HADİ CANIM SEN DE…
“Hayat pahalılığı almış başını gidiyor” deniyor.
Her gün her saat zamların birbirini kovaladığını görüyoruz.
Nereye elimiz atsak zamlı fiyatla karşılaşıyoruz.
Yiyecekten giyeceğe dek zam…
Yalan mı?
Her şeye anormal zam gelmedi mi?
Gelen zamlardan dolayı “bu kadarda olmaz ki” demiyor muyuz?
Diyoruz ve şikâyet ediyoruz kendi kendimize.
İki, üç hatta beş, on kat artan her şeyin fiyatından şikâyetçi değil miyiz?
“Şu son altı ayda ne oldu da bu kadar zam geldi” diye sitem etmiyor muyuz?
Ediyoruz.
İyi ama benim anlamadığım bir olay var!
Biri bana bunu anlatsın!
Ünlü bir cep telefonu markası mağazalarında indirimli telefon satacağını söyleyip tarih veriyor.
O sabah mağazanın önü geceden gelip kuyruğa girenlerle dolu.
İzdiham üstüne izdiham.
İnsanlar birbirilerini eziyorlar o pahalı ve fakat azıcık indirimli telefonlardan almak için.
Pahalılık varmış, öyle mi?
Bakıyorsunuz bir halı mağazası “büyük indirim” yapılacağını söylüyor.
Ertesi gün mağazanın önü ana baba günü…
Tıklım tıklım insanlar.
Kadınlar, erkekler, kızlar, kızanlar birbirini eziyorlar içeri girip halı almak için.
Mağaza sahibi bas bas bağırıyor.
“İzdiham yapmayın, herkese yetecek kadar halı var”
Dinleyen kim?
Halılar boy boy, çeşit çeşit, kapan ın elinde kalıyor.
Pahalılık varmış, öyle mi?
Sonra bakıyoruz bir beyaz eşya mağazası aynı şekilde “ürünleri, bilgisayarları indirimli” satılacağı günü söylüyor.
O günün sabahı gene geceden gelip kuyruğa girenlerle dolu.
İçeri girmek ne mümkün.
Maazallah, çocuk falan olsa arada ezilir.
Ürünler birkaç saat için kapış kapış satılıyor, bitiyor.
Kapanın elinde, parası anında peşin olarak ödeniyor.
Pahalılık varmış, öyle mi?
Hadi canım sende…