CHP nasıl daha kötü olur?

Sanki CHP Genel Merkezi’nde büyük bir yangın olmuş da tüm kurumsal hafıza kül olmuş gibi…

Giderek kimliksizleşen CHP, inanın Türk demokrasisine ve siyasi iklimine de zarar verir hale geldi.

Sol kesimi kendi çeperlerinde boğan CHP, 14 Mayıs sürecinde kazanma hırsıyla dışarıda kalanlara ‘oyları bölme’ baskıları yaparak demokratik seçimleri baltalarken hem kendisi kaybetti hem de ortaklarına kaybettirdi. Neyse ki ülke, yine Cumhur ile ucuz kurtuldu da kazandı!

Muharrem İnce’ye atılan iftiralar, Masa’dan kalkan Meral Akşener’e edilen küfürler; eskiyle hiç alakası olmayan yeni diye tanımlanan ancak yeni olamayacak kadar da ilkel kalan CHP’nin baskıcılığını ortaya koymuştu.

O haliyle CHP, hem kurumsal birikimine hem sol düşünceye hem demokrasiye hem de topluma zarar verir durumdaydı ama yine de genel başkanlık koltuğunda başarısı tartışmalı da olsa Kemal Kılıçdaroğlu gibi güçlü bir isim vardı…

Koltukta yaşanan emanetçi takasından sonra CHP, daha da beter hale geldi. Lidersiz kaldığı gibi Kılıçdaroğlu’nun ardından bıraktığı dar terör koridorunda sıkışıp kaldı.

Ne sol değerleri kapsayabiliyor ne kurucu felsefeyi diriltebiliyor ne de bugün toplumu kuşatacak yeni bir paradigma ortaya koyabiliyor öyle ki CHP, çıktığı yumurtanın kabuklarıyla doymayan yavru akbabanın yumurtadaki kardeşlerini de yemesi gibi kendi kendini tüketiyor.

***

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, dün yaptığı açıklamada önemli bir tahlil ortaya koyuyor.

“‘CHP nasıl daha kötü olur?’ sorusunun cevabı Özgür Özel’in şahsında vücut bulmuştur…” ifadesiyle CHP’nin mevcut durumunu resmeden MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, açıklamasının devamındaki şu sözlerle manzarayı netleştiriyor:

Özgür Özel, Milliyetçi Hareket Partisi’ne iftiralarla saldırıp basit kurnazlıklar yapacağına, önce hangi belediye başkanının akçeli ayak oyunlarıyla CHP Genel Başkanlık koltuğuna oturduğunu açıklamalıdır.

Geçmişte Zillet İttifakı ile bir araya gelip boylarının ölçüsünü alanların bugün aynı zilleti farklı isimle ambalajlayıp ‘Türkiye İttifakı’ diye karşımıza çıkarması en hafif tabirle vasatlıktır.

Aziz milletimiz yakın geçmişte CHP’nin kurduğu ‘Altılı Kumar Masası’ etrafında nasıl çıkar kavgalarına düştüğünüzü, koltuk için birbirinizi nasıl yediğinizi, gayenizin millet değil menfaatleriniz olduğunu görmüş ve sandıkta dersinizi vermiştir.

Eski ve yenik zilleti ‘Türkiye İttifakı’ ambalajıyla tekrar piyasaya süren DEM’lenmiş Özgür Özel’in gerçekte hizmet ettiği ittifak ‘Türksüz Türkiye İttifakı’ndan başka bir şey değildir.

Bir Bardak DEM’li çaya hem CHP’yi hem Türkiye’yi peşkeş çekenlerin Cumhur İttifakı’na dil uzatmaya boyları yetmez, yetmeyecektir.

***

Türk siyasetinin güçlü ismi İsmet Büyükataman’ın açıklamalarından ilhamla CHP özelinde sol düşüncenin nasıl bir bataklığa saplandığını da görebiliriz.

CHP, o kadar iğdiş etti ki sol kesim, ithal yumuşak bir demokrasi tanımından hareketle Kürt Milliyetçiliği soslu terör seviciliğine ve partizanlığına iltica etti.

En çok da Kürt kökenlilere zarar veren bu siyasi akım, içine düştüğü paradoksun etkisiyle sürekli paranoya, kaos ve kriz üretme vasatında sıkıştı.

Yine aynı zamanda bugün belki de kapitalizm kendini yeniden üretme sancısındayken işlevsellik kazanabilecek sol teorilerin içi boşaltıldı. Kuramsız ve eylemsiz kalan sol tutarsızlığa hapsoldu.

Daha da vahimi Çipras sonrası Yunanistan gibi Türkiye’deki radikal sol da ABD’ye teslim oldu. Hem pratikte hem de teoride neoliberalizmle oydaştı. Suriye ve Irak’ın Kuzeyinde ABD’nin bekçi köpekliğini yapanlarda bunu görüyoruz…

Türkiye’de ‘sol düşünceye en büyük darbeyi 80 darbesi indirdi’ denilse de görüyoruz ki sol temsil adına önde olanlar, büyük hatalar yaparak sol birikimi adeta katlediyor.

Kendilerini ‘çağdaş’, ‘seküler’, ‘cumhuriyetçi’, ‘laik’ veya ‘Atatürkçü’ gibi ifadelerle tanımlayanların ekserisi ne yazık ki konumlandıkları düşünce zeminin temellerinden bihaber olacak kadar cehalet içinde!

Muhalifliği kendini de yok edecek radde vardıracak kadar saplantılı bir siyaset ortaya koyanların, ideolojik körlük içinde olduklarını söylemek isterdim ancak ne yazık ortada onları anlaşılır kılan bir ideolojileri bile yok.

Sahiplendikleri ideolojilerin kuramsal derinliklerinde yüzme becerisine sahip olmayan bu yeni tip sol temsilinin, ülke için de toplum için de bir fayda üretmesi mümkün değil. Ki bunu sergiledikleri siyasetin, halktan ne denli kopuk olduğunda görüyoruz.

Türkiye’de hem düşünce ikliminin hem siyasi atmosferin hem de toplumsal muhalefetin sağlıklı bir zemine erişmesi için yeni bir sol tanımına ihtiyaç var.

Bakmayın siz yeni dediğime!

Aslında birileri çıkıp Ekim devrimine bir derin dalış yapsa Sultan Galiyev’in Marksizm, Türkçülük ve İslam’ı kesiştiren tezlerinde bir çıkış bulabilir.

Saygıyla…