Bursa’nın en büyük ayıbı!

Bursa’nın en büyük ayıbı!

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldız, deprem hakkında Lider Bursa’ya çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Genç mesai arkadaşlarım Gülüzar Helvacı ve Yiğit Bora Doğan, toplumsal farkındalığa hizmet etmek adına özel bir habere imza attı. Onlara teşekkür ediyorum.

Ben de icabet ettiğim görüşmeden payıma düşen başlık ve konuları köşeme yansıtarak depreme dair bilinçlenme ve bilinçlendirme çabasına katkı koymak isterim.

Bu noktada ifade etmeliyim ki deprem konusunda öncelikli sorumluluğun vatandaşta olduğunu düşünüyorum. Yani şu, her birey ikamet ettiği yapının güvenliği bilmeli.

Hem depremsellik açısından riskli yapıda oturup hem de depremden korkmanın mantıksal bir açıklaması yok. Hükümet, yerel idare, sivil toplum kadar vatandaş da bu konuya duyarlı olmalı.

Bursa’nın birinci derece deprem kuşağında yer aldığı herkesin malumu. Kentin mevcut yapı stokunun yüzde 60’a yakını mühendislik hizmet almamış durumda.

Kaldı ki mühendislik hizmet almış eski yapılar da risk arz ediyor. Çoğu vatandaş ‘maddi koşulların’ sonucu olarak beton tabutlarda yaşıyor ve bunu bir mecburiyet olarak tanımlıyor. Ama afet yaşandığında birey bedelini canıyla ve malıyla öderken topluma da ağır bir maliyet yüklüyor. 6 Şubat’ta olduğu gibi…

Bu noktada düşünmeliyiz! Hangisi daha maliyetli? Depreme hazır olmak mı? Yoksa deprem sonrası yaraları sarmak mı?

Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldız’ın olası bir Marmara Depremi’nin Bursa’da neden olacağı yıkıcılığa ilişkin şu tarifini dikkate almak zorundayız:

Evimizin altından geçmese de Marmara Denizi’nde 7 ve üzerindeki bir deprem, Bursa’da merkez ilçelerimiz başta olmak üzere birçok ilçemizde bir değil birkaç tane Hatay/Antakya yaşanmasına neden olur. Aynı yıkıcılığı birden fazla noktada yaşarız. Olası depremde Bursa’dan bir değil birkaç Antakya çıkar.

Hem nüfus yoğunluğu hem de ülke ekonomisindeki stratejik rolüyle Bursa’da yaşanması muhtemel böyle bir felaketin insani ve mali boyutlarını düşünebiliyor musunuz?

***

Tarihi yapıları zemin ve yapılaşma açısından referans almak gerektiğini vurgulayan Başkan Mehmet Yıldız, depremi yerkürenin doğal bir hareketi olarak tanımlarken şöyle dedi:

Deprem gerçeğini bilip dünyayla uyumlu yaşamalıyız. Depremle inatlaşıp kötü zemine kötü binalar yaparsak kayıplarımız artarak devam eder.

Kötü zemindeki kötü yapının yıkılması için illa deprem de olmasına gerek yok. Başkan Yıldız, geçen hafta İstanbul’da durduk yere yıkılan binayı hatırlatarak yer seçiminde jeoloji bilimi ve jeoloji mühendislerinin önemine vurgu yaptı.

Ama bu alanda iş gücünün durumu nedir? Yeni jeoloji mühendisleri iş bulabiliyor mu? Gençler jeolojiye ilgi duyuyor mu?

Başkan Yıldız şunları söyledi:

Tüm mühendisliklerde olduğu gibi bizde de istihdam, yıllardır süre gelen bir sorun. Bundan kaynaklı olarak da gençler, bu bölümü tercih etmiyor. Hem lisans hem de yüksek lisans kayıtlarında ciddi oranda azalma var. 100 bin nüfuslu ilçede belediyede bir jeoloji mühendisi varsa işini hakkıyla yapamaz. Belediyelerde afet işleri daire başkanlıkları veya müdürlükleri kurulmalı ve kesinlikle jeoloji mühendisleri istihdam edilmeli. Kontrol mekanizmasının artırılması gerekiyor. 

***

Deprem, bir felaketle sonuçlanınca kamuoyunun ilk refleksi suçlu aramak oluyor. Çoğu zaman da tek suçlu müteahhitler oluyor. Yıkılan yapıya izin veren ya da seyirci kalan kamu idarelerinin adı dahi geçmiyor.

Kontrole vurgu yapan Mehmet Yıldız, “Müteahhitler çok büyük bir camia. İçlerinde mühendis mimar olanlar, çok kaliteli ve özverili çalışanlar var. Elbette ilgisiz ve umarsız olanları da vardır. Ama biz, her şeye rağmen kontrol mekanizmasını öyle bir seviyeye getirmeliyiz ki hata payını sıfıra indirmeliyiz” dedi.

Bu noktada izaha muhtaç bir boşluk bırakmamak adına belirteyim: Elbette yıkılan yapıdan müteahhit sorumlu tutulacak ama bunu kontrol edenleri görmeyecek miyiz? Ya da kontrol mekanizmasının boşluklarını yok mu sayacağız? Bunları da düşünmemiz gerek…

Kendisi kanuna uymayan, kanuna uygunsuzluğu nasıl cezalandırabilir acaba?

***

Bursa’da yılan hikayesine dönen 1/100 binlik plan hakkında değerlendirme yapan Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yıldız, şu ifadeleri kullandı:

“Bilindiği üzere 1/25.000, 1/5.000 ve 1/1000’lik jeolojik ve jeoteknik etüt raporlarını, yıllardır biz hazırlıyoruz. Planlama üst ölçekten alt ölçeğe doğru giderse doğrudur. Ama biz uzun yıllardır 1/100.000’lik çevre düzeni planını yapamamış bir şehiriz. Bu da bizim en büyük ayıbımız. Bursa’nın 50 yıllarını planlayacak bir çalışmada çok geç kaldık. Ayrıca bu çok katmanlı bir çalışma ve jeoloji mühendisleri bu işin merkezinde olmak zorunda. Çünkü depremi, selleri, heyelanları, taşkınları yaşıyoruz. Bunu bir katman olarak koymadan yapılmış veya yapılacak çalışma, tekrar değişime muhtaç bir çalışmadan öteye geçemez. Büyükşehir’den bu çalışmaya yönelik henüz bir davet almadık ama önümüzdeki süreçte böyle bir talebin olacağını düşünüyoruz.”

Bursa’nın mevcut durumuna baktığımızda çevre düzeni planı için geç kalmanın ötesine çoktan geçtiğimizi de görüyoruz. Şu noktada plan, düzeltici ve iyileştirici bir yaptırım gücüne sahip olabilir mi? Yoksa ‘hiç olmazsa…’ ile başlayan bir avuntudan ibaret mi kalacak? Açıkçası pek umutlu olmak mümkün görünmüyor…

***

İdeolojik saplantılarla veya çıkar odaklarına hizmet anlayışıyla değil de tamamen gönüllülük ve sorumluluk hissiyatıyla toplumsal fayda için bilimi referans kılma mücadelesi veren oda başkanlarına saygıyla...