Dayanışma günü
"Dayanışma günü" dediler.
"Emekçi" dediler.
"Hakkınız yeniyor" dediler.
Daha neler demediler ki!
Dediler de dediler.
işçiyi kullandılar.
Memuru kullandılar.
Polisi kullandılar.
Ayrıştırdılar.
Aralarına kin, nefret tohumları ektiler.
Sendikalaştırdılar.
Sözde hak arayacaklardı.
Sonra sendikalar ayrıştılar.
Birbirlerine hoşgörüyle değil, intikam hırsıyla baktılar.
Üniversiteler ayrıştı.
Üniversiteli gençleri ayrıştırdılar.
Öğretim üyelerini ayrıştırdılar.
‘İşçi Bayramı' dediler siyasi oldular.
Herkes kendine yonttu.
Kullandılar gençleri.
Öğrencileri.
İşçileri.
Memurları.
Üst kademeleri, alt kademeleri, ara kademede çalışanları ayrıştırdılar.
Ülkeyi ayrıştırdılar.
Siyasiler ayrıştı.
"İlle de ben ille de biz" dediler.
Kimse ülkenin nereye gittiğini...
Nereye sürüklendiğini...
Milletin ne olacağını düşünmüyordu adeta.
Her ilgi, yetkili, sorumlu olması gerekenler umursamaz haldelerdi.
Siyasilerin dışında herkes siyasi olmuştu...
"Bizdensin, onlardansın" suçlamaları ile işçiler bahane edilip ‘1 Mayıs’larda gövde gösterileri oluyordu.
İnsanlar ölüyordu.
Ülke can çekişiyordu.
Sahipsizdik adeta.
Her şey paramparça olmuştu.
Ama her şey...
"İşçi dayanışması" deniyordu ama tam tersi oluyordu.
Dayanışma yerine düşmanlaşma ortaya konmuştu.
Amerika kullanıyor, Ruslara bırakıyor...
Ruslar kullanıyor, Amerika'ya bırakıyordu.
Ülkede ajanlar cirit atıyordu.
Ne komünizm, ne emperyalizm!..
Asıl amaç Türkiye’de iç savaş çıkarıp, o günlerin deyimiyle "Sağcıyla solcuyu" birbirine kırdırmak ve sonuçta ülkeyi kan gölüne çevirmekti.
Asıl gerçek ise Türkiye'yi yıkmak, işgal etmekti.
Ne işçi hakkı?
Ne memur hakkı?
Ne dayanışması?
Ne bayramı?
Ne 1 Mayıs'ı?
Yetmişli yıllarda 1 Mayıs'ın asıl maksadı ülkeyi ele geçirmekti.
Bunu yapanlar da bugün Suriye'de, Irak'ta komşumuz olan güçlerdi.
Hey gidi yıllar hey!..
O yetmişli yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olmak çok zordu, çok.
Günümüzde 1 Mayıs, gerçekten bayram olarak kutlanıyorsa bugünkü hükumet sayesinde...