Hayata ve Bursa’ya dair

Gönüllülük nedir?

Gönüllü: Sorumluluk anlayışıyla içinde bulunduğu toplulukta herhangi bir karşılık ya da çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı kendiliğinden üstlenen kişidir.

Yani kısaca gönül işidir. Tanımda net şekilde belirtildiği gibi karşılık beklemez.

Bu gönüllerden çevremizde çok var. Semtimizde, şehrimizde, ülkemizde, dünyada çok var.


Defalarca gördük, duyduk, izledik biliyoruz. Bir kez daha 6 Şubat günü yaşadığımız büyük felakette anladık ki bu gönüllü insanlara ve oluşturdukları gruplara, bunun adı her ne ise; kulüp, dernek, vakıf, STK... Çok ama çok ihtiyacımız var. Yetkili, sorumlu, devlet mekanizması konumunda olanlara ne kadar ihtiyacımız varsa, bu sivil oluşumlara da o kadar ihtiyacımız var.

Gönüllü olan gönlünü ortaya koyup bu gruplarda bulunan, yardım için çırpınan hiçbir insan kötü olamaz. Kimse beni buna ikna edemez. Kötü olmadıkları gibi kötü insanlarla da mücadele eder. Tanıdığım, okuduğum, araştırdığım ve içlerine katıldığım gönüllü kuruluşlarda sadece buna tanıklık ettim.

Örnek vermemi mi istiyorsunuz?

Kendi özelimde dahil olduğum TEGV, TEV, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Mehmetçik Vakfı, ONKODAY, Kanserle Savaş Vakfı, Löder, LÖSEV, Nilüfer Kadın Korosu ve BAKUT verebileceğim örnekler. Saydıklarımın her birine ayrı ayrı sonsuz saygı ve minnet duyuyorum. İçlerine girip organizasyonlarına katılamadığım, radyo ya da televizyon programı yapamadığım çok araştırdığım benzer o kadar çok oluşum var ki; minnet duymamız, özverileri karşısında saygıyla eğilmemiz gereken...


Bir kez daha hatırlatıyorum; hiçbir karşılık beklemeden yapılanlar..
Gönüllü olanın yaptıklarından tek kazanımı duyduğu paha biçilemez manevi huzur..

BAKUT Genel Başkanı Cihat Öz, gazeteci ekip arkadaşım Nuri Yavuz ile yaptığımız Güne Dair programına konuk oldu. İzleyenlerimize BAKUT’u anlattı. Donanımlarını, 99 depreminden sonra kurulan bir arama kurtarma derneği olduklarını, sadece deprem değil, yaşanan tüm felaketlerde ekip olarak hazır bulunduklarını, yetkili yönetim birimleriyle koordineli çalıştıklarını, eğitimlerini, derneği yaşatmak ve büyütmek için verdikleri mücadeleleri anlattı.

Bursa merkezli kurulmalarının yanı sıra, İzmir depreminden sonra diğer büyükşehirlerden de şube olma teklifleri geldiğini, ardından 5 şehirde şubeleştiklerini, yaşadığımız büyük felaketten sonra bu şehirlerimizden de aynı talepleri aldıklarını anlattı.

Felaket merkezinde yaşadıklarını anlatırken anladım ki yaşananlar anlatılmaz yaşanır.

İşin açıkçası gördüm ki anlaşılmak gibi bir kaygıları da yok.
Çünkü vicdanları son derece rahat. Öyle rahatlar ki yapabileceklerinin en fazlasını yemeden, içmeden, uyumadan, korkmadan; hatta bazen nefes bile almadan yapmışlar. Cihat Öz’ün yüzünde de tavırlarında da bu vicdan rahatlığını net gördüm.

O anlattı Nuri ve ben göz yaşlarımızın damlamaması için mücadele verdik. Yedi katlı bir binanın dükkanlara ayrılmış büyük zemin yapısının bir alt katı olan bodrum katında yaşayan kapıcı ve eşini kurtarışlarını ancak 3 çocuklarının cansız bedenlerini o anne babaya teslim edişlerini anlattı. Biz içimize ağladık. Kurtardıkları canlarla hala görüştüklerini, artık aralarında kopmaz bir bağ olduğunu anlattı. Biz minnetle dinledik.
Bir saatlik programda yaşanan 13-14 günlük acının mücadelenin çok küçük bir bölümünü aktarabildi başkan. 
Program sonunda biz sadece “iyi ki varsınız” diyebildik.

Evet, iyi ki varlar!..

Çok şükür ki varlar!..

İnşallah çok daha fazla olsunlar, olacaklar…

Biz de olalım, biz de aynı yürekliliği gösterelim…
Fiilen oralarda olamasak da ihtiyaç olunan anda dertlere bilfiil derman olamasak da olanları takdir edelim. Saygı 
ve minnet duyalım.

Onlarla gurur duyalım.

İyi kiiiiii varlar…

Duygularımı paylaşan değerli okurlar iyi ki varsınız…