Fidan son noktayı koydu: Türkiye yoksa sürdürülebilirlik de yok

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Bölgemizde Türkiye'nin dahil olmadığı enerji ve ulaştırma koridorlarının etkin ve sürdürülebilir olması mümkün değildir." dedi,

Bakan Fidan, İstanbul'da Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen 10. Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Kurultayı'nda katılımcılara hitap etti.

DTİK'in hayata geçtiği 2007'den bu yana büyük başarılara imza attığını dile getiren Fidan, "Her şeyden evvel, Dünya Türk İş Konseyi, vatandaşımız olsun, soydaşımız olsun, altı kıtadan müteşebbisimizin, anavatan sevgisinde birleştiği bir çatı haline gelmiştir." ifadesini kullandı.

Fidan, DTİK'in herkesi kucaklayan yaklaşımıyla küresel Türk diasporasının temellerini güçlendirdiğine dikkati çekerek, bunun salondaki herkesin başarısı olduğunu vurguladı.

Bakan Fidan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Dünyanın dört bir yanında, kimsenin cüret edemeyeceği en zorlu projelerin altından kalkan, sizlersiniz. Mazlum coğrafyalardaki yatırımlarını, sadece kazanç kapısı değil, makus yazgıyı değiştirme aracı kılan da sizlersiniz. Türk milletinin girişimci, vizyoner ve insanlığın sorunlarına duyarlı ruhunu, bütün dünyaya yayan da sizlersiniz. Ve bütün bunları yaparken, devletinin ve milletinin çıkarlarını el üstünde tutan, yüceltmeye çalışan da sizlersiniz. Fedakar çalışmalarınız sadece devletimiz değil, kırılganlık ve belirsizlik içindeki küresel ekonomi için de son derece değerlidir."

Küresel ekonomide, salgın ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın etkilerinin henüz atlatılamadığını kaydeden Fidan, küresel büyüme tahminlerinin aşağı yönlü revize edildiğini, 2028'de küresel büyümenin sadece yüzde 3 oranında olacağının öngörüldüğünü, bunun 1990'lardan bu yana 5 yıllık tahminlerdeki en düşük seviye olduğunu söyledi.

Fidan, bu ortamda, küresel ticarette korumacı eğilimlerin uzun yıllardır görülmemiş ölçüde güçlendiğini belirterek, ticarete ve ekonomiye daha jeostratejik bir anlayışla yaklaşıldığını, "yakın ülkelerden tedarik", "dost ve müttefik ülkelerden tedarik" ve "risk azaltma" gibi kavramların ön plana çıktığını anlattı.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva'nın ticaret üzerindeki kısıtlamaların bu seviyede devam etmesi halinde, uzun vadede küresel gayrisafi milli hasılanın 7,4 trilyon dolar gerileyeceği yönündeki açıklamalarını hatırlatan Fidan, bu rakamın Avrupa Birliği'nin (AB) toplam ekonomik büyüklüğünün neredeyse yarısı, tüm Sahra Altı Afrika'nın ekonomik büyüklüğünün ise 3 katı olduğunu vurguladı.

"Doların bir tehdit, bir silah olarak kullanıldığı bir dönemden geçmekteyiz"

"Doların bir tehdit, bir silah olarak kullanıldığı, enflasyonun küresel bir sorun haline geldiği, gelişmekte olan ülkelerin krediye erişiminin güçleştiği bir dönemden geçmekteyiz." ifadesini kullanan Fidan, bunlara ayrıca küresel ölçekteki enerji krizinin devam ettiğini, tedarik zincirlerindeki hasarın sürdüğünü ve iklim değişikliğinin etkilerinin tüm şiddetiyle hissedildiğini de eklemenin doğru olacağını dile getirdi.

Bakan Fidan, "Bu koşullar altında, daha şeffaf, daha adil ve kimseyi geride bırakmayan bir uluslararası ekonomi ve finans sistemine her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Ancak mevcut sistemin ve başat aktörlerinin bu değişim talebine kayıtsız kalması, hatta direnmesi, alternatif arayışlarını hızlandırmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Son olarak Güney Afrika'da 22-24 Ağustos'ta düzenlenen 15. BRICS Zirvesi'nde alınan kararların genişlemeye teşvik ettiğini ve yeni üyelerin alınmasının önünü açtığını bildiren Fidan, alternatif düzen ve mekanizma arayışlarının gelecek döneme damgasını vurmasının aşikar olduğunu söyledi.

Fidan, değişen uluslararası dengelerin ticaret yollarının rekabet unsuru olarak öne sürülmesini tetiklediğini belirterek, bunun aslında jeopolitik stratejide yeni bir pozisyon olmadığını, uzun zamandır unutulmuş bir pratik olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin bu konjonktürde hangi konumda ve rolünün ne olduğuna bakmaları gerektiğini kaydeden Fidan, "Türkiye, jeopolitik ve jeoekonomik düzlemlerin merkezi konumda olan, Sayın Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) liderliğinde istikrar, refah ve güvenlik üreten bir devlet durumundadır. Çok taraflı platformlarda öncü rol oynayan, uluslararası ekonomik sistemdeki aksaklıklara karşı adil, insan odaklı politika ve girişimler sürdüren bir ülkeyiz." dedi.

Fidan, sadece son G20 Liderler Zirvesi'ne bakmanın dahi Türkiye'nin uluslararası rolünü anlamada yeterli olacağına işaret ederek, bu zirvede Türkiye'nin Karadeniz Tahıl Girişimi kapsamındaki çabalarıyla barış ve gıda güvenliğine, Sıfır Atık girişimiyle çevre sorunlarıyla mücadeleye katkılarının takdir edildiğini belirtti.

Bakan Fidan, öte yandan sürdürülebilir kalkınma ve refah ortamını tehdit eden terörizm ve düzensiz göç gibi konularda Zirve bildirgesine güçlü yazımların girmesini sağladıklarına dikkati çekti.

"Türkiye'nin dahil olmadığı enerji ve ulaştırma koridorlarının etkin ve sürdürülebilir olması mümkün değil"

G20 Zirvesi'nin uluslararası ulaştırma koridorları bakımından da bazı yeni fikirlere sahne olduğunu anlatan Fidan, "Biz, üç kıtanın buluştuğu bir noktada, işbirliğini teşvik eden her plana açık olduk. Ancak şu bilinmelidir ki bölgemizde Türkiye'nin dahil olmadığı enerji ve ulaştırma koridorlarının etkin ve sürdürülebilir olması mümkün değildir. Bu da rasyonel hesaplamalarla her zaman öne çıkıyor." şeklinde konuştu.

Fidan, Türk dünyasını Avrupa'ya bağlayan Hazar Geçişli Orta Koridor ve Irak üzerinden geçecek Kalkınma Yolu'nun Türkiye'nin bağlantısallık açısından merkezi rolünü ortaya koyduğunu işaret ederek, Ukrayna Savaşı ve Kovid-19 salgını gibi küresel ve jeopolitik ortamı derin şekilde etkileyen gelişmelerin Orta Koridor'un güvenilir bir alternatif rota olduğunu kanıtladığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G20 Zirvesi'ndeki ifadelerini anımsatan Fidan, "Orta Doğu'da refah ve istikrar için büyük önem arz eden Kalkınma Yolu Projesi'nde birkaç ay içerisinde uygulama safhasına geçmeyi ümit ediyoruz." dedi.

Fidan, öte yandan küresel enerji krizinin yaşandığı bu zamanlarda Türkiye'nin kaynak ve güzergah çeşitlendiren, temiz ve yenilenebilir kaynaklar dahil, enerji yatırımlarını sürekli artıran bir konumda olduğunu dile getirerek, "Bu vasıflarımızla bölgemizde ve ötesinde enerji güvenliğine katkı sağlıyoruz. Çabalarımızda Avrupa Birliği'nin yeşil ve dijital dönüşümünü de dikkate alıyor, Avrupa Yeşil Mutabakatı'nı ve Sınırda Karbon Düzenlemesi'ni yakından takip ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Türk Yatırım Fonu "Türk Dünyası için çok somut bir kazanım"

Fidan, Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz boru hattı ve Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) gibi stratejik yatırımlara dikkati çekerek, Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) enerji alanında her zaman işbirliği içerisinde olduğunu ve işbirliklerinin Türkmen doğal gazını içerecek şekilde genişletilmesi için çalışıldığını kaydetti.

Kazakistan'da düzenlenecek 10. TDT Zirvesi'nde, üye ülkelerinin ekonomilerinin bütünleşmesi için ciddi adımlar atılacağını bildiren Fidan, "Günümüzün uluslararası dengelerinde, bu bütünleşmenin gerçekten büyük bir stratejik değeri bulunmakta." şeklindeki değerlendirmesini paylaştı.

Fidan, TDT üye ülkelerinin dünyayla ticaret hacimlerinin geçen yıl 1,2 trilyon dolara ulaştığını vurgulayarak, bunun daha ileri noktalara taşınabileceğini belirtti.

Ankara'da martta düzenlenen TDT Olağanüstü Zirvesi'nde, Türk Yatırım Fonu'nun kuruluşuna ilişkin imzalanan anlaşmanın "Türk Dünyası için çok somut bir kazanım" olduğunu ifade eden Fidan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Böylece, 2022 Semerkant Zirvesi’nde kombine yük taşımacılığı, basitleştirilmiş gümrük koridoru ve Turan Özel Ekonomik Bölgesi'nin oluşturulması kararlarının ardından yeni, önemli ve kurumsal bir adım daha atılmış oldu. Türk Devletler Teşkilatı sadece bir araya gelip toplanan değil, Türk devletlerinin ekonomik, siyasi, kültürel her alanda kurumsal işbirliğini güçlendiren bir yapıya dönüştüğünün de nişanesidir."

Fidan, Türk Yatırım Fonu'nun kurulmasıyla küçük ve orta ölçekteki işletmelere (KOBİ), kalkınma projelerine, ulaştırma ve lojistik zincirlerine, altyapı projelerine, tarım ve turizm alanlarındaki yatırımlara ve yenilenebilir enerji çalışmalarına destek sağlayacak yapıya kavuşacaklarını söyledi.

3E modeli: Entegre olmak, eşgüdümü sağlamak ve etki bırakmak

Dışişleri Bakanlığı ve Türk iş dünyasının izlemesi gereken işbirliği modelini açıklayan Fidan, bunu "3E modeli" olarak adlandırdığını kaydetti.

Fidan, Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda oluşturulan modelin "entegre olmak, eşgüdümü sağlamak ve etki bırakmak" hedeflerini taşıdığını vurguladı.

Bütün dünyadaki girişimcilerin ve iş derneklerinin Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve DTİK çatısı altında entegre olması çağrısı yapan Fidan, "Kendimizi sürekli yenileyerek, yeni kurumsallaşma fikirleri geliştirerek, birlikteliğimizi güçlendirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Fidan, iş dünyasıyla eşgüdümlü olunmasını Dışişleri Bakanlığının en önemli vazifelerinden biri olarak gördüklerinin altını çizerek, "Zira, güçlü, kendine yeterli ve küresel fırsatlara erişimi olan bir ekonomi, milli gücümüzün kritik bir parçası; güvenlik ve refahımızın ise teminatıdır." dedi.

Bakanlık ve diğer ilgili kurumların tek bir çatı altında entegre olmuş iş dünyası ile ortak çalışmasının arzu edilen etkiyi bırakacağına işaret eden Fidan, "Bu etki, savunma sanayiinde gösterdiğimiz başarıyı diğer inovasyon ve kritik teknoloji alanlarına yaymaktır. Bu etki, Türkiye'nin zenginliğini ve dinamizmini her alanda markalaştırmaktır. Bu etki, milletimizin çıkarlarına her coğrafyada daha da büyük bir güçle sahip çıkan küresel bir Türk diasporası, küresel bir Türk lobi gücü yaratmaktır." diye konuştu.

Fidan, yurt dışında yaşayan Türklerin eşsiz bir beşeri sermaye olduğun dikkati çekerek, "Teknolojik gelişimlere hızlı bir şekilde uyum sağlayan, bilgi ve inovasyonu ticari başarıya tahvil eden bu beşeri güçle, gençlerimizin start-up'larını (yeni girişim) unicorn'lara (değeri 1 milyar doların üzerindeki genç teknoloji şirketi) dönüştüren bir ekosistem oluşturmak hiç de uzak değil." dedi.

Türkiye ile bağlarını koruyan diasporanın potansiyeline işaret eden Fidan, ülkenin bu potansiyel sayesinde küresel çapta etkisini, stratejik pazarlara erişimini ve rekabet gücünü daha üst seviyeye çıkarabileceğini sözlerine ekledi.