HIDIRELLEZ'DEN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE

Türk kültüründe önemli bir yeri olan Hıdırellez aslında nam-ı diğer bahar bayramıdır. Aynı zamanda Hızır ve İlyas peygamberin biraraya geldiği tek gece olarak ta adlandırılır ve bu yüzden iki ismin birleşmesiyle Hıdırellez olarak kutlanır Türk kültüründe tarih boyunca.

Ancak biz konuya bahar bayramı kısmından gireceğiz. Neden derseniz, takvimin olmadığı zamanlarda insanlar doğanın hareketleriyle belirlenen zaman dilimlerine göre yaşar, günü geceyi, baharı kışı, işi gücü buna göre belirlerdi.
Yaşamı organize edebilmek için nasıl güneşin doğuşuyla gündüz, batışıyla gece olduysa, ağaçların çiçeklenmesi, doğanın yeşermesi, kış uykusunun bitmesi ve daha pek çok gösterge kendince bir döngü oluşturmuştu insanoğlunun takvim belirleyebilmesi adına.
Tarihçilerimiz Hıdırellez’e yüklenen anlamları, bayram niteliği taşıyan adetleri, bugüne kadar süregelen ritüelleri harika aktarmışlar günümüze.
Akademik verilerden elde ettiğimiz zengin bilgiler neticesinde Hıdırellez öncesinde sonrasında yapılan hazırlıklar onu bir bayram edasında kutlanmaya değer, bir dua mahiyetinde beklentiye sokan özel bir dönem olarak ortaya koymuş.
Hatta bakın Hıdırellez’e hangi dilekler yüklenmiş:
* Hızır zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
* Kalbi temiz, iyiliksever insanlara yardım eder.
* Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
* Dertlere derman, hastalara şifa verir.
*Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesinin sağlar.

Geleneksel olarak özellikle toprağa bağlı yaşamların sürdürülebilir olmasında ve kültürün devamında büyük önem taşıyan temel unsurlar bu gibi törenlerle de günümüze ulaşmış.
Peki biz insanoğlu yeniden dirilişin sembolü olan bu dönemde doğada aynı şeyi hissediyor muyuz?
Doğaya verdiğimiz onca tahribattan sonra şimdi ve hali hazırda doğa yeniden uyanabiliyor mu?
Tamamen akışını bozduğumuz, kirlettiğimiz, neredeyse tüm dengelerini tersine çevirdiğimiz iklimlerde, toprak ananın bize bahşettiği türlü güzelliklerin ve hatta uyanışın sizce farkında mıyız?
Sadece gücü simgeleyen ateşin üzerinden atlamak ya da dileklerimizin yerine gelmesi için gül ağacına yazılı not asmak, böylesi anlamlı bir günün hafızasına yeter mi?
Toprak, sahip olduğu ihtişamla uyanışa geçmek için mevsimsel bir dönüşüm beklerken, değiştirdiğimiz, teknolojiyle kendimize uyarladığımız ya da çoğunlukla kontrolünü kaybettiğiniz doğa, buna nasıl cevap veriyor?
Temelinde yatan iyiliğin, özünde beslediği sevginin dışa vurumu olan bu uyanışta, o toprağa, havaya gereken değeri vermeyen insanoğlunun hala büyük beklenti içinde olması anlaşılabilir mi sizce?
Tüm dünyada doğanın canına okunan şu günlerde, yazın kışın birbirine karıştığı, baharın esamesinin okunmadığı, mevsimlerle beraber sıcaklıkların gözle görüşür bir şekilde değiştiği ve bunun tüm etkilerinin gerek tarım ve toprak, gerek sağlık ve insan ölçeğinde büyük zarar verdiği bir döngüden bahsediyoruz.
Hıdırellez’i eğlence mahiyetinde hatırlamaya devam etmeye sözüm yok. Ama toprağa olması gereken değeri vermenin, doğayı kendi akışına bırakmanın, hepsinin ötesinde tüm bunların sadece insana ait olmadığı gerçeğiyle yüzleşip, başka canlıların da olduğu fikriyle yaşamamız için daha kaç felaket yaşamamız gerek?

İlk Baskıya İlk Pasta

Lider Bursa Gazetemizin ilk baskısı 5 Mayıs günü bayilerde görücüye çıktı bile.
Şimdiden gördüğümüz ilgiden memnun, ekip olarak koşmaya hazırız.
Bursa medyasının lidere ihtiyaç duyduğu bugünlerde, elimizi taşın altına koymaya, risk almaya, bir o kadar da çare olmaya geldik. Daha yapacaklarımızın çok başındayız. Takipte kalın.