KLİNİK PSİKOLOG ÇETİN: "KAYGIYI YENEN SINAVI KAZANIR"
Klinik Psikolog Çağla Çetin, öğrencilerin sınav dönemlerinde en çok yaşadığı sorunların başına kaygı problemi geldiğinin altını çizerek, “Kaygı insanın doğasında olan bir şey değil. Olmayan bir şey için aslında kendimizi hırpalıyoruz. Gerçek bir tehdit yok ama kaygı seviyesi çok yüksek. Öğrencilerin sanki gerçek bir yaşam tehdidi varmış gibi kalp atışları yükseliyor, karınları ağrıyor ve terliyorlar. İlk olarak bunu yenmeliyiz” dedi.
Neslihan Çelik Alkoçlar’ın hazırlayıp sunduğu Nes’li Yaşam’ın konuk koltuğuna bu kez Milli Eğitim Bakanlığınca düzenlenecek 8'inci sınıf öğrencilerine yönelik Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınavı öncesi Klinik Psikolog Çağla Çetin oturdu. Çetin, 1 milyon 236 bin kişinin katılım sağlaması beklenen sınav öncesi ailelere ve öğrencilere uyarı ve önerilerde bulundu.
Öğrencilerin en çok yaşadığı sorunların başına kaygı problemini koyan Çetin, “Kaygı, sınav kaygısı son dönemde gerçekten çok çalıştığımız bir konu oldu. Çünkü bazen bu kaideyi yönetemedikleri noktada ergenlerimizin kafası karışıyor. Ve yardım almak için ebeveynlerinden destek istiyorlar. O noktada yardım aldıkları hallerde sınavların çok daha rahat geçmesini sağlayabiliyoruz ama bu noktaya gelene kadar eğer ki bir psikolojik destekten ziyade ebeveynler kendileri idare etmek istiyorlarsa evde durumlarını önce bir bu kaygıyla korku arasındaki ayrımı iyi bilmeleri lazım. Yani korku zaten hepimizin yaşadığı bir şey günlük yaşamda. Korku dediğimiz şey bir tehlike anında bizim o uyarıma karşı verdiğimiz tepki. Hepimizin içinde var zaten. Evrimsel olarak biz bunu yapmak zorundayız. Atalarımız da yapıyordu. Biz de yapıyoruz. Korktuğumuz zamanlarda çünkü oradan zaten vücudumuzu kaçırmak ya da işte bazen ölmüş gibi davranmak. Zaten bu bütün canlı türlerinin yaptığı bir şey. Ama kaygı noktasına geldiğimizde biz olmayan bir şey için aslında kendimizi hırpalıyoruz. Kaygı dediğimiz şey böyle bir şey. Gerçek bir tehdit yok. Ama kaygı seviyesi çok yüksek. Sanki gerçek bir yaşam tehdidi varmış gibi kalp atışları yükseliyor. Karınları ağrıyor. Terliyorlar, soğuyorlar. bunların hepsi olduğu için zaten biz bunu stres tepkisi olarak alıyoruz. Bu da bir tehdite karşı olur” sözlerine yer verdi.
KAYGIYI GÖRMEZDEN GELMEYİN
Öncelikle çocukların kaygılarını biraz daha anlaşılır bir yerden giderek anlamak gerektiğini ifade eden Çetin, “Hissettikleri şeyler çok gerçek. Gerçekten dediğiniz gibi senelerce, aylarca bu sınav için full tempo çalışmaya çalışıyorlar. Bu olurken de onlara kaygılandıkları şeylerin aslında kaygılanmayacak şeyler olduğunu söylemek onları hayal kırıklığına uğratıyor. Stres yapma. Kaygılanma. Bir şey yok ki. Aman kafana takma. Bunlar çocuklar için anlaşılmadıklarını hissettiren cümleler oluyor aslında. Oradan bakınca belki de kaygısının ne olduğunu anlamak daha güzel olabilir o noktada. Kaygılanma. Bir şey yok ki. Aman kafana takma. Bunlar çocuklar için anlaşılmadıklarını hissettiren cümleler oluyor aslında. Oradan bakınca belki de kaygısının ne olduğunu anlamak daha güzel olabilir o noktada. Çocuklarımıza bu nokta daha farklı cümleler kurabilir. Mesela; çok haklısın. Sen çok çalıştın. Çalışırken de epey vakit harcadın. Bir sürü şeyden de geri kaldın. Arkadaşlarınla buluşabilirdin, dışarı çıkabilirdin. Ama sen oturup bunu yapmayı tercih ettin. Bu gerçekten zor bir şey. Yani ben senin zorlandığın yeri görüyorum. Anlaşılıyor benim tarafımdan. Bir çocuk için çok rahatlatıcı bir yer burası. Diğer türlü çünkü olan bir şeyi görmüyorsunuz. Fizik kurallarına dahi aykırı olan bir şey yapıyorsunuz yani. Orada bir şey var. Çocuğun zorlandığı bir yer var. Sen yanlış anlıyorsun diyorsunuz. Başka bir şey yok zaten. Kaygılanmasın da hekim bence bu hani her türlü durumda böyle. Çocuğun o kaygısını görmeden ilerlemek çocuğu daha da bunu dışarı vuran bir hale gelmesine sebep oluyor. Somatik yakınmaları başlıyor. Karın ağrısı gibi. işte ya da başka bir yerden çıkartıyor bunu. Bir şekilde bir semptom göstermek zorunda” dedi.
AİLESEL ALTYAPILARIN ETKİSİ VAR
Kaygı sorunlarının hangi seviyede çocukları daha çok etkilendiği hakkın da açıklamalarda bulunan Çetin, “Bazı ailesel altyapıların etkisi var. Burada hataya toleransla ilgili çok fazla sıkıntı yaşıyorlar genelde. Hata yapmamam lazım benim kesinlikle hata yapmadan bu sınavı bitiriyor olmam lazım. Bizim zaten görüşmelerimizde ilk sorduğumuz şey nerede kaygılanıyorsun? İlk neresi? Sınava girmeden önce mi? Girdikten sonra mı? Yoksa daha evde mi başlıyor? Yoksa hiç aklımdan çıkmıyor mu? Sürekli mi kafanda bunu döndürüyorsun? Ne zaman oluyor? Yani buna göre aslında ailesel altyapıyı da anlayabiliyorsunuz bir ölçüde. Yani her saniye bunun aklından geçiriyorsa gerçekten hata yapmakla ilgili çok büyük zorluğu vardır. Artık bu kadar bunu kafasına yerleştirmiştir ki sürekli bunu aklımdan çıkartmadan kendini doğrulamaya çalışıyordur. Yani düşünsenize bu ne kadar zor bir hal. Kafasında hep bir düşünce var. Ya da işte ilk yanlış soruyu yaptığımda, ilk hata yapma ihtimalim olduğunda. Demek ki buradan tetikleniyor. Hata yapma ihtimali bu çocuğa çok kötü geliyor. E bunu da tabii biz onları yetiştirirken bir yerlerde yapıyoruz, oturtuyoruz işte. Bak, hata yapmışsın. İşte doksan almışsın. Yüz alamıyor muydun yani? Gibi şeyleri her zaman duyuyoruz. Yani bu o söylediğiniz anda kalan bir şey değil. Çocuğun hayata, sınava, işlerine olan bakış açısını buradan geliştiriyor oluyorsunuz. Aslında. Belki tuvalet eğitimine dayanıyor, belki işte emzirirken annenin bunu bıraktırma şekline dayanıyor. İşte bunu zaten sorgulayarak buluyoruz. Nerede olduğu” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLAR TEHDİT ALGILIYORLAR
Ebeveynler de çocuklar da ister istemez kendini atmosferin içine soktuğunu aktaran Çetin, “Arkadaşı var. Arkadaşı bir şey söylüyor. Ay sen bu kadar mı net yaptın? İşte ben şu kadar yaptım. Ya bu sanki bir sevilmenin karşılığı buymuş gibi. Yani sanki başarılı olduğunda sanki her şey daha yolunda gidecekmiş gibi. Bu aslında başta konuştuğumuz yere geliyor. Bu bir tehdit haline geliyor. O atmosferin içinde bu mesele bir tehdit haline geliyor. Çocuklarımız zaten her zaman bir tehdit alıyorlar. Bu okula başlarken de böyle. Sadece sınav zamanında olmasına gerek yok. Sonuçta her zaman bir şekilde bir arkadaş terörüne uğruyorlar. Yeri geliyor işte aileden. Bazı stresli hareketlere işte maruz kalabiliyorlar. Önemli olan bizim için bu çocuğun bununla baş edecek mekanizmaya sahip olması zaten. Hani bunu duyduğu anda bile o öyle bir regülasyon var ki her insanın yetişkininde, çocuğunda o regülasyon sisteminin bunu nereden duyarsa duysun, hazmetmeye uygun olması gerekiyor. Eğer ki ona uygun değilse zaten yaşamının her safhasında örüntü olarak oralarda zorlandığını görüyorsunuz
Her insan böyle. Doğduğu andan itibaren kendine uygun bir baş etme mekanizması buluyor. Ve o baş etme mekanizmasını yıllar boyunca devam ettiriyor. O baş etme mekanizması eğer ki bir süre sonra uygun değilse yetişkinlikte zaten orada bir ruh sağlığı bozukluklarını
görüyoruz. Sınav kaygısı orada devreye giriyor. Çok mükemmel bir dünya kurmuşsunuz kendinize. Hiç hatasız. O sınavda hata yapmak, o noktada size nasıl doğru gelebilir ki?
Sizi çok zorlar, beni de çok zorlar. Çocuğun bunu çok uygun bir sistemi var. O sistemin çalışmasını engelleyip o sistemin içine başka bir şey koyuyoruz. O sistemi bu çocuk hiçbir şekilde çalıştıramıyor. O sistemi çalıştıramadığında da herhangi bir yaşam olayı geldiğinde
Yine bir şey lazım. Sınavda. Video yok. Kimse beni eğlendirmiyor. E ne yapacağım? O sistemi çalıştırmak dediğimiz, yani ağlamasına izin vermekten izin vermek, sarılmak, vücudunu, sakinleştirmek. Eğer ki bunu başarabilirsek küçük yaşlarda zaten bunu hazırlamış oluyoruz buna. Dediğim gibi o sınav anında onu sakinleştirecek o şey olmadığında zaten problem ortaya çıkıyor. Kaygı orada ortaya çıkıyor. Çünkü baş edecek bir mekanizma yok ortada” ifadelerini kullandı. Çocukları kaygıdan uzaklaştırmaktan önce bununla mücadele etmeyi öğretmemiz gerektiğinin vurgusunu yapan Çetin, “O sistemin içinde kaygı var zaten. İşte az önce de söylediğimiz gibi bahsettiklerimizi okulda görüyor. Bir yeri acıyor. Yine sınav. İşte kitabı açıyor. Yine aklımda o var zaten. Ama yeter ki o iç sıkıntısıyla baş edecek gücü olsun. Zaten terapinin yaptığı şey de o” diye konuştu.
SINAV SONRASI AİLE TEPKİSİ
Sınav sonrasında okuldan çıktıktan sonra anne babaların tavrının nasıl olması gerektiği konusunda da açıklamalarda bulunan Çetin, “Çocuklar sınavdan belli bir duygu haliyle çıkıyorlar. Bazen ağlıyorlar. O an daha heyecanlı oluyorlar nedense. Aileler sonucu duymak istiyorlar. Orada çocuğumuzu da iyi tanımamız lazım. Çocuğu gördüğümüz yere göre.
O ana kadarki işte o stres hali. Büyük ihtimalle boşalacak eğer ki çok kaygılıysa. Tabii ağlayacak belki. İşte belki bir yerlere vuracak. Hepsinde kabulleniş daha iyi olur. Hani niye böyle yapıyorsun? Çok çalıştın, şuydu, böyleydi, işte sınav bitti şimdi biz senin bu şeyinle ağlamalarınla mı uğraşacağız? Böyle şeyler zaten çocuğu. Yorum şeyler olur ama hakikaten çok uğraştın yani. Bunu ağlamadan da atlatman çok zor hakikaten ama ihtiyaç duyduğum yerde buradayım. Orası daha rahat bir yer olur çocuk için. Benim gördüğüm kadarıyla böyle durumlarda bu ve annelerin ve babaların orada söyledikleri şeyler genelde kendilerinin de başarıya karşı tutumları oluyor. Yani ağzımız da bir şeyi söylediğinizde bazen o şey karşı tarafa ağzınızla söylediğiniz şekliyle geçmiyor. Bir şey olmaz kızım oğlum. İşte zaten dünyanın sonu değil derken bir yandan da derbeder olmuşsanız çocuk için yeterli olmuyor. Ağzımızla söylediğimiz şey ona geçmiyor. Çünkü o sizin başarı odaklı. Ya da bundan yıkılan biri olacağınızın çok farkında. Bu yeni doğan bebekte bile böyle. İstenmediğinin bile farkında yani çoğu çocuk. Ya da işte istendiğini, çok istenen bir bebek olduğunun. Anne karnından o ona geliyor zaten. O süreci iyi takip etmek lazım o yüzden. Sizin başarıyla ilgili yani. Bence annelerle babaların en başta her bütün ebeveynlerin En başta bunu düşünüyor olmaları gerekiyor. Benim başarım onun başarısıyla ilgili tutumum ne? Yani çıktığında diyorsunuz ya hani herkes gözünün içine bakıyor. Hakikaten öyle. Onun başarısı bende nereye dokunuyor? Benim hangi başarısızlığıma dokunuyor? Ya da ben başarılı ya da başarısız olduğumda hayatımda ne olmuştu? Belki zaten buradaki referansları hiç düşünmeden çocuklara davranıyoruz. Evet. Sanki bunun normal ve çok geçerli olan şey olduğunu düşünüyoruz. Çünkü dedik ya bizim hayatımızdaki o. Gerçek, normal olan o. Ama bunun çocuğa nasıl geldiği zaten, bütün ergenlik problemlerinin hepsinde aynı şey var. Mesela onun öfkesi. Siz de nereye dokunuyor? Ya da onun başarısı, başarısızlığı. Size ne yapıyor? Nerenizi cızlatıyor? Ona iyi baktığınızda siz de zaten sizi cızlatan yeri bulursanız çocukla ilgili olmadığını herkes anlar” ifadelerini kullandı.
VELİLERİN ÖFKESİ KENDİNE OLABİLİR
Eğer ki veliler öfkeleniyorsa altında kendi başarısızlıkları olabileceğini de ifade eden Çetin sözlerini şöyle bitirdi: “Ama bununla ilgili hiçbir tetiklenmesi yoksa demek ki başarı ya da başarısızlıkla ilgili herhangi bir kaygısı yok bu ebeveynin. Tetiklenmelerle yaşamak çok zor. Yani tetiklenmelerle yaşamak çocuğu da yorar. Yetişkin de yorar. Sonuçta başarı, başarısızlık her yerde var. Dediğiniz gibi her yerden duyuyoruz. Demin konuştuk ya hani nerede bu sıkıntı yaratıyor? O benim tetiklenmemse o bana çok büyük sıkıntı yaratır. Senelerce gitmişimdir, gitmişimdir başarı, başarısızlık, bir şeyler olmuştur. Bir şekilde halletmişimdir. Ama bu çok net bir başarı ya da başarısızlık yeri. Evet. Burası beni dağıtır. O zaman. Ama o zamana kadar da idare etmişimdir”
İŞTE SINAV DETAYLARI
Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB), 8'inci sınıf öğrencilerine yönelik Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınav, 8'inci sınıfta okuyan 1 milyon 236 bin öğrencinin katılımıyla yarın 17 bin 915 okulda yapılacak. LGS merkezi sınavında oturumlar, sınav süreleri, soru sayıları ve ders dağılımlarında herhangi bir değişikliğe gidilmedi. 2018'den beri uygulanan sınavın aynı formattaki uygulaması bu yıl da devam edecek. Sınav, iki oturum halinde uygulanacak. Sözel oturum saat 09.30'da başlayacak ve öğrencilere Türkçe, inkılap tarihi ve Atatürkçülük, din kültürü ve ahlak bilgisi ile yabancı dil derslerinden toplam 50 soru sorulacak ve 75 dakika yanıtlama süresi verilecek. Saat 11.30'da başlayacak matematik ve fen bilimlerinden toplam 40 sorunun yöneltileceği sayısal oturumda ise öğrencilere 80 dakika süre verilecek.
ETİKET : bursa lider Liderbursa haber psikolog lgs sınav