İhtiyaç sahibi kim!
Büyükşehir Belediyesi’nin yeni Başkanı Mustafa Bozbey, dün adeta bir basın ordusuyla buluştu.
Kalabalığı görünce ‘herhalde Bursa Gazeteciler Cemiyeti (BGC) Olağanüstü Genel Kurulu’na geldik’ diye düşündüm.
Sonra ‘yok öyle olsa haberimiz olmazdı’ ampulü yandı. Vakıf kongresi olmuş kimsenin haberi yok… Birçoğunun vakıftan haberi yok…
Neyse konu bu değildi…
M. Bozbey, her ayın ilk haftası düzenleyeceğini belirttiği toplantıların ilkinde konuşmasına malum ulusal kamuoyunu meşgul eden atamaları izahla başladı:
Halkımızın hassasiyetlerini anlıyorum. Daha netleşmemiş, süreci tamamlanmamış bir konunun bu kadar kamuoyunun gündemine gelmesini de önemsiyorum. Bu konuyla alakalı gereğini yaptığımızı da kamuoyunun bilmesini istiyorum. Belediyemizi yönetirken liyakatli ve deneyimli kadrolarla hizmetlerimizi en iyi şekilde sunacağımızı herkesin bilmesini istiyorum.
M. Bozbey, ‘gereği yapıldı’ dese de esasen kamuoyunun beklediği bu atamaların tamamından vazgeçip özür dilemesiydi.
Ama olmadı. ‘Gereği kimler için yapıldı?’ anlaşılamadı. Yeğenle mi sınırlı kaldı? Baldız ataması da çekildi mi? Milletvekili eşine teşekkür mü edildi? Tarımda liyakat aranmıyor mu?
M. Bozbey, tartışmaları atamaları liyakat ile savundu fakat sorunun liyakat değil etik olduğu gerçeği yine gölgede kaldı.
Belediyenin borçluluğuna ilişkin rakamlar veren ve incelemelerin sürdüğünü belirten M. Bozbey, mevcut yüzde 60-70 seviyelerindeki incelemelerde belirlenen borçluluğun 25 milyar liralar düzeyinde olduğunu ifade ederek matruşka benzetmesi yaptı.
Burskoop, Kart 16 ve Hediye Çekleri konusunda değerlendirmelerde bulunan M. Bozbey, bu uygulamaların yasal olmadığını savundu.
Burskoop’ta risklere rağmen son defa öğrencilere bursların yatırıldığını belirten M. Bozbey, bundan sonrası için yeni bir düzenleme hazırlığında olduklarını belirtti.
M. Bozbey, bu üç konuda da desteklerin ihtiyaç sahiplerine ulaşmadığını iddia ederek araştırmanın devam ettiğini ve detayların kamuoyuyla paylaşılacağını söylerken şöyle dedi:
“Amacımız, gerçek ihtiyaç sahiplerine destekleri sağlamak.”
Acaba M. Bozbey’e göre gerçek ihtiyaç sahibi kim?
İhtiyaç sahipliğinin tanımı nasıl yapılmalı?
Kıstas nedir? Ya da ne olmalıdır?
Örneğin ekonomik anlamda M. Bozbey’i kıstas alalım. Çıta o, olsun. Bu varsayımla herhalde M. Bozbey’e göre/kıyasla sokaktaki her 10 kişiden 7’si ihtiyaç sahibi sayılabilir. Hem de gerçek anlamda ihtiyaç sahibi…
M. Bozbey’in kimi ihtiyaç sahibi olarak gördüğünü de anlatması gerek…
Aslında olması gereken şu: Şehrin yöneticisi, kentin ekonomik ortalamasının çok çok üstünde olmamalı.
Çünkü ihtiyaç sahibi olgusu da yerli yerine oturmuyor.
Bugün de ‘ihtiyaç sahiplerini’ yerleşik anlamıyla düşkün, fakir, fukara, garip, gureba vs. ile mi tanımlayacağız.
Düşünün ki insanlık 21’inci yüzyılda…
Bizler, bir ülkenin dördüncü en büyük ekonomisi olan şehirlerinden birindeyiz.
İhtiyaç sahipliğini halen üçgenin tabanıyla yani fizyolojik ihtiyaçlarla tanımlıyoruz. Ne acı…
Bir başka deyişle temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamayanlar ihtiyaç sahipleri…
Yüzüncü yılına ulaşmış bir ülkenin, artık üçgenin tepesinde halkının kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarını baz alması gerekirken seviye bu.
Tabi çok da haksızlık yapmayalım.
Ülkemiz, insanların kendilerini gerçekleştirmesine de olanak sağlayan bir ekosisteme sahiptir.
Özellikle de siyaset kurumunda amcan, dayın, enişten varsa… Üçgenin iç açıları toplamı sen kaç istersen o yapar!
Yoksa, boş yere ontolojik bir çabaya girişmeyin!
İhtiyaç sahiplerine saygıyla…
NOT: AK Parti niye sessiz? Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘yumuşama’ ifadesi taşrada ‘gevşeme’ olarak algılandı. Yahu millet size muhalefet görevi verdi. Gereğini yapsanıza!