BM'deki reform ihtiyacı Gazze'deki soykırımla bir kez daha ortaya çıktı
İsrail'in Gazze'de soykırım suçu işlemeye devam etmesi karşısında Birleşmiş Milletler'in (BM) bunu durduracak kararlar alamaması ve etkin adımlar atamaması, örgütte kapsamlı reforma ihtiyaç olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
İsrail'in Gazze'de devam eden soykırımını durdurmadaki başarısızlığının BM'deki reform ihtiyacını tekrar gündeme getirdiğini belirten eski BM Genel Sekreter Yardımcısı ve Irak İnsani Yardım Koordinatörü Alman diplomat Hans von Sponeck, Güvenlik Konseyi'nde veto sisteminin yeniden düzenlenmesi ve küresel temsilin genişletilmesi gerektiğini vurguladı.
Von Sponeck, BM'nin Batı merkezli bir kuruma dönüştüğünü ve özellikle ABD'nin tek taraflı politikalarının örgütü işlevsizleştirdiğini belirterek, "İsrail'in Gazze'de işlediği katliamlar uluslararası hukuku açıkça görmezden geliyor ve BM burada hiçbir rol oynamıyor" ifadelerini kullandı.
BM reformu için kapsamlı çalışma
Eski BM Genel Sekreter Yardımcısı von Sponeck, eski BM Filistin Özel Raportörü Profesör Richard Falk ile kaleme aldıkları "BM'yi Özgürleştirmek: Umutlu Gerçekçilik" (Liberating the United Nations: Realism with Hope) adlı kitapta, BM'de gerekli reformları detaylı şekilde incelediklerini belirtti.
Von Sponeck, beş yıl süren çalışmalarında BM'nin siyasi, yürütme ve yargı organlarının her birinin reform ihtiyaçlarını ayrı ayrı ele aldıklarını söyledi. Von Sponeck, "Jeopolitik ideolojilerden uzak durarak, tamamen gerçeklere ve araştırmalara dayalı bir reform paketi ortaya koyduk" dedi.
BM Batı merkezli bir kuruma dönüştü
BM'nin yıllar içinde Batı merkezli bir kuruma dönüştüğünü belirten von Sponeck, BM'yi demokratikleştirmek yerine Batılılaştırdıklarını ve bunun örgütün küresel barış ve güvenliği koruma misyonunu zayıflattığını vurguladı.
Von Sponeck, Güvenlik Konseyi'nde reform tartışmalarının merkezinde veto sisteminin yer aldığını belirtti.
Konsey'deki mevcut veto sisteminin ya tamamen kaldırılması ya da bir kararın veto edilebilmesi için birden fazla daimi üyenin ret oyu kullanması gerektiğini ifade eden von Sponeck, Güvenlik Konseyi'ndeki kararların üçte iki çoğunlukla veto edilemeden kabul edilmesi önerisinin de masada olduğunu söyledi.
ABD'nin küresel düzeni engellemesi
BM'nin etkisizliğinin temelinde ABD'nin tek taraflı politikalarının yattığını söyleyen von Sponeck, "Araştırmalarımızda gördük ki, çok açık ve büyük bir fayda olmadığı sürece, küresel toplumu ilgilendiren önemli konularda ABD'nin olumlu oy kullandığı bir karar yok. Bu, silahsızlanmadan insan haklarına, ekonomik düzenden sömürgeciliğin sona erdirilmesine kadar her alanda geçerli" ifadelerini kullandı.
Von Sponeck, "İster Demokrat, ister Cumhuriyetçi olsun, her ABD hükümeti uluslararası düzenin değişmesine karşı çıkıyor. Örneğin Doha Ticaret Görüşmeleri, büyük ölçüde ABD öncülüğünde tarım sübvansiyonları konusundaki itirazlar nedeniyle başarısız oldu" diye konuştu.
"Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ortak hareket etseydi, Afganistan, Suriye, Irak ve şimdi Filistin'deki durumlar önlenebilirdi" diyen von Sponeck, ABD'nin uluslararası hukuku göz ardı eden yaklaşımının BM'yi işlevsizleştirdiğini vurguladı.
Küresel temsilde yetersizlik
Von Sponeck, BM Güvenlik Konseyi'nin mevcut yapısının 2024'ün gerçeklerini yansıtmadığına dikkati çekerek, "Batılı 3 ülkenin (ABD, İngiltere ve Fransa) daimi üye olduğu, Rusya'nın Doğu Avrupa'yı temsil ettiği ancak dünya nüfusunun yüzde 50'sinden fazlasını oluşturan Asya'nın sadece Çin ile temsil edildiği bir yapı" dedi.
Afrika ve Latin Amerika'nın temsil edilmemesinin de aynı şekilde ciddi bir sorun olduğunu vurgulayan von Sponeck, "54 Afrika ülkesinin en az bir daimi üyeliğe sahip olması gerekiyor. Latin Amerika'nın hiç temsil edilmemesi de kabul edilemez. İngiltere ve Fransa'nın buna karşı çıkacağı argümanını kabul etmiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı Asya'nın daimi üye olarak sadece Çin ile temsil edildiğini hatırlatan von Sponeck, 54 Afrika ülkesinin veya Latin Amerika'nın tamamından Güvenlik Konseyi'nde daimi üye bulunmamasının kabul edilemez olduğuna işaret etti.
BM'nin 193 üye ülkesinin çoğunluğunun bu coğrafi adaletsizliğin giderilmesini istediğini belirten von Sponeck, "Genel Kurul'un Güvenlik Konseyi ile ilişkisi, Genel Kurul'un daha fazla yetki aldığı şekilde yeniden düzenlenmeli” diye konuştu.
Araştırmalarında çarpıcı bulgulara ulaştıklarını söyleyen von Sponeck, şunları kaydetti:
"Genel Kurul her yıl silahsızlanma, sömürgeciliğin sona erdirilmesi, yeni ekonomik düzen ve insan hakları konularında kararlar alıyor. Ancak azınlıktaki ülkeler, genelde ABD öncülüğünde, bu kararları sürekli olarak engelliyor. Öyle bir noktaya geldik ki, Genel Kurul yakında Güvenlik Konseyi'ne 'Bizi temsil için size verdiğimiz yetkiyi artık geri alıyoruz, Genel Kuruldaki çoğunluğa göre hareket edin' diyebilir."
Gazze'de hesap verebilirlik krizi
Von Sponeck, Gazze'deki korkutucu durumun, jeopolitik karar alma sürecinde hesap verebilirliğin Genel Kurul tarafından daha fazla ısrarla savunulması gerektiğini hatırlatarak, "Dünya her akşam televizyon ekranlarında sadece Filistinlilerin ölümünü ve katliamını değil, aynı zamanda BM'nin çaresiz bir seyirci haline geldiği uluslararası hukukun açıkça göz ardı edildiğinin kanıtlarını da görüyor" dedi.
İsrail hükümetinden hesap sorulması gerektiğini vurgulayan von Sponeck, "Bu bağlamda, BM Şartı'nın 6. Maddesinde, BM Şartı İlkelerini sürekli olarak göz ardı eden hükümetlerin 'örgütten ihraç edilmesi' öngörülüyor. Buna kesinlikle İsrail hükümeti de dahildir. Ancak, İsrail'in ihraç edilmesinden ziyade üyeliğinin askıya alınmasını tercih ederim" ifadelerini kullandı.
İsrail'in BM büyükelçisinin savunulamayacak şeyleri meşrulaştırmaya çalıştığını anlatan von Sponeck, "Hatalı argümanlarının ülkesinin imajına ne kadar zarar verdiğinin farkında değil" diye konuştu.
Sivil toplumun rolü
Von Sponeck, BM reformu için umut verici gelişmenin sivil toplumun artan rolü olduğunu belirtti. Dünya genelinde sivil toplumun uyanışına dikkati çeken von Sponeck, hükümetlerin uluslararası hukuka saygı göstermesi için sivil toplumun küresel olarak birlik halinde daha güçlü lobi yapması gerektiğini dile getirdi.
Von Sponeck, kitapta öne çıkardıkları bir diğer reform önerisinin kuşaklararası diyaloğun güçlendirilmesi olduğunu belirtti.
Özellikle COP 29 gibi çevre tartışmalarında gençliğin oynadığı önemli role işaret eden von Sponeck, "Gençlik ve yaşlı kuşaklar arasında daha yapısal ve rutin bir etkileşim öneriyoruz. Bu, BM reformunun önemli bir parçası olmalı" değerlendirmesinde bulundu.