BİZLER KADIN KATİLİYİZ(2)

Şimdi çıkıp "eee hırsızın hiç mi suçu yok?" diyecekler olacaktır elbet. Bizim burada bahsettiğimiz katiller psikopatça hislerle cinayet işleyen caniler değil, toplum tarafından yanlış eğitilen cahiller. Katil elbette ki katildir, ama kadın cinayetleri önlenebilir cinayetler ve bunu önlemek biraz da bizim yani toplumun elinde.

Cinayetlerin bilincinde olmak bize ne kazandırır? Size bahsetmek istediğim asıl mesele tam da bu. Farkındalık bize ne kazandırır? Kadın veya erkek cinsiyet fark etmeksizin farkında olmak, bir şeyin bilincinde olmak, bize bir gelecek kazandırır. Nasıl ki toplumun tüm bu cinayetlerin işlenmesinde suçu varsa, toplumu oluşturan bireyler olarak bizlerin de suçu var. Bizler daha bilinçli olursak yetiştireceğimiz nesillere bu bilinci aşılarsak en azından geleceğimiz için bir umudumuz olacak. Farkında olmak bize gelecek için bir ışık yakacak.

Peki ya adalet?

Toplumu suçladık, kendimizi suçladık, katil zaten suçlu, e öldürülen kadınlara suç atmak için bekleyen bir ordumuz hazır(!) Ne eksik kaldı? Tabii ki Adalet...

Adalet

Aslında Kadın cinayetleri ve diğer tüm cinayetlerin durdurulması ya da azaltılmasının en büyük silahı adalettir. Yürürlükte olan anayasalar göz önüne alındığında Türkiye Anayasası’nın, en güçlü anayasalardan biri olduğunu düşünüyorum. Fakat anayasanın uygulanması aşamasındaki aksaklık, denetimin yetersizliği, mekanizmanın işlevini yeterince iyi yapamaması, suç işleyen kişilere verilen cezaların doğru uygulanmaması veya cezaların yetersiz olması adalet sistemini sekteye uğratan temel nedenlerdendir. Yani bizim bir kadın veya cinayet yasasına değil var olan yasaların doğru ve etkin şekilde uygulanmasına ihtiyacımız var. Tabii ki bunlar benim kişisel fikirlerim, işin anayasal hukuk boyutunu uzmanlara bırakıyorum.

Erkeklerin yılgın hoşgörüsüne mi kaldık?

Yetersiz ve caydırıcı olmayan hatta cesaret veren cezalar yüzünden kadınlarımız ve kızlarımız her geçen gün sokağa çıkarken tereddüt ediyorlar. Oysa biz kadınlar, erkeklerin bizi yılgın bir hoşgörü ile yaşatmasına mı kaldık? Yaşamak bizim de en temel hakkımız değil mi? Biz neden temel hakkımız için ekstra mücadele vermek zorundayız?

Kadın cinayetlerini nasıl durduracağız?

Bunun en net ve kesin cevabı eğitimdir. Sadece okul sıralarından, ders kitaplarında bahsetmiyorum. Ailenin, çevrenin, arkadaşların, filmlerin, müziklerin, dizilerin aklınıza gelecek her şeyin öğrettiği bir şeyler yarattığı bir farkındalık var. Bütün bu materyalleri gelecek nesillerimizi bilinçli ve sevgi dolu yetiştirmek için kullanabilmeliyiz. Çünkü bizi eğitim ve sevgi kurtaracak!

Kadın cinayetlerini durdurmak için her birimiz gönüllü olmalıyız, her birimiz sevgiyi yaymak ve çevremizde ister çocuğumuz olsun ister kardeşimiz isterse bir yabancı ona bu bilinci öğretmek için gönüllü olmalıyız.

İstemiyorum

Ben bir kadın olarak;

Kendi ülkemin sokaklarında korkuyla yürümek istemiyorum,

Ben aynı kaldırımda beş dakika yürüdüğüm adamın adımlarını saymak istemiyorum,

Ben metroda göz göze gelip tedirgin olduğum insanlarla aynı durakta inmemek için dua etmek istemiyorum,

Ben ölen kadınların fotoğrafına konulmuş melek kanatları görmek istemiyorum,

Ben bindiğim taksinin plakasını birine göndermek zorunda hissetmek istemiyorum,

Ben otobüse yalnız binmekten korkmak istemiyorum,

Ben iş görüşmesine giderken acaba bana ne olur demek istemiyorum,

Ben sokakta hiç tanımadığım insanlardan çekinerek yürümek istemiyorum,

Ben kocamdan korkarak uyumak istemiyorum,

Ben yanımda kendimi koruyacak bir şey taşımak zorunda kalmak istemiyorum,

Ben her gece kapımı kilitlediğim halde tedirgin uyumak istemiyorum,

Ben namus adı altında bana bekçi atanmasını istemiyorum,

Uzun lafın kısası ben ölmek istemiyorum!