Bursa olarak mağduruz!
Büyükşehir Belediyesi’nin davetiyle 14 Aralık Çarşamba günü Keles’teki fidan dağıtım törenine katıldım.
Öğleden sonra Bursa’dan bir grup meslektaşla dağa doğru yol açıktık.
Kentin adıyla özdeşleşen yeşilin gerçek anlamdaki varlığı ile Keles’e doğru giderken karşılaştık.
Merkezden uzaklaştıkça artan yeşillik içimizi ferahlattı. Hakikaten eşsiz bir güzelliğe sahibiz.
Haberden habere görebildiğimiz bu benzersiz coğrafyaya hem yakın hem uzağız… Hem içinde hem dışındayız… Hem tanıdık hem de yabancı…
İnsanın gezmekle doyamayacağı bir keşif atlası gibi…
Çarşamba günü Büyükşehir Belediyesi, Bursa İli Hayvancılığı Geliştirme Birliği (HAGEL) vasıtasıyla Kelesli çiftçilere fidan dağıttı.
Keles’te yaşayan 310 kişiye 11 bin adet ceviz fidanı, 220 kişiye 2 bin adet badem fidanı, 20 kişiye bin adet ayva fidanı, 20 kişiye 500 adet vişne fidanı, 20 kişiye de 500 adet kiraz fidanı verildi.
Bunun yanında geçen sene dağıtılan badem fidanlarında kuruma tespit edilen çiftçilere 5 bin adet ilave badem fidanı takdim edildi.
Şimdi iş, Kelesli çiftçilere kaldı. Kentin en güzel bölgelerinden birinde yaşayan emeğiyle toprağı, zenginliğe dönüştüren çalışkan Kelesliler, eminiz ki bu fidanları ağaca dönüştürecek ve o ağaçlardan hem kendi hem kent hem de ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.
Ülke olarak çok çalışmalıyız. Herkes işine sahip çıkmalı ve işini çok iyi yapmalı. Ama en çok da toprağa sahip olan çiftçilerimizin, en kıymetli hazinelerimizden biri olan ve kanla savunduğumuz bu vatan toprağını ülkemiz adına değere dönüştürmesi gerekiyor.
Orada, kentin ‘konforlu’ gibi görünen fakat aslında puslu yanılsamadan ibaret keşmekeşinden rafine, doğayı ve doğalı yaşayan köylülerimiz ve çiftçilerimiz ülkemizin kıymetlileridir.
İnsanımızı toprağından koparmadan, yerinde ve yurdunda refah içinde yaşatmak ve onların ihtiyaçlarını karşılıyor olmak asli görevimiz olmalıdır.
Devlet, vatandaşını bulunduğu yerde güçlü kılabiliyorsa gelişebilir. Gayrısı eşitsizlik ve adaletsizlikten başka ne doğurur?
İşte bu bağlamda Büyükşehir Belediyesi, çiftçilere verdiği bu fidan dağıtım desteğiyle çok değerli ve anlamlı bir hizmet icra etmektedir.
Fidan dağıtım töreninde konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, bu felsefeyi şu sözlerle çok iyi özetledi:
“‘Kırsal mahallelerimizde yaşam kalitesinin artması için’ şehir merkezindeki tüm imkânların buralarda da sunulması en büyük arzumuz. Ürettiğimiz projeleri kırsala yayarak, Bursa’mızın bütün olarak kalkınmasını sağlıyoruz.
Sadece yapmış olmak için değil yerinde tespit ederek çalışmalar yürütüyoruz. Amacımız balık vermek değil, balık tutmayı öğretmek. Doğru yerde, doğru yatırımı yaptırmak istiyoruz.”
Başkan Aktaş’ın genel yaklaşım ve politikalar üzerine bu sözleri kadar farkındalığı da son derece kıymetli.
Birçok şehirde göstermelik düzeyde kalan bu adımların Bursa’da gerçek manada eylem kazanması takdire şayandır.
Bursa’da kentin değerinin farkında yöneticiler var ama bu değerin ‘Başkent’te de karşılık bulması gerekiyor.
Bakın o programda Başkan Aktaş’ın şu sözleri durumu özetliyor:
“Birileri AK Partili belediyelere ayrıcalık sağlandığını söylüyor. Asla öyle bir durum söz konusu değil! Aksine Bursa olarak biz mağduruz.
İstanbul’un nüfusu 15 milyon. Bursa’nın nüfusu 3 milyon 150 bin. Yani İstanbul, nüfus olarak Bursa’nın 5 katı büyüklüğünde. İstanbul’un yüzölçümü 5 bin 343 kilometrekare, Bursa’nın yüzölçümü 10 bin 880 kilometrekare. Yani Bursa, yüzölçümü olarak İstanbul’un iki katı...”
“Bu örnekleri neden verdim? Çünkü bir şehrin belediye geliri, yüzde 80 nüfusa ve yüzde 20 de yüzölçümüne göre belirlenir.
Peki, bu şartlar altında İstanbul’un gelirinin Bursa’nın gelirinin kaç katı olması lazım? En fazla 5 katı olması lazım değil mi? Hayır, İstanbul’un geliri, Bursa’nın gelirinin tam 7,5 katı fazla. Neden? Çünkü bizdeki sanayi kuruluşlarının bazılarının şirket merkezleri İstanbul’da bulunuyor.
Vergilerini orada yatırıyorlar ve vergi payları orada olduğu için bu işin gelirini İstanbul alıyor.
30 büyükşehir, nüfus olarak sıralandığında dördüncüyüz lakin bu şehirler gelirlerine göre sıralandığında biz, 18’inci sıradayız…”
Bu çarpıcı bir gerçekliktir. Bu tabloya rağmen Bursa’da birçok projeye imza atılıyor.
Büyükşehir Belediyesi, kaynak üretmek ve bu kaynakları verimli kullanmak adına hassasiyetle çalışıyor. Ki bu noktada Başkan Aktaş ve ekibini tebrik ediyorum.
Ancak kent olarak bizim de ‘Önce Bursa’ diyebilmemiz gerekiyor.
Siyasi kapışmalarla kentin kazanımlarının önünü kesmemeli, Ankara’da Bursa için birlikte ve güçlü bir ses verebilmeliyiz.
Başta tüm partilerin milletvekilleri olmak üzere kentin sivil yapıları ve halkın, kent hakkını savunması önem arz ediyor.
Ülkemizde kentsel lobicilik anlamında öne çıkan ve çok önemli kazanımlar elde eden şehirler var.
Bir klişedir: ‘Bursa’nın Ankara’da bir lobisi yok!’ Aslında görmeliyiz ki Bursa’nın daha Bursa’da bir lobisi yok.
Yani Bursa’da Bursa’nın yararını düşünen bir ortak akıl kurulamadı. Ancak biran önce kurulmalı.
Kentin faydaları, kişisel kapışmalara kurban edilmemeli.
Kurumlar arası iletişim süreci işletilmeli. Sivil toplum, salt eleştiri konforuna sıkışmamalı ve çözümün aktörü olabilmeli…
Dileriz hep birlikte önce kentimizin sonra da ülkemizin gelişimine katkı sağlayacak birliktelik içinde çalışma kültürünü geliştirebiliriz.
Esen kalın.