Çağın pandemisi obezite: "Ekonomik olarak da yük oluyor"

Obezite pek çok kronik hastalığı beraberinde getiriyor. Obezitenin sebep olduğu diyabet, kalp-damar hastalıkları, kanser gibi kronik rahatsızlıklar kişilerde iş gücü kaybını da oluşturuyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Erdal Kan, obezitenin topluma ekonomik olarak yük getirebildiğini söyledi.

İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Dünya Obezite Federasyonu'nun 2023 raporuna göre fazla kilo ve obezitenin küresel ekonomiye etkisi 2035 yılına kadar yıllık 4,32 trilyon dolara ulaşacağı öngörüldü

Medicana International İstanbul Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Erdal Kan, obezitenin; biyolojik, akıl sağlığı, genetik risk, çevre, sağlık hizmetlerine erişim ve ultra işlenmiş gıdalara erişim dahil olmak üzere çeşitli faktörlerin neden olduğu bir hastalık olduğunu belirterek, “Yani obezite sıradan bir kilo fazlalığı ya da irade probleminden kaynaklı bir sorun değildir. Özellikle dünyadaki son istatistik bilgilere bakılırsa obezitenin kişisel değil toplum sorunu olduğu ortadadır. 2025 yılına kadar dünya çapında 2,7 milyar fazla kilolu ve obez yetişkin olacağını öngörülmekle birlikte bu rakamın dünyadaki toplam nüfusun üçte biri olduğu bilinmelidir. Ayrıca çocukluk çağı obezitesinin 2020 ile 2035 yılları arasında yüzde 100 artması beklenmektedir” dedi.

“SAĞLIĞI BOZAN HASTALIK”

Fazla kilo ve obezitenin, sağlığı bozabilecek düzeyde anormal veya aşırı yağ birikimi olarak tanımlandığını kaydeden Erdal Kan, sözlerine şöyle devam etti:

“Bir kişinin obezite olup olmadığı Vücut Kitle İndeksi ölçümüyle belirlenebilmektedir. Bireyin kilogram cinsinden ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine (kg/m2) bölünmesiyle tanımlanır. Obezite mutlaka tedavi edilmelidir. Bu tedavide de multidisipliner bir bakış açısı olmalıdır. Çünkü obezite; başta Tip 2 diyabet olmak üzere hipertansiyon, kalp damar hastalıkları (kalp krizi, inme ve damar tıkanması ile seyreden pek çok rahatsızlıklar), meme, prostat, jinekolojik sorunlar ve kalın bağırsak kanseri oluşumunda önemli bir risk faktörüdür. Ayrıca eklem hastalıkları, safra kesesi taşı oluşumu, reflü, varis hastalıkları, adet düzensizlikleri, infertilite, doğum zorlukları, uyku apne sendromu, uyku bozuklukları ve depresyon dahil pek çok hastalığın oluşumunda da obezitenin rolü bulunmaktadır. Akıllara gelebilecek pek çok ölüm nedeni olan hastalıkta obezitenin katkısı bulunmaktadır.”

“İŞ GÜCÜ KAYBINA NEDEN OLUYOR”

“Günümüz dünyasında diyabet, kanser, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları gibi hastalıkların artmasında obezitenin etkisi büyük olmaktadır” diyen Dr. Öğretim Üyesi Erdal Kan, “Örneğin 1980 yılında ülkemizde diyabet görülme sıklığı yüzde 5 iken son yıllarda yüzde 20 olmuştur. Diyabet özellikle genç yaşlarda ortaya çıktığında dolaylı yoldan işgücü kaybına da neden olmaktadır. Bu durum topluma ekonomik olarak yük getirebilmektedir. Obezite de getirdiği ek hastalıklardan bağımsız olarak hareket oranını da düşürdüğü için iş gücü kaybına veya iş kalitesinin düşmesine neden olabilir. Bunlar da ekonomiye olumsuz etkiler getirebilir. Obezite bunun yanında uzun vadede üreme sorunlarına da neden olabilmektedir. Bu da ileri vadede doğum oranlarının düşmesine dolayısıyla genç nüfusun yani çalışma çağındaki nüfusun azalmasına neden olabilir. Bu da ekonomiyi olumsuz etkileyecek faktörler arasındadır” ifadelerini kullandı.

“OBEZİTE NEDENİ ORTAYA KONULMALI”

Erdal Kan, obezitenin ilk tedavisinin sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmak ve fiziksel aktiviteyi artırmaktan geçtiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

“Fakat bazı hastalıklarda beslenme ve fiziksel aktivite obezite tedavisi için yeterli olmayabilir. Bu nedenle obez her bireyin mutlaka fiziki muayenesi yapılmalıdır. Bireyin Vücut Kitle İndeksi belirlenmeli, bel ölçüsü alınmalıdır. Bunun yanında obeziteye yol açabilecek kalıtsal, hormonal ve metabolik ikincil nedenler ve obezite ilişkili yüksek tansiyon, kalp-damar hastalıkları, uyku apne sendromu, yağlı karaciğer ve kas-iskelet sistemi gibi hastalıkların bulguları uygun şekilde değerlendirilmelidir. Ayrıca kan şekeri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleriyle birlikte tiroid hormon tetkikleri de yapılmalıdır. Bazen sebep bulmak için ek tetkikler de yapılabilmektedir. Obeziteli bireylerde istenilecek laboratuvar testleri standart olmamakla birlikte açlık kan şekeri ve kan yağ düzeylerinin ölçümünün yanı sıra karaciğer ve böbrek fonksiyonları ile toplumda yaygın görülen tiroid fonksiyon bozukluğu açısından değerlendirilme yapılması önerilmektedir. Öykü ve muayene sonrasında gerekirse, standart tetkiklere ilave ek testler yapılabilir.”

“CERRAHİ İÇİN EN AZ 6 AY BEKLENMELİ”

Dr. Öğretim Üyesi Erdal Kan, obezite cerrahisinin uygulanma sıklığının arttığını aktararak, “Genellikle ile 6 ay boyunca yaşam tarzı değişikliği, uygun diyet ve egzersiz programı ile takip edilip başlangıç kilosunun yüzde 5’ini veremeyen bireylere uygulanan tetkiklerle birlikte hekim kontrolünde medikal tedaviler önerilebilmektedir. Ancak hiçbir ilacın ya da ürünün bireyin katkısı olmadan kilo kaybı sağlayabileceği unutulmamalıdır. Obezite tedavisinde son yıllarda obezite cerrahisi giderek artan sıklıkta uygulanmaya başlanmıştır. Ancak bu ameliyatlar uygulanmadan önce en az 6 ay boyunca kişiler endokrinoloji ve metabolizma uzmanlarının kontrolünde olması önemlidir. Yani ilk seçenek hemen cerrahi olmamalıdır. Endokrinoloji ve metabolizma uzmanları uygun gördüğü takdirde cerrahi işlemler yoluna gidilmelidir” dedi.

“2025 YILINA KADAR MORBİD OBEZ SAYISININ 177 MİLYON OLACAĞI TAHMİN EDİLİYOR”

Obezitenin çağın pandemisi olduğunu sözlerine ekleyen Erdal Kan, konuşmasını şöyle noktaladı:

“Obezite salgını kanser, diyabet, kalp hastalıkları gibi kronik sorunların da artmasına neden olmaktadır. Son yıllarda düşük gelirli ve gelişmekte olan ülkelerde hem çocuklar hem de yetişkinler arasında obezite hızla artmaya devam etmektedir. Dünya Obezite Federasyonu’nun verdiği bilgilere göre obezite prevelansının son on yılda çarpıcı bir şekilde arttığı, 2025 yılına kadar da morbid obeziteye yakalananların sayısının 177 milyon olacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle de bu yükün azaltılması için hızlı bir şekilde tedavi yollarının uygulanması hem toplum sağlığı hem de işgücü kaybı için önem kazanmaktadır.”