Herkes kendi çıkarının peşinde

Ortadoğu kan gölüne dönmüşken, İsrail Filistin arasındaki savaşta bütün batı ve ABD var güçleriyle ve alenen İsrail’e destek verirken, bir avuç Müslüman, ikiyüzlü dünyaya karşı mücadele veriyor.

Yılladır binlerce masumun hayatını kaybettiği Filistin’e batı gözünü kulağını kapatmışken, ölen İsrailli olunca tüm silahlar nasıl da çevriliyor.

Oysa İsrail’in bu zulmü son dakika gelişmesi değil.

Bu abluka iki günlük mesele değil.

Ve tabi danışıklı dövüş mü desek, planlı saldırı mı ya da yeni projeler için kana bulanan eller mi bilemiyorum?

Ama Avrupa basını konuyu öyle tersten tutuyor ki, çıldırmamak elde değil.

İşte size birkaç örnek;

Fransız Le Figaro, Ortadoğu'da yeni bir dönemin kapılarının aralanmakta olduğunu düşünüyor: “Gayrimeşruluk ve yolsuzluk batağına saplanmış, kemikleşmiş Filistin Yönetimi'nin,  muhtemelen sonu gelmiş durumda. Bu aynı zamanda, karşılarında ölümcül bir düşman bulunduğuna inancı giderek güç kazanan İsraillilerin eskisinden daha da inatla reddedecekleri bir hayal olan 'iki devletli çözümün' tabutuna çakılan son çivi. Tali zararı da İsrail'in Arap komşularıyla normalleşme sürecinin rafa kalkması olabilir. Hatta sağcı ve dinci koalisyon hükümetince sarsılmış İsrail demokrasisi de bir hayal mezarlığına dönüşebilir.”

Alman Frankfurter Rundschau ‘Gelecek karanlık’ başlığıyla, savaşın yayılmasından endişe duyuyor: “Batı Şeria’daki Filistinlilerin ayaklanması bir ihtimal. İran ise Lübnan, Irak ve Suriye’deki güçlü nüfuzu sayesinde bu ülkeleri Hamas’ın yanında İsrail’e karşı harekete geçirebilir. Otokrat Vladimir Putin de Suriye’deki Esad rejimiyle yakın ilişkilerinden istifade edip ateşe benzin dökebilir, çünkü kendisi Batı’yı zayıflatacak ve dikkatleri Ukrayna’daki savaştan uzaklaştıracak yeni çatışmaları körükleme fırsatını hiç kaçırmaz.”

Komşumuz Bulgaristan’dan, Trud gazetesi, Hamas'ın tek başına devam etme kapasitesi olmadığını belirtiyor: “Hamas bir blokun parçası, hatta Ortadoğu'daki siyasi ve ekonomik çıkarları için savaşan İran ve Rusya'nın elinde bir enstrüman bile denebilir; karşı tarafta ise İsrail ve Suudi Arabistan var. Hamas bu haliyle uzun bir savaş verecek durumda değil. Şu anda kilit konumda olan Suudi Arabistan. İran ve Rusya'nın peşine mi takılacak, yoksa şimdiye kadar olageldiği üzere kendi çıkarları için hareket etmeyi sürdürerek Çin, Hindistan vb. ile ilişkilerinin çapını mı genişletecek? ... Bu durum, pek çok şeyin Riyad'a bağlı olduğu anlamına geliyor.”

Portekiz yayın organı Visão’ya göre İsrail için sırada İran olabilir, “Bu savaşın maalesef kayıp, saklı ve gizli bir muhatabı daha var: Tahran. İsrail’le hiç doğrudan çatışmaya girmedi, ancak onun varoluş hakkını tanımıyor ve günü geldiğinde ülkeyi yok etmek için elinden geleni yapacaktır. İsrail bu senaryoya hep hazırlıklıydı ve İranlıların nükleer silah sahibi olmasına katiyen izin vermeyecektir. ... İsrailliler utanç verici ölü, yaralı ve rehine sayısı karşısında şoke olsalar da [Hamas’ın saldırısı dolayısıyla] dünyayı kaplayan haklı ve Yahudi devletindeki hükümetin stratejik ve askeri hedeflerine hizmet eden öfke dalgasını arkalarına almayı bildiler. ... Tahran, Kudüs için artık meşru bir hedef haline geldi.”

İsveç’li Dagens Nyheter konuya direk İsrail yanlısı yaklaşıyor, “Bu toplu katliamlara kim alkış tutar ki? Kadınların evlerinden sökülüp götürülmesine, çocukların kaçırılıp öldürülmesine? ... Filistin bayraklarıyla sevinç gösterileri yapanların Filistin'in özgürlüğüne yönelik coşkulu sloganlar attığını şahit olmak pek acayip. Bu, en katı Yahudi karşıtları için dahi absürt bir tepki. Zira Hamas'ın şu anda yaptığı, herhangi bir özgürlüğün savunulması falan değil. Filistinlilerin asla bir devleti olmamasına veya barışa ulaşamamasına sebep olacak bu. Amaç da zaten bambaşka. Amaç, İsrail'i yok edilmesi. Ülkeyi ortadan kaldırmak. ... Böyle bir dünyada iki devletli çözüm zaten asla bir seçenek olmamıştı.”

Macaristan’ın hükümete yakın mecrası Magyar Nemzet'in kafası karışmış gözüküyor: “Her şeyin bir sınırı olması gerektiği öne sürülebilir, masum sivillerin öldürmesinden ya da kaçırılmasından duyulan sevinç dahil. ... Fakat yetkililerin -Fransa'nın Lyon şehrinde olduğu gibi- kamu düzenini korumak adına Filistin yanlısı bir gösteriyi yasaklamasının normal bir şey olduğu da iddia edilemez. Demokratik toplumlarda yurttaşların ifade ve toplanma özgürlüğü vardır. Ama belki de içinden geçtiğimiz dönem normal değildir.”

Bu başlıklarla ilgili bizim yorumlarımız ise bir sonraki yazıda sevgili okur.