İkbal Partisi…

Türkiye’de bir İkbal Partisi var. Herkes bilir.

Hani siyaseti, kişisel ikbaline araç kılanların partisi.

Kendinin değilse bile oğlunun ikbaline…

Çocuğunun değilse torununun ikbaline…

Yani temelde kendine ait ikbale devşirilen siyaset!

Ne politika üretebilir ne çözüm!

Geçen malum ikbal partisinin kıymetli bir temsilcisi ile karşılaştık. Hürmet ederim…

İsim vermeyeceğim!

‘Ne zaman X partisine geçiyorsunuz?’ diye sordum.

‘Bana böyle bir soru sorulamaz’ dedi.

Yahu neden?

Sizin partinizde vekiller/başkanlar, X’e de Y’e de geçmedi mi? Siz niye geçmeyesiniz?

‘Biz saraya karşı mücadeleye devam edeceğiz’ dedi.

Hangisi şu ‘kurucu’nun saçlarını boyatarak ziyaret ettiği saraya mı?

‘O bizi bağlamaz. Kurumsal bir partiyiz biz’ dedi.

Yahu o olmasa böyle bir parti olmazdı…

‘O seçilemeyeceğini bildiği için yeniden genel başkanlık için aday olamadı’ dedi.

Gülerler buna. O yüzden arkasında çanta taşıyanı mı seçtiniz!..

O bir kenara ne oldu sizin muhalif çıkışlarınıza?

Yerelde muhalefeti bıraktınız herhalde…

Derken telefondan bir paylaşım gösterdi. Malum hısım akraba baldız yeğen atamalarına ilişkin yapılmış bir iki cümlelik paylaşım…

Bu kadar mı?

‘Dur bakalım, aceleci olma. Göreve geleli ne kadar oldu ki?’ dedi.

Buna da karne verecek misiniz?

‘31 Mart’ta görürsün’ dedi. ‘Hem ben rakibiyim nasıl eleştirmem’ diye de ekledi.

Rakip? Ondan çok diğerine rakip gibiydiniz ya neyse…

‘Öyle olacak tabi, 20 sene kim yönettiyse önce ona…’ dedi.

‘Yahu sizin bir belediye başkanı var, muhalifken öyle diyordu seçildi şimdi şöyle böyle yapıyor?’ dedim.

‘Maaşları ödeyemiyor, ne yapsın? Hem öteki 10’du bu bir’ dedi.

Sayı önemli mi? ‘Satmak beceriksizlik’ diyordu. Şimdi nereye kadar satacak.

‘Yahu dur, daha göreve geleli kaç oydu…’ dedi.

Diyalog, Aziz Nesin hikayesine döndü.

Du bakali n'olecak!

Hiçbir şey olacağı yok!

Sözüm ona düzen değişecek sadece…

Fıtık amca yine fıtık!

Necmiye yine aynı necmiyaaa…

Toplumcu siyasete saygıyla…