BU BAYRAM NEREDEYDİNİZ?

Bu bayram tatilini de sağ olsun sosyal medyada geçirdik.

Bir yandan Süleyman Soylu- Ümit Özdağ atışması, diğer yanda İmamoğlu’nun Karadeniz turu ve otobüsteki gazeteciler meselesi.

Servis edilen bir fotoğraf ya da sosyal medyada paylaşılan bir tek cümlenin nasıl gündeme oturabileceği veya gündemi değiştirebileceğine yine şahit olduk.

İster linç kültürü deyin, ister bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, sosyal medyanın geleceği daha doğrusu bizi nereye götüreceği fikri giderek daha korkutucu bir hal alıyor.

Aslı olmayan haberlerin gerçekten çok tıklanması, paylaşımların doğru ya da yanlışlığı sorgulanmadan büyük hızla yayılması, algının yönünün kişilerce belirlendiği, cümlenin sonunun önceden bilindiği, büyük bir okyanusta bir hiç olduğun kadar küçük bir havuzun en büyüğü olmanın tek tıkla mümkün olduğu, imkânsızın olmadığı, imkanın ise sınırının olmadığı evren; Sosyal medya.

Olmak istediğin mi, görünmek istediğin mi profiline koyduğun kişi?

Baktığın kişi mi gördüğün, okuduğun cümle mi duyduğun?

Varlığına inandıkların mı seni yaşatan, olmadığını bile bile mi yaşayan?

Sen internetin, sosyalleşmenin, sosyal medyanın neresindesin?

Seni tüm benliğinle var eden mi? Varlığıyla seni sorgulatan mı?

Aradığın ve bulabildiklerinden memnun olduğun mu, bilmediğin için farkında olmadığın mı?

Dünyayı tek parmakla oynatan bir düzenin, kişileri bir cam ekranla kandırması, hatta tüm kişisel haklarımızı o ekranda toplaması size akılcı geliyor mu?

Tüm yenidünya düzeninin içine koyulduğu bu cam ekran, eskiden kırılamayan cam tavanların gelecek vizyonu ya da versiyonu mu?

Varoluş kaygımızın temelinde yatan kaynak ya da temelimizi oluşturan varlık sancıları hangi sanal dünyanın üzerimizde kurduğu tahakkümün sonucu?

İnanıp inanmamak mı marifet, neye inanıp inanmadığını bilmemek mi?

Ekrandan yüzümüze yansıyan şekiller mi kendimizi gördüğümüz, duyduğumuz sesler mi aldığımız kokunun sebebi?

Ne kadar karışıksa o kadar iyi mi metnin içeriği, ne kadar boşsa o kadar dolu mu hayatın jeneriği?
Görünür olup var olmamak mı, var olmak ama görünmemek mi?
Ses vermek ama söz olmamak mı, söz vermek ama tutmamak mı?
Yerde mi gökte mi, elde mi cepte mi?
Kafayı dağıtan, ortamı toplayan mı?
İşe yarayan mı, her şeyi iyice dağıtan mı?
Konu nereden nereye geldi?
Aynı sosyal medya gibi…
Tatlı bir kedi fotoğrafına gülerken, tıkladıkça kadına şiddetle karşılaşmak gibi. Tam bayram kutlaması yazacakken, twitterda siyasi kaosa uçmak gibi.

Sahi unutmadan.
Siz bu bayram neredeydiniz?
Sosyal medyada mı yaptınız tatili, evde mi?