Bu nasıl açıklama?

Bursa Adliyesi’ndeki duruşma salonunda gerçekleşen olayla ilgili ‘sanık avukatı’ Bursa Barosu eski Başkanı ve Türkiye Barolar Birliği (TBB) önceki dönem yönetim kurulu üyesi Avukat Gürkan Altun’un açıklamalarını gördüm.

Bir basın mensubuna verdiği demeçte Altun, şöyle diyor:

Duruşmada arkam dönük savunma yapıyordum. 8 saniyede 8 kurşun sıktı. Çok profesyonel atış yaptı. Katil isteseydi o masum jandarmaları vurmayabilirdi.

Altun, bu açıklamasıyla ‘Bir vigilantizm eylemi’ adlı yazıda belirttiğimiz sahneyi doğruluyor.

(https://www.liderbursa.com/bir-vigilantizm-eylemi-h84265.htm)

Kendisi savunma yaparken silah ateşlenmişti.

Peki, arkası dönük Altun, 8 saniye sürdüğünü söylediği olayda katilin profesyonel atış yaptığını nasıl gördü?

Ya da ‘isteseydi jandarmaları vurmayabilirdi’ yargısına nasıl varıyor?

Kent kamuoyunda bir siyasinin, Altun’un avukatı olduğu sanıklar lehine yargılama sürecine müdahale ettiği iddiaları yankılanırken acaba Altun’un bu açıklamasının amacı ne?

Hedef mi saptırıyor?

Üstelik Altun’un açıklamalarının yer aldığı yazıda felç kalan gencin ‘uçan tekme attı’ denilerek hedef gösterilmesi de ayrı bir vahamettir.

Yani silah çeken, boynundan yaralayıp felç bırakan suçlu değil ‘uçan tekme atan’ suçlu…

Bu, sorunlu bir yaklaşımdır.

Altun, kamuoyunun aklını karıştırmak yerine savunduğu sanığın nasıl kaçtığını, sahte kimliği nereden temin ettiğini, Porsche’nin hikayesini, kol kanat geren siyasetçinin kim olduğunu açıklasın…

Acaba oğlu felç kalan baba, neler duydu da ‘adalete inancını kaybedip’ kendi adaletini aradı?

Sosyal medyada gördüm bazıları ‘kan parasını alsaydı, konu kapansaydı’ diyor.

Bu, ‘nasılsa her şeyin bir fiyatı var’ diye inanan ve hayatında satılmadık bir şey bırakmayan sorunlu bir kafa yapısının yaklaşımıdır.

Adaletin tesisi ve toplumsal adalet duygusunun sarsılmaması adına buna asla meşruiyet kazandırılmamalıdır.

Mezkûr yazıda da vurgulamıştım, vatandaşımız kesinlikle kendi adaletini sağlama yoluna tevessül etmemeli ve bu tür eylemleri hoş görmemelidir.

İşte bu örnekte mağduriyetin öfkesi intikama dönüşünce bir başka mağduriyet ortaya çıkıyor. Jandarmalarımızın suçu neydi? Şehit jandarmamızın 8 aylık bebeği neden babasız kalsındı?

Kiminle görüşsek ‘cezada sorun yok ama infaz sağlıklı işlemiyor’ diyor.

Adaletin tecellisi adına şu infaz kanununda gerekli düzenleme bir an önce yapılmalı.

Yani yargılama sonunda gerekli ceza veriliyor ama o verilen cezanın infazında süre kısalıyor…

Öte yandan bu olay sonrası kamuoyuna yansıyan görüşleri takip ettim. Toplumun büyük bir çoğunluğunda ‘adalet’ konusunda kafa karışıklığı olduğunu gördüm.

Çoğunluğun ‘adalete’ kendine göre bir don biçtiğine ve sonucu da yine kendi yararına odakladığına şahit oluyoruz.

Ve eminiz ki toplumun adalet kavramını yeniden tanımlamaya ihtiyacı var. Elbette bu tanımı kendilerinin üretmesi beklenemez.

Kurumların ve yetkili kişilerin toplumda ‘adalet’ anlayışının yerli yerine oturtulması adına elini taşın altına koyması gerekiyor.

Peki, bu kim yapacak? Şuan bu vakadan bile kimin veya kimlerin yapamayacağını görüyoruz!

Koyduğumuz yasalara önce biz uymalıyız…

Vatandaşımız, her koşulda ‘Yüce Türk Adaleti’ne güvenmeli ve inancını kaybetmemelidir.

İyilik gibi adaletin de bir ölçüsü var.

Ölçüyü kaybetmemişlere saygıyla…