Emine Erdoğan'ın, Newsweek'e İsrail değerlendirmesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Birleşmiş Milletler yetkililerine ve küresel değerlerin savunucusu olma iddiasında olan Batı ülkelerine sormak lazım: ateşkesin sağlanması, insani yardımın bölgeye acilen ulaştırılması, bütün dünyanın güvenliğini tehdit eden krizin derhal durdurulması için neyi bekliyorsunuz" dedi.

Emine Erdoğan, Amerikan haber dergisi Newsweek'e açıklamalarda bulundu. Son çeyrek asırda insanlık olarak çok sayıda savaşa, çatışmaya ve yıkıma şahit olunduğunu belirten Emine Erdoğan, bu insani krizlerin önemli bir kısmının Türkiye'nin komşu bölgelerinde gerçekleştiğine dikkati çekti.
 Emine Erdoğan, bütün bu çatışmaların gösterdiği acı gerçeğin; çatışmaların oluşturduğu tüm olumsuzluklardan kadın ve çocukların doğrudan ve olumsuz bir biçimde etkilendiğine vurgu yaptı.

İşgal altındaki Filistin topraklarında, özellikle de Gazze'de 7 Ekim'den bu yana İsrail tarafından gerçekleştirilen saldırılar ile savaşın kadın ve çocuklar üzerinde bırakabileceği en ağır sonuçları gördüklerini kaydeden Emine Erdoğan, "Yakın tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şiddette, İsrail'in Filistin'deki siviller üzerine kurşun ve bombalar yağdırması karşısında hepimiz büyük bir dehşet ve endişe içindeyiz" dedi.
Emine Erdoğan, İsrail tarafından öldürülen Filistinlilerin yüzde 73'ünün kadın ve çocuklardan oluştuğuna işaret ederek, "Hangi meşru sebep bir devlete, bir şehirde yerin üstünü yaşayan her canlı için bir cehenneme, yerin altını ise çocuk nekropolüne dönüştürme hakkını verebilir? Bu tanımlamayı ben değil; BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve BM Çocuk Fonu'nun Sözcüsü James Elder yapıyor" ifadelerini kullandı.

Gazze'de saatte 5 çocuğun öldürüldüğünü, 7 bebeğin ise bombalar arasında dünyaya gözlerini açtığına değinen Emine Erdoğan, "El-Şifa Hastanesinde çalışan bir doktorun, 'en zor şeyin ölmüş küçük bir bebeğin vücuduna 'meçhul bebek x' yazmak' olduğunu söylemesi, Gazzeli çocukların içinde bulunduğu dehşeti özetliyor. Kimliği belirlenemeyen askerler için kullanılan 'meçhul asker' tanımını, bir gün çocuklar için kullanacağımız kimin aklına gelirdi" şeklinde konuştu.
Röportajına, "Bir yandan İsrail; okulları, hastaneleri, ibadethaneleri, BM tesislerini, hatta insani koridorları dahi bombalayarak on binlerce ölü ve yaralının oluşmasına sebep olurken, diğer yandan, Gazze bölgesindeki 35 hastanenin 18'ini saldırıları ve kaynak kısıtlamalarıyla çalışamaz hale getiriyor" cümleleriyle devam eden Emine Erdoğan, hastanelerde yaşanan elektrik yetersizliği yüzünden makinelerin çalışmasının durmasıyla hayatını kaybeden prematüre bebeklerin acısını hala yüreklerinde taşıdıklarını ekleyerek, İsrail'in doğrudan yoğun bakım ünitelerini hedef aldığını öğrendiklerini aktardı.

Türkiye'nin Gazze'de inşa ettiği 'Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi'nin de İsrail ordusu tarafından hedef alındığını hatırlatan Emine Erdoğan, kanser hastalarını tedavi eden sağlık kuruluşlarının bile İsrail bombardımanlarının kurbanı olduğuna işaret etti.
Emine Erdoğan, canını kurtarmak için zorla yerinden edilen 1,5 milyon Gazzeli için bölgede güvenli bir yerin olmadığını ifade ederek, bu insanlar arasında; hamile kadınlar, bebekli anneler ve özel gereksinimli çocukların olduğunu hatırlattı.
"Normal insanlar için tehlikeli olan çatışma şartlarının, onlar için ne denli zorlu olduğunu hayal edebiliyor musunuz" diyen Emine Erdoğan, dünyanın neresinde doğarsa doğsun her çocuğun güvenli ve sıcak bir yuvada yaşamaya, iyi bir eğitime ve sağlık hizmetlerine erişime hakkı olduğuna vurgu yaptı.

"İsrail'in en temel savaş hukuku ilkelerini dahi pervasızca ihlal ettiğini görüyoruz"
Emine Erdoğan, Filistin'in çocukları ile; Ukraynalı, Avrupalı, Amerikalı, Türk veya diğer ülkelerdeki çocuklar arasında, haklar ve fırsatlara erişim noktasında hiçbir fark görmediklerini ve göremeyeceklerini kaydederek, "Bugün Gazze'de yaşananı bir savaş olarak adlandırmak bile mümkün değil. Bu örgüt refleksleriyle hareket eden bir devletin, son model teknolojik silahları ile, kadın-erkek, çocuk-yaşlı ayırt etmeksizin toplu bir cezalandırma yöntemini gütmesidir. Örgüt refleksi diyorum, zira medeni devletlerin çatışmalarda dahi gözettiği bir hukuk vardır. Ancak İsrail'in Filistin'de ayrım gözetmeme, orantılı cevap verme, kimyasal ve biyolojik silah kullanmama gibi en temel savaş hukuku ilkelerini dahi pervasızca ihlal ettiğini görüyoruz" diye konuştu.

"Krizin durdurulması için neyi bekliyorsunuz"
Emine Erdoğan, şöyle devam etti:
"Filistin'de bir devlet, açıkça küresel insani değerlere ve uluslararası hukuka karşı gelerek insanlığa karşı suça varan savaş suçları işliyor. Böylesi bir vahşeti; sadece Filistin'i, sadece bölge ülkelerini ya da sadece Müslüman ülkeleri ilgilendiren bir sorun olarak göremeyiz. Bugün İsrail'in pervasızca yozlaştırdığı küresel ortak değerler ve uluslararası hukuk birikimi, kendisinin de bir zamanlar mağduru olduğu büyük savaşlar ve kayıplar neticesinde kazanıldı. Bir daha aynı acı ve kayıplar yaşanmasın, aynı felaketler tekrarlanmasın diye, şiddet kullanımı yasaklanarak, savaşta bile uyulması gereken kurallar kurumsallaştırıldı. İsrail, Gazze'de attığı her bomba ile, bu ortak değer ve hukuk birikimini hedef alarak küresel vicdanda geri dönüşü olmayacak yaralar açıyor. Böylesi bir resimde, esas olarak; dünyanın barış, düzen ve güvenliğini korumakla mükellef Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi 5 üyesine, Birleşmiş Milletler yetkililerine ve küresel değerlerin savunucusu olma iddiasında olan Batı ülkelerine sormak lazım: ateşkesin sağlanması, insani yardımın bölgeye acilen ulaştırılması, bütün dünyanın güvenliğini tehdit eden krizin derhal durdurulması için neyi bekliyorsunuz? Sivillerin açıkça ve kitlesel olarak hedef alındığı bir çatışmada, BM Genel Kurulunca kabul edilen ateşkes çağrısı kararına hayır diyen Güvenlik Konseyi daimi 4 üyesi ülkeler oldu. Tarih, engel olunabilecekken, seyirci kalınan büyük kıyım ve savaşların ibretleriyle dolu iken, krizi durdurabilecek güçte olan bu ülkeler neden sorumluluğu üstlenmekten kaçıyor? Lafı eğip bükmeden söylemek istiyorum: hiçbir ideoloji, hiçbir siyasi menfaat, hiçbir ekonomik kazanç masum bir insanın canından daha değerli değildir."

"Filistin'de binlerce insan katlediliyor"
İsrail'in saldırılarının hedefinin yalnızca Müslümanlar ve camiler olmadığını, Hristiyan ve Yahudilerin ibadethanelerinin de bombaların kurbanı olduğunun altını çizen Emine Erdoğan, "Nitekim, bu apaçık haksızlıklar karşısında, Doğudan Batıya vicdan sahibi herkes Filistin'in haklı davasının müdafisi haline geliyor. Birçok ülkede, hükümetlerinin farklı bir tasarrufu olsa dahi, milyonlarca insan caddelerde, meydanlarda, üniversite kampüslerinde bir araya gelerek bu vahşete tepki gösteriyor. Çünkü Filistin'de hangi dinden olduğunu bilmediğimiz, bilmek de istemediğimiz binlerce insan katlediliyor" cümlelerine yer verdi.
Emine Erdoğan, mazlumu, masumu, mülteciyi, ihtiyaç sahibini din, dil, ırk temelli farklılıklar üzerinden okunamayan, herkese eşit ve adil davranılan bir dünyanın hasretini çekip hayalini kurduklarını belirterek, "Türkiye olarak, geçmişte olduğu gibi bugün de, dünyanın neresinde bir zulüm ve mazlum varsa kalbimiz orada atıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleri başta olmak üzere, her kurum ve araç ile yaşanan katliamı dünyaya duyurmak ve saldırıları durdurmak için yoğun çaba sürdürüyoruz" dedi.

"Vicdan sahibi her ülkeden de aynı hassasiyet ve yaklaşımı bekliyoruz, beklemeliyiz"
Türkiye'nin insani yardım çalışmaları kapsamında Filistin halkına her türlü desteği eksiksiz sunmak için gayretlerini sürdürmeye devam edeceğini söyleyen Emine Erdoğan, "Türkiye'nin bölgedeki krizlerin ve sorunların çözümünde kilit ülke olduğunu vurgulamam gerekiyor. Bu bağlamda tesis edilecek barışın korunması için garantörlük de dahil olmak üzere gerekli çabayı göstermeye hazırız. Filistinlilerin kendi topraklarında özgür ve güvenli bir şekilde yaşamalarını sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlı olduğumuzu bilmenizi isterim. Yalnızca Müslüman değil, vicdan sahibi her ülkeden de aynı hassasiyet ve yaklaşımı bekliyoruz, beklemeliyiz" ifadelerini kullandı.

"İnsan onuruna yakışır gelecek ihtimali sunmak mecburiyetindeyiz"
Emine Erdoğan, İsrail'in Hamas'a gitme iddiasından dolayı karşı çıktığı insani yardımın, hedef aldığı masum Filistinliler için bir tercih değil, ölüm-kalım meselesi olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Filistinlileri topyekun insanlıktan çıkaran, kendisinden olmayanı değersizleştiren ve yok etmek isteyen ayrımcı, kinci ve nefret dolu bir anlayış sergiliyorlar. Bu savaşı yürüten İsrailli Savunma Bakanı Filistinliler için 'hayvan' benzetmesini yapabiliyor ve Batı medyasında, bu insanların apaçık bir şekilde işlediği suçlar, Filistin'e gönderilecek insani yardımların Hamas'a gitme ihtimali kadar tartışılmıyor. Halbuki adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir barışın peşindeysek, Filistinli gençlere ölmek ya da öldürülmek dışında, insan onuruna yakışır gelecek ihtimali sunmak mecburiyetindeyiz."

"Sahip olduğumuz tüm imkanları seferber edeceğiz"
Yaşadığı 1 kaybı en az 10 kişi daha katlederek tazmin eden karanlık zihniyete karşı durmak ve bölgedeki herkes için adil bir barışın tesisine çalışmak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Emine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunun için de çözüm açıktır: 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, toprak bütünlüğü haiz egemen bir Filistin Devleti kurulması şarttır. Türkiye olarak, bu süreçte biz de üstümüze düşen her türlü vazifeyi sırtlanmaya hazırız. Halihazırda, Filistin'deki insani krizi durdurmak amacıyla uluslararası toplum ile yapılan girişimlerde öncü rol üstlenme ve Mısır başta olmak üzere, bölge ülkeleri ile işbirliğimizi artırma 7 gayretindeyiz. Bu kapsamda, uluslararası örgütler işbirliğinde, ateşkesin bir an önce sağlanması, ardından Gazze’nin kendi çocuklarına, insanlarına umut dolu bir gelecek vaat edebilecek şekilde yıkıntılarından yeniden inşa edilmesi için sahip olduğumuz tüm imkanları seferber edeceğiz."

"Bölgede ve dünyada güvenin, istikrarın, barışın tesisi için her türlü adımı atacağız"
Emine Erdoğan, insani yardım kuruluşlarının Gazze'ye engelsiz erişimini temin etmek için çalışmayı insanlık ödevinin bir gereği olarak gördüğünü dile getirerek, "Biz uluslararası toplumun bir üyesi olarak, Gazze'deki sivil halkın refahına öncelik verilmesini ve insani yardımların ihtiyaç sahiplerine engelsiz bir şekilde ulaşmasını talep ediyoruz. Bunun için İsrail'e baskı yapılması gerektiğine inanıyoruz. Ülkemiz, her ne olursa olsun, ilkesel tavrını sürdürecek ve her koşulda Gazze'ye insani yardım göndermek için çalışacaktır. Ve inanıyorum ki, sonunda da insanlık galip gelecektir. Bölgede ve dünyada güvenin, istikrarın, barışın tesisi için her türlü adımı atacağız" ifadelerini kullandı.