Bu neyin uzlaşmazlığı!
Ülkemizde genel ekonomik manzara artık herkesin malumu, zenginin daha da zenginleştiğine şahit oluyoruz.
Kahvedeki adamın ifadesiyle ‘para parayı çekiyor!’
Peki, bu zenginleşmenin kaynağı ne?
Büyük kitlenin yoksullaşması mı? Yoksa refahın yaygınlaşması mı?
Bu sorulara yanıt aramadan önce altını çizmemiz gereken birkaç husus var.
Birincisi kesinlikle sermaye düşmanı değiliz!
Eleştirilerimizin referansı düşmanlık değil, adil bölüşüm anlayışıdır.
Ki bu noktada Türk iş dünyasını ve güçlenmesini, sosyal refahın ve toplumsal ilerlemenin lokomotifi addediyoruz.
Hatta yatırımın önemini daha net anladığımız bu süreçte üretime yönelen Türk sermayesine ayrı bir saygı besliyoruz.
Ulu önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Her fabrika bir kaledir’ vecizesinden hareketle üretim adına elini taşın altına koyan yatırımcıya da helal lokma için alın teri döken çalışana da büyük bir minnet duyuyoruz.
Esasen ‘bir’ gördüğümüz ancak işveren ve işçi şeklinde konumlanan tarafların hakkı ve hukuku arasında bir seçim yapma veya birini savunurken diğerini yaralama yaklaşımında değiliz.
Fakat bugünkü mali şartlar altında geniş kitlenin yaşadığı darboğaza yönelik hassasiyetimizin daha baskın olduğu bir gerçektir.
Çünkü refahın tabana yayılması gerektiğini düşünüyor ve bu sorumlulukta devlet kadar sermayenin de üstüne düşenler olduğuna inanıyoruz.
***
Kıymetli okur, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) kent göstergeleri anlamında çok önemli saydığımız bir çalışma yapıyor. Ve her yıl Bursa’nın ‘İlk 250 Büyük Firma’ araştırmasını yayınlıyor.
BTSO, geçenler 2022 yılına ilişkin verileri paylaştı. Bu çalışmada yaptığım incelemelere göre 2022’nin firmaları için kötü geçtiğini söylemek pek de mümkün değil. Çünkü hemen her sektörde firmalar, 2021’e kıyasla satış ve kar rakamlarını artırmış.
Mesela bakınız, 2022’de birinci sırada Tofaş var. 2021 yılında net satışları 34,4 milyar lira olan Tofaş, bu rakamı 2022’de 72 milyar lira seviyelerine çıkarmış.
Yine Oyak Renault, 2021’de 32 milyar lira düzeyindeki net satışlarını, 2022’de 62,6 milyar liralara ulaştırmış…
Üçüncüsü Uludağ Elektrik… Oysa 2021’de 6’ncı sıradaydı… Mezkûr firmanın 2021’deki net satışları 9 milyar lira dolaylarında iken 2022’de 41 milyara çıkmış… Belli ki enflasyon yaramış…
Liste firmadan firmaya uzayıp gidiyor. Ayrıntıları merak edenler veya söylediklerime inanmayanlar buyursun http://www.ilk250.org.tr adresinden indirip tabloları incelesin…
Sadece bu araştırmaya değil ülke genelin firmaların kamuoyuna açık bilançolarına bakıldığında da bu sancılı döneme dair amiyane tabirle yapılan ‘parası olan kazandı’ yorumunun haksız olmadığı görülür.
İsteriz ki daha çok kazansınlar fakat onlar kazanırken toplumu da unutmasınlar. Örneğin net satışları ve karlılığı artan Tofaş ve Oyak Renault’un 2022 istihdamında 2021’e göre yüzde 5’in üzerinde bir düşüş var. Belki insan kaynakları yönetimi açısından bu oran makul sayılabilir.
Ama tüm sektörler için sormak gerek, istihdam edilenler cirodaki büyümeden payını alabilmiş midir? Tablo böyleyken çalışan kesimin taleplerini savunmak yersiz mi?
***
Bakınız Türk Metal Sendikası ile ve Metal Sanayii İşverenleri Sendikası (MESS) arasında bir süredir Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri yapılıyor.
Bu kapsamda gerçekleştirilen 5 oturumda taraflar, 46 ana madde, 5 ek madde ve 3 geçici madde olmak üzere toplam 54 madde ve sözleşmenin eki niteliğindeki 1 yönetmelik üzerinde anlaştı.
Fakat 33 ana madde, 47 ek madde ve 3 geçici madde olmak üzere toplam 83 madde ve sözleşmenin eki niteliğindeki 2 yönetmelikte anlaşma sağlanamadı. Ki bunların içinde ücret artışına ilişkin ve sosyal haklara bağlı olan parasal maddeler ilk sıralarda yer alıyor.
Türk Metal’in teklifini kabul etmeyen işveren sendikası MESS, 2 yıllık yapılan sözleşmenin 3 yıllık olmasını isterken ücretlerde ilk 6 ay için yüzde 35, diğer 6 aylık periyotlar için TÜFE oranında artış önerdi.
Sosyal haklarda 1’inci yıl için yüzde 65, 2 ve 3’üncü yıllar için de TÜFE oranı kadar artış teklif eden MESS esnek çalışma düzenlemelerinin sözleşmeye dâhil edilmesini ve Tamamlayıcı Sağlık Sigortasını düzenleyen maddenin sözleşmeden çıkarılmasını da talep etti.
İş tarafının taleplerinin çok uzağındaki bu teklif üzere Türk Metal masadan kalktı. Uyuşmazlık tutanağı tutularak arabulucu süreci başladı.
Arabuluculuğun bir netice üreteceğini sanmıyorum. Bu iş, Türk Metal’in ‘demokratik hak’ diye tanımladığı iş yavaşlatma eylemlerine oradan da greve kadar gider.
Firmaların satış ve karlarında enflasyonun üzerinde artışlar olduğunu gören ve hak ettiğini düşündüğü şeyleri alamayan işçi eylem değil de ne yapsın?
Gerçi şu anki rakam ve haklarıyla bile metal emekçisinin, basın emekçisinden çok daha iyi durumda olduğunu düşünürsek sanırım onlardan önce haklarını savunmak adına eyleme çıkması gerekenler belli. Fikir işçiliği böyle bir şey işte ‘herkesin hakkını savunurken kendini unutursun’ yine de kimse kıymetini bilmez. En başta da okumayanlar! 100 binlerce işçinin hakkını savunursun ama onların 10 bini dahi okumaz, tanımaz, bilmez; okusa da unutur, vefa göstermez…
Saygıyla…