Hava buz kesti

Hava buz gibiydi.

Odalar sıcak.

Evler gecenin karanlığında huzurlu.

Dışarıda gökyüzü puslu.

Kar ince ince yağıyor.

Puslu havanın üstünde sanki kandil yakmışlar.

Pembemsi bir renk hakim havaya.

Yıldızlar sislerin ardına gizlenmiş.

Ay yüzünü saklamış.

Fecrin doğmasına iki saat var.

Güneş kış gününün havasını ısıtmaya kararlı.

Minareler ezan okumaya hazırlanıyor.

Eller göğe yükselecek az sonra.

Dualar arşa yönelecek.

Yaradan’a sığınılacak.

Af dilenecek.

Dilekler sunulacak.

Sonra iç huzurla mutlu olunacak.

Olunur mu?

Göklerin sahibi "Sallan" demiş.

Yeryüzü kaynamaya başlıyor.

Gümbür gümbür sesler havayı deliyor.

Bir tuhaf rüzgâr esmeye başlıyor.

Sonra zelzele.

Göğüslerden fırlayacak gibi yürekler.

Nefesler sık sık alınırken çaresizlik zirvede.

İçler acıyor artık.

Eller çaresiz.

Ayaklar dolaşık.

Bedenler mi titriyor, yoksa yer mi?

Akıllar uçmuş.

Beyinler uyuşuk.

Gözler şaşkın.

Ne yapacağını bilemiyor insanlar.

Bağrışmalar...

Feryatlar...

Ağlamalar...

..Ve Yaradan’a tefekkür!

Allah'ı anma başlıyor...

Sığınılacak tek güç.

Sarsıntı her yerde.

Zelzele gümbür gümbür.

Deprem sarsmaya devam ediyor.

Yıkıyor kimi yerleri.

Canlar sönüyor.

Cananlar gidiyor.

Sabahın ilk saatleri hüzne ışıldıyor.

Gün gözlerini acıyla açıyor.

Keder her yerde.

Acı tüm bedenleri sarmış.

Beton yığınları mezara dönüşmüş.

Bir ses geliyor umutla kulaklara:

"Kimse var mı?"

İnsanı ürperten bir ses!..

Yeraltından göklere yükselen bir ses.

"Kimse var mı?"

İçi burkuluyor insanın.

"Keşke bir ses duyulsa" diye.

Deprem acımasız.

Deprem duygusuz.

Deprem gaddar.

Aniden gelip birkaç saniye sonra gidiyor.

Geldiği gibi gitse ne âlâ...

Yakıyor...

Yıkıyor ...

Vuruyor...

Öldürüyor gidiyor!

İçimiz acıyor.

Yüreğimiz sızlıyor.

Gözler ağlıyor.

Çaresiz olmak, çaresiz kalmak nedir bilir misiniz?

Deprem işte o.

Hava bugün buz kesti...