Bidon!
Cemal Enginyurt adlı kontenjandan seçilme bir milletvekili varmış.
Kendisine ne dedim bilmiyorum/hatırlamıyorum ama bir baktım sosyal medyadan beni engellemiş.
Çok bozuldum. Üzüldüm. İçerledim. Hazin bir duyguya kapıldım.
‘Bu değerli şahsiyete acaba ne ayıp ettim ki beni engelledi’ düşüncesiyle içim içimi yedi.
Aradım durdum ve bir türlü ne yaptığımı bulamadım.
Neyse ben önemli değilim nasılsa…
Asıl ve asil olan bu milletvekili… Geçen bir tv programında konuşmuş.
Hem milletvekili hem de milletvekili emekli oluğu için çift maaş alıyormuş. Tam tamına 147 bin lira…
İçinizden ‘yuh artık’ mı diyorsunuz?
Kıymetli okur, emin olunuz ki Türkiye çok zengin ve fırsatlarla dolu bir ülke.
Türk siyasetinde şovdan öte bir izi olmayan Enginyurt’un bu maaşı aldığı ülkede siz, çok daha iyisini kazanabilirsiniz.
Yeter ki siz de şovun bir parçası olun… İşinizin niteliği hiç önemli değil!..
Birçok alanda şovu hoş görüyorum da siyasetteki şov çabasını hem absürt hem de ilkel buluyorum.
‘Ülkenin onca sorunu var’ diyeceksiniz ama soruna çözüm bulmak yerine sorunu şova malzeme yapacaksınız. Bunun adı da muhalefet olacak.
Halka güven veremeyeceksiniz.
Halkı ikna edemeyeceksiniz.
Halkın kabul edeceği bir çözüm yönteminiz olmayacak.
Ama şov yaparak gündemde kalacaksınız.
Şov ile siyasi rant devşireceksiniz.
İşte o zaman siz de 147 bin lira maaş alırsınız.
Ya da fahri Bursalı Cemalettin vekil gibi olacaksınız… Ortalıkta hiç görünmeden tatlı tatlı usul usul 147’yi indireceksiniz…
Bana ‘Cemalettin mi yoksa Osman Onat mı milletvekili olsun?’ diye sorsalar, fahri Bursalı vekile kıyasla protokol Osman’ı tek geçerim…
Durun altını çizeyim: Osman Onat’ı sadece fahri Bursalıya karşı değil Meclis’teki birçok isme göre de tek geçerim…
Bu noktada hazır konumuz siyasi şovken dün Bursa’da sahnelenen ‘müthiş’ muhalif çıkışa değinmeden olmaz.
İYİ Parti İl Başkanı Mehmet Hasanoğlu, Milletvekilleri Selçuk Türkoğlu ve Hasan Toktaş, partililer bir de Yenişehirli çok ‘özel’ kalem Şehreküstü’ndeydi.
Konu zamlar… Konuşma metni yine ezberlerle dolu. Bunun adı da muhalefet!
İyi de bu tespitleri artık herkes yapıyor. Bunları herkes söylüyor.
Hep yazdık işte yine yazıyoruz: Ey iktidar sahipleri, bu zamları geri alın. Emekli geçinemiyor, maaşları artırın. Vergide adaleti sağlayın. Eğitimde fırsat eşitliğini tesis edin. Bunları biz de söylüyoruz ama tek farkla ayda 147 bin almıyoruz… Peki, bu 147 bin alanların özelliği ne? Zekâ, zekâ…
Siyasetçiyi vatandaşın önüne çıkaran bir özelliği olmalı!
Yetkinlikleri, karakteri, iradesi, hizmet aşkı, halk sevgisi, adanmışlığı, ödediği bedel, idealizmi, liderliği… Vs. diye liste uzayıp gider. Bunlar Meclis’te kimlerde var? Tartışmalı.
Neyse biz, şimdi bu heyete soralım: Bir çözümünüz var mı? Var!
Nedir? Önce konuşalım sonra da bu boş benzin bidonunu AK Parti İl Başkanlığı’nın önüne koyalım…
Eee konuştunuz, ne oldu? Hiç!
Eee koydunuz, ne oldu? Hiç!
Sorun çözüldü mü? Hayır!
Şimdi bu şov değil de nedir?
‘Etkin muhalefet!’
Hadi canım sende… (Not: Bunu itirazı dizginlemek adına da söylemiyorum. Tabi ki itiraz ediyoruz, etmeliyiz. Ama kurallar gibi eylemlerin de asgari düzeyde bir mantık içermesi gerek. Sağlıklı bir sonuç üretmeli. Herkes için faydalı bir netice doğurmuyorsa sergilenen eylemin vasatlığından başka ne konuşulur?)
Eylemlerinin anlam ifade etmemesi yetmezmiş gibi bu siyasi heyet, bir de polisle arbede yaşamış.
Neymiş efendim polis sert müdahalede bulunmuş… E ne yapacaktı? Tüm o itiş kakışmada mantıkla izah edilebilecek tek eylem polise ait.
Gerçi eminim polis, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan’a sorsa ‘bırakın eylemlerini yapsın’ derdi.
O da biliyor ki bu eylemler, sosyal medyadan ilgi devşirmenin ötesine geçmiyor. Şov siyaseti, twitter, facebook, tiktok, instagramda bulduğu karşılıkla tatmin oluyor. Niye biliyor ki siyasetini sürdürebilir kılan tanınıyor olmak…
Ülkenin sorunlarına realist ve rasyonel çözümler getiremeyen muhalefet, sürekli slogan üretiyor. Bidon sallıyor. Aslında 3 Mart’ta, 14 Mayıs’ta, 28 Mayıs’ta ve en son da 24 Haziran’da gördük ki muhalefetin attığı slogan ninni, salladığı ise bidon değil beşik…
Bu şov siyasetinin beşiğinde uyutulan ise toplumsal muhalefettir…
Saygılarımla…