Eğitimde takılmak!

Kıymetli okur, kurallar asgari düzeyde mantık içermelidir.

Ne yazık ki biz, hemen her alanda mantıktan uzak kural, kaide ve uygulama ile idare ediliyoruz.

Toplumun, ekonominin ve ülkenin gerçekliğinden çok gündelik bir takım eğilim ve kazanımların öncelendiği süreçlerden geçiyoruz.

Bugün konulan kural, yarının yanlışı haline dönüşüyor. Öyle ki dünden kalma hevesler, bugün yine ayni acemilikle ‘yeni olana’ hayranlıkla kendini yeniden üretirken sorun, çözümden uzaklaşıyor.

Ülkemizde neredeyse her sektörde eğitim ve nitelik problemi yaşanıyor. Ki medya da bu handikap içinde bulunan sektörler arasında bulunuyor. Fakat bugün size basının halinden ziyade emlak sektörüne ilişkin bilgi vermek istiyorum.

Bursa Emlak Müşavirleri Esnaf Odası (BEMO), aralarında Bursa Uludağ Üniversitesi’nin de bulunduğu 13 üniversiteden 25 akademisyenin katılımıyla ‘Emlak Sektöründe Nitelikli İşgücü İhtiyacının Karşılanmasında Üniversitelerin Rolü’ konulu çalıştay düzenledi.

Bu noktada BEMO’yu ve Başkan Erdal Çelebi’yi sektöre yönelik bu akademik yaklaşımından ötürü kutlamak gerekir.

Çalıştayın sonuç bildirgesindeki şu ifadeler öne çıkıyor:

Emlak sektörünü düzenlemeye yönelik olarak tebliğler ve yönetmelikler aracılığıyla yapılan çalışmalar; sektördeki kayıt dışılığın azalması ve sektörel faaliyetlerinin denetlenmesi konusunda yetersiz kalmaktadır.”

Bu sorun tespitine şu öneride bulunuluyor:

Taşınmaz ticaretinde elde edilen gelirin kayıt altına alınması, nitelikli işgücünün sektörde istihdam edilebilmesi, meslek sahiplerinin taşımaları gereken kriterlerin ortaya konulabilmesi, mesleğe giriş koşullarının kesin çizgilerle belirlenebilmesi, cezai yaptırımların tespit edilerek emlak sektöründeki mülk sahibi, alıcı, kiracı gibi tüm aktörlerin de haklarının korunması amacıyla ‘taşınmaz ticaretine ilişkin bir meslek yasası’ çıkarılmalıdır.”

Taşınmaz ticareti mesleğinin regülasyonuna yönelik yapılacak yasal düzenlemede üniversitelerin ilgili programlarından mezun olmadan taşınmaz ticareti faaliyeti yürütülmesine izin verilmemelidir.”

Hiç şüphesiz bunlar ve sonuç bildirgesinde ortaya konan diğer tespit ve öneriler çok kıymetli. Çalıştayın kapsamı dolayısıyla sonuç bildirgesinin ‘eğitim’ odaklı şekillenmesi gayet doğal.

Fakat kabul etmeliyiz ki tapu ve harç gelirleriyle kamu maliyesindeki önemi herkesçe malum olan bir sektörün bugün halen ‘eğitim’ sorununda takılı kalması da büyük bir handikap.

Ki sadece vergi gelirleri bağlamında değil vatandaşın tasarruf ve yatırım güvenliği açısından da sektörün önemi ortada.

Peki, onca önemine rağmen hâlâ bu sektördeki en büyük handikabın ‘eğitim’ olması normal mi?

Başlıktaki ‘eğitimde takılmak’ ifadesinin bir diğer anlamıyla gençlerin eğitim süreçlerindeki varlığının, iş hayatına çeki düzen verecek bir gelişmişlik seviyesine ulaşmaktan çok ‘takılmak’, ‘zaman geçirmek’, ‘gün doldurmak’ olduğu reddi mümkün olmayan bir gerçeklik.

Üniversitelerin birer oyalanma durağına dönüştüğünü görmek, kabul etmek ve söylemek zorundayız.

Ülkenin dört bir yanını üniversitelerle donatarak sağlanan niceliksel gelişimin nitelik açısından da bir gelişmişliğe ve ilerlemeye dönüşmesi için mesleki düzenlemelerin elzem olduğu görülmeli.

Tıpkı emlak sektöründe olduğu gibi basında ve diğer alanlarda da meslek yasası ihtiyacı artık ertelenmemeli.

Diplomanın hakkını savunmak ve korumak zorundayız. Bu sağlanmadığı taktirde meslek imajının her geçen gün dejenere olması kaçınılmaz.

Emlak sektörünün imajı da bu yıpranmadan payına düşeni aldı, alıyor. Ama yine de diğer sektörlere göre şanslı… Çünkü emlakçılıkta düne nazaran imaj iyileşiyor.

Peki, bunun kaynağı ne?

Ne yazık ki bu iyileşmenin, kamusal düzenlemelerden çok ‘Franchising’ sisteminden kaynaklandığı görülüyor.

Yani kamunun bıraktığı sistem boşluğu, ulusal ya da uluslararası çaptaki gayrimenkul şirketlerince dolduruluyor.

Kurumsallaşma, markalaşma, meslek içi eğitim, satış süreçleri kamu yönetiminden çok bu şirketlerce disipline ve sistematize ediliyor.

Haliyle bu, imaja da pozitif yansıyor.

Ama sormalıyız!

Kamunun mali olarak beslendiği, toplum açısından bu denli önemli bir sektörü düzenleme ve geliştirme rolünü büyük ölçüde şirketlere bırakması normal mi?

Kaldı ki sadece bu başlıklarda değil gelişen teknoloji sonrası ortaya çıkan internet üzerinden ilanla duyurma sürecinin de neredeyse tekelleşmeye terk edilmesi doğal mı?

Kamu yönetiminin, bu sektöre dönük olarak hem ‘marka kiralama’ hem de ‘internet ilanı’ boyutunu ele alması ve toplumsal fayda odaklı regüle etmesi gerekmez mi?

Tartışmaya mahal vermeyecek ölçüde bu bir gerekliliktir.

BEMO çalıştayı, kapsamı dolayısıyla ‘eğitim’ başlığına odaklanmış olsa da sektörün bugün haksız rekabet, tekelleşme gibi sorunlar yaşadığı da görülmeli.

Tüm bunların dışında emlakla ilintili bürokraside gözlenen ve tarifesi oluşan rüşvet olgusu da gözden kaçmamalı…

Saygıyla.