve kadim topraklar olmuş, bize bahşedilen bu hazine ise tüm dünyanın dikkatini çekmiştir.

Sadece medeniyetlerin başlangıcı değil, dinlerin de en önemli kutsal mekanları yine Anadolu sınırlarında yer almıştır.

Tüm bunlara bir de kıtaları birbirine bağlayan boğazlara sahip olmanın zenginliğini eklerseniz neden tüm dünyanın üzerimize çullanma peşinde olduğunu daha iyi anlarsınız belki?

Türkiye Yüzyılı derken, ne demek istendiğinin daha iyi anlaşılması için dünyayı  bekleyen iklim, petrol, gıda, su ve çip krizlerini tek tek ele almak ve analiz etmek gerekir.

Kısa bir vadede susuz ya da sular altında kalacak topraklardan başlayacak olursak, Asya’ya açılacak güvenli yolların, suyu barındıran verimli toprakların kıymetini daha iyi anlatabilir miyiz?

Sakın ha, komplo teorisi diye küçümsemeye veya yok saymaya kalkmayın.

Çünkü gelecek,  suyu, gıdayı, teknolojiyi ve petrolü elinde bulunduranlara gülecek.

Bizi paylaşılmaz yapan unsurlarımız, işte o zaman kurtarıcımız olacak…