Dijital eşik bekçileri!

Gate-keeper! (Eşik bekçiliği!)

Kitle iletişiminde kamuoyunu oluşturan, gündemi belirleyen kanaat yönlendiricileri…

Geleneksel medyada eşik bekçileri, yayın politikalarını belirleyenlerdi.

Artık kitle iletişim araçlarında sosyal medya ile birlikte yaşanan çeşitlenme ve genişleyen sözde ‘özgürlük’ alanında eşik bekçileri, kimi zaman bir siyasetçi kimi zaman bir sanatçı dahi olabiliyor.
Bir tivit veya bir hikâye paylaşımı gündeme oturabiliyor.
İletişim sürecini bir sonraki adıma taşıyan bu yeni koşullarda milyonlarla etkileşim içinde bulunabilen isimler, sosyal medyadaki varoluşlarını bir kampanya yönetiminin parçası kılabiliyor.
Özellikle de ‘ünlü’ olmanın getirdiği geniş kitlelere erişim konforunu, siyasal rantın aracı haline getirenlere bu dönem daha sıklıkla şahit oluyoruz.

Hiçbir sorumluluk hissetmeden!
Sırf şöhretli olduğu için kendini ‘kanaat önderi’ konumunda sanan, esasında asalaklıktan başka bir şey yapmayan tiplerin gündeme yön verdiğini izliyoruz.
Ne yazık ki geçmişte kapalı iletişim formundaki araçlar döneminde olduğu gibi bu dönemde de geniş kitleler bu manipülatör ağının esiri durumda.
Ve bu dijitalin dünyanın yarattığı eşik bekçileri, gerçek hayatın her türlü sorumluluk, etik ve ahlaki ilkelerinden azade…
İktidara karşı serkeşliği; hak, hukuk, özgürlük ve demokrasi gibi bir takım süslü klişelerin istismarıyla perçinliyor.
Maalesef ki bu yöntem, dijital mecralara bağımlı zihinleri uyuşturmaya yetiyor.

Bir nevi yanılsama…
Başka deyişle gölgeleme veya hakikati perdeleme…
Kitlenin gerçekle bağını koparıyor.
Öyle ki mart ayında bin lira seviyesindeki ‘papaz eriği’ fiyatı ile muhalefet yapan tipler, muteber sayılabiliyor.
Sanırım aklın mevsimi çoktan kaçtı.
Eskinin siyasal anlamda iknaya ihtiyaç duyan kitlelerinin aksine dijitalde manipüle olmaya hazır ve razı bir yığın var.
Önünü ardını araştırma ihtiyacı hissetmeden, sorgulamadan ve şüphe duymadan salt muhaliflik refleksiyle ortaya çıkan her söze itibar edilebiliyor.
Sanal yanılsamanın kitlenin zihnini bu denli işgal ettiği bir dönemde halka gerçekliği anlatmak geçmişin aksine daha çetin…
Peki, hakikati savunmak/yaymak ve korumak adına ne yapmalı?
Anti eşik bekçileri mi oluşturulmalı?
Mecazın mecazı ile gerçeğe ulaşılabilir mi?
Hayır!

Her zaman ifade ettiğim gibi hakikat, maske takmaz.
Sarsıcı yüzünü maskelediğinizde hakikatten geriye bir şey kalmaz.
Halk, kendi gerçekliğine dayanan hakikatle yüzleşmeli.

Aslında olduğundan farklı bir form veya biçime sokulmaya çalışılan vatandaşın, doğruyu görmesi için olması gereken doğru yöntemleri kullanmaktır.
Madem yüzümüzü ne Batı’ya ne Doğu’ya doğruya döneceğiz öyleyse doğruyu olduğu gibi ve en doğru isimlerle halkın önüne konulmalı.
Milletvekilinden parti yöneticisine doğruyu savundurulan kişilerin doğruluğundan emin olunmalı.

Şayet doğru, yalnız kişiye malzeme olmuş ve araç kılınmışsa ortaya çıkacak olan bir başka gömlekli eşik bekçilerinden ibarettir.
Bu nedenle 14 Mayıs seçimlerinin tarihi bir önem arz ettiğinin söylenmesi gibi uygulamada da bu doğruyu gözetmeli.
Yeni eşik bekçileri ordusu oluşturarak değil doğruyu savunmanın yanında doğruya güç katacak isimlerden ordu kurmanın gerekliliği kabul edilmeli.
Dolayısıyla milletvekili aday listeleri, yüzün doğruya döndüğünü gösterir nitelikte oluşturulmalı.

Yoksa eşik bekçilerinin kakafonisi eşliğinde kazanandan çok kaybedenin kim olduğunu konuşuruz.
Esen kalın.