Gülsem mi, ağlasam mı?

Küçük yaşta hayattan koparılan minik yavru Narin kıza mı üzüleyim, yaşam şekilleri üzerinden fırtınalar koparan Dilan ile Engin çiftinin serbest bırakılmalarına mı güleyim?

Biri ağlatıyor diğeri güldürüyor.

Filistinliler katlediyor.

Ağlıyorum.

Filistinlileri öldürmeleri için Amerika sürekli İsrail'e silah yolluyor.

Ardından timsah gözyaşları döküyor.

Günah çıkarıyor.

"Barış için uğraşıyoruz" diyor.

Gülüyorum.

İnsanlığı alaya almalarına kızıyorum.

Tel Aviv’de İsrail halkı meydanları dolduruyor Netanyahu denen kasabı protesto ediyorlar.

Gülüyorum.

Kim için?

Filistinliler için mi?

Asla.

Kendileri için.

Hamas'ın elinde olan Yahudileri için.

Sanmayın ki öldürülen kırk bir bin masum insanlar için.

Filistinli çocuklar için.

Anneler, babalar için.

Asla.

Bunları izliyor ağlıyorum.

Sahipsizliğimize gülüyorum.

Yalnızlığımıza gülüyorum.

Çaresizliğimize gülüyorum.

Narin aklıma geliyor.

Cenazesini izliyorum.

Ağlıyorum.

Dua ediyorum.

Katiline gülüyorum.

Acizliğine...

Zavallılığına...

Hayvandan aşağı bir mahlûk oluşuna gülüyorum.

Dönüyorum ülkemin siyasetine.

Kılıçlar çekilmiş.

Kılıç sesleri birilerini sevindirmiş.

Kimilerini ürkütmüş.

"Sütten ağzı yanan ayranı üfleyerek içermiş"

Atasözümüz bu.

Erdoğan "inceleme yapılıyor" diyor.

Özel "Erdoğan kutuplaştırıyor" diyor.

Birine gülüyorum diğerine ağlıyorum.

Ülkemin etrafında ateşler yanıyor.

O ateş bize ha sıçradı ha sıçrayacak bizim konuştuğumuz şeylere bak.

Gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum.