Karalama kampanyası
Siyasi kampanya değil de adeta karalama kampanyası gibi.
Partilerin amacı ülkeye…
Millete…
Halka…
İllere yapacakları hizmetleri anlatma kampanyaları olmalı.
Oysa bizde bu “nasıl olur da rakip partiyi karalarım” hesabına döndü.
Yasalar gereği kurulmuş partilere ağır ithamlar ve suçlamalar var.
Bazı partilerin terör örgütlerine destek verdikleri ve terör liderleriyle dağlarda boy boy pozlar
verdikleri görülen fotoğrafları var.
Bunlara eleştiriler yerinde.
Muhalefet partileri bir başka partiyi gene aynı şekilde bir diğer terör örgütü ile ilişkilendirerek eleştiri
yüklenmesi yapıyorlar.
Kimi partiler içlerindeki huzursuzluğu bastıramıyor.
Gün yüzüne çıkıyor.
Oy kayıpları olacak.
Kayıp kaçakları olacak.
Parti liderleri buradan rakiplere yüklenme yapıyorlar.
Maksat, oy oranlarını düşürmek.
Onlardan oy devşirmek.
Zaten ayrı görüşte olmayan partiler bir araya gelerek zorla ittifak oldular.
Bir de parti içi kargaşa olunca huzursuzluk hat safhada.
Hem de seçime 27 gün kala.
Buna bir de parti içinde aday gösterilmeme rahatsızlıkları eklenince siyasi kampanya karalama
kampanyasına döndü.
Normal eleştiriler zaten siyasi olarak yapılabilir.
Siyasetin amacı bu.
Hizmet yarışında hangi noktalardalar onlara bakmak lazım.
Ancak “yok sen şununlasın yok sen bununlasın”
Tencere dibin kara senin ki benden kara.
Siyasi liderler ülkenin milli menfaatlerini gözetmek zorunda.
Düşmanlar ülkemiz üzerinde en acımasız hesaplar yaparken içeride gereksiz karalamalar can sıkıyor.
Millet bundan rahatsız.
Çünkü her şeyi görüyor, izliyor, takip ediyor, yorumluyor.
Kim kiminle yan yana, kol kola biliyor.
Her olayın her olanın farkında.
Meydanlara bakıldığında zaten fark ortaya çıkıyor.
Siyasi yarışta elbette demokrasi ön plânda olur çünkü seçimler demokrasilerde olur.
Ancak karalama yapılırken siyasi yelpazenin dışına çıkmak sert esintiler getiriyor.
İşte o zaman siyasi kampanya değil de karalama kampanyası oluyor.