Bursa CHP’nin özgür sesi yine taşı gediğine koydu! Nerede kaldı namus şeref sözleri?

CHP Osmangazi ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Ercan Korkmaz, değişim diye çıkılan yolda hiçbir şeyin değişmediğini söyledi.

“Anlaşılan herkesin sustuğu yerde yazmak, taşrada yine bana düştü” diyen Korkmaz, delege seçmek dışında işlevi kalmayan örgütün yine sınıfta kaldığını belirterek, yeni yönetimin verdiği sözleri çok kısa sürede unuttuğunu, “CHP bugün herkesin gözü önünde yerel yönetimlerin imkanlarıyla dahil olduğu bir kurultay sonrası sessiz bir işgal ve kuşatma altındadır” dedi.

Osmangazi ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi CHP’li Ercan Korkmaz, yine önemli bir yazı kaleme aldı. Türkiye’nin ana muhalefet partisinde yaşananları yalın bir dille anlatan Korkmaz, “CHP’de örgüt neyse yönetim odur!” sözleri ile yeni parti yönetiminin değişim isteyen örgütleri yolda bıraktığını ve sözüne sadık kalmadığını kaydetti. Örgütün de yaşananlara sessiz kalarak dahası tepki vermeyerek üstüne bir de aday adayı olarak kabul ettiğini anlatan Korkmaz, örgütün yine sınıfta kaldığını aktardı.
Korkmaz’ın tek kelimeyle ibretlik yazısı şöyle, “ Anlaşılan herkesin sustuğu yerde yazmak, taşrada yine bana düştü. Çok umurlarında olmasa da bunları yazmadan durmak ne vicdanıma ne de entelektüel birikimime sığmıyor.
Delege seçtirilmesi dışında bir işlevi kalmayan örgüt yine sınıfta kaldı.

Nasıl kalmasın ki?

Aynı Almanya’ya çalışmaya diye götürülen işçiler gibi Edirne’de yarı yolda bırakıldılar.

Hem de Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğuna oturan kuruluş ve kurtuluşun partisi CHP’nin genel başkanı tarafından.

Çok değil üç hafta önce iki adaylı CHP kurultayında ön seçim, tüzük değişikliğine dair verilen ve delegelerin avuçlarını patlatırcasına alkışladıkları şeref, namus sözleri bugün çoktan unutuldu.

Önce ön seçim sözü, sonra tüzük değişikliği başka bahara kaldı.

Her daim çarşaf liste, ön seçim , parti içi demokrasi diyen örgüt verilen sözlerin tutulmasını beklemek, istemek yerine dayatmayı kabul edip yerel seçimlerde aday adaylıklarını açıklamaya başladı bile.
Buradan hareketle örgüt neyse yönetimde odur başlığı karşımıza çıkageliyor.

Hal böyle iken örgütlerimiz, üyeleriniz genel başkanın sözünü tutmasını istese ve bu söz tutulmaksızın hiçbir yere aday olmasa böyle mi olurdu?

Hep şikayet ettiğimiz gidişatı değiştirmek, gerçek manada değişimi sağlamak, üçüncü bir yol bulmak elimizde. Lakin nerede öyle davaya, tüzüğe, söze inanmış insanlar. Herkes bu düzende bir yer kapma peşinde. İşte bu tam da toplumun ve siyasetin geldiği dip noktayı gösteriyor.

Siyaset, siyasetçiler, siyasi partiler toplumların yansımasıdır zaten.

Bu eleştiriler sonrası diyecekler seçim takvimi, ülkedeki adalet, yargı krizi nedeniyle daha önemli gündemimiz var.

O halde soralım;

Parti içi demokrasiyi sağlayamayanlar , sözlerini tutmayanlar, ülkenin bu hale getirilmesine engel olamayanlar mı ülkeye demokrasi getirecek?

Hadi ordan sizi gidi keratalar sizi, işgal etmeyin CHP genel merkezini?

Ekmelettin , sağa açılım , Truva atı sokulmuş ittifaklar, helalleşmeler hepsi sizlerin eseri değil mi? Hepiniz orada değil miydi?

Hem öyle yargı darbesi deyip, ceylan derisi koltuklu, sıcak ortamlarda yapılan konformist nöbetlerde neyin nesi? Bir de gülen yüzlerle fotoğraf koymalar yok mu?

Nöbet diyorsan, aynı grevlerde olduğu gibi kurarsın çadırı Yargıtay’ın , Anayasa Mahkemesinin önüne, yakarsın varilde ateşi, demlersin isli ateşte çayı bak nasıl oluyor eylem gösterirsin yitirilmiş ülke ve halkına.

Efendim neymiş Türkiye’de herkes eşittir fakat Kürtler daha az eşittir. İkinci yüzyılda böyle suni gündemlere ihtiyacı yok bu ülkenin. Artık yeni şeyler söylemek lazım.

Buradan hareketle soralım o zaman CHP’de herkes eşit midir? Seni delegeler seçtiyse ön seçim yapılıp birilerini neden seçmesin?

CHP bugün herkesin gözü önünde yerel yönetimlerin imkanlarıyla dahil olduğu bir kurultay sonrası sessiz bir işgal ve kuşatma altındadır.

Bunun sonucu İstanbul’da yapılan il başkanları buluşması da iki başlı bir yapının tezahürüdür.

Anlayacağınız ıskaladık ikinci yüzyılı ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Kalın sağlıcakla…”