Komşusu hainken kendi Türk olan!
Toplum kıvam tutmuyor!
Hıyar, beklediğimizden sulu çıktı, değerleri seyreltiyor.
İp, kopma derecesinde inceliyor.
Çatışmaya gebe ayrışma, son aşamasına doğru ilerliyor.
Müştereklerini örseleyen millet, giderek öbek öbek yığına dönüşüyor.
Bu çok taraflı arenada kimi öküz, kimi matador!
Kimi de sahibini öldüren katille düellodaki köpek!
Damarlar çatladı, çatlıyor.
***
Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında geldiğimiz nokta memnuniyet doğurmuyor.
Ne sosyoekonomik ne de sosyokültürel anlamda arzulanan seviyedeyiz.
Ekonomik şartları, biraz konjonktürle biraz da geçmişin hatalarıyla ilişkilendirip teselli bulabiliyor hatta ‘eskiye nazaran iyiyiz’ bile diyebiliyoruz.
Fakat sosyokültürel yırtılmaya mantıklı ve tutarlı bir dayanak noktası bulamıyoruz.
Evet, kültür emperyalizmi tüm enstrümanlarıyla değerlerimizi öğütüyor. Bunu görüyor ve kabul ediyoruz. Ki münferiden bile olsa bir yere kadar buna direnç de göstermeye çalışıyoruz.
Ancak ‘geldiğimiz içtimai çürüme eşiğinin tek müsebbibi kültür emperyalizminin örgütlü vahşiliği’ dersek yanılmış oluruz.
Belki suçludan önce suçu bulmalı ve anlamalıyız. Çünkü suç ve ceza algımız yerle bir… Sanal mahkemenin yankısına kapılıyoruz.
O sanal mahkemede her defasında suça bireysel ve politik bir çerçeve çiziliyor, bizler de suça ilişkin sosyal etki ve koşullandırmaları yadsıyoruz.
Toptancı bir kafayla tüm sorumluluğu sisteme yani siyaset kurumuna yüklemek de çözüm üretmiyor.
Böylesi labirentlerde çıkışı, sistem eleştirisinden çok toplum eleştirisi bulduruyor.
Toplumsal tutumu, siyasetin kararlarına indirgemeden tüm yönleriyle gerçekçi bir perspektiften ele almalıyız.
***
Dün sosyal medya mahkemesi, 17 yaşında bir lise öğrencisinin Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik hakaretiyle çalkalandı.
Atatürkçülüğü böylesi anlarda taşkın bir sele dönüşen güruh, yine günlük tatminini buldu.
Linç kültürü, suçluyu infaza o kadar odaklanmış ki suçun nedenselliğini düşünmek bile istemiyor.
Sadece bunu değil, bu gaz kitlesi hiçbir şeyi düşünmek istemiyor.
Atatürk’ü şekilci bir forma sıkıştırmış bu dar kafalılık, 17 yaşındaki bir serseriye çullanmayı vazife addediyor. Bu da toplumun fikri anlamda daha ergenlik seviyesinde olduğuna işaret ediyor.
17’lik serseri, sanal infial ile gözaltına alındı. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde adli süreci devam ediyordu.
Bu serseri, öyle terbiyesiz bir davranış ortaya koydu ki sosyal medyada karşılaştığımız diğer videolarda hissettiğimiz ‘başkası adına utanmaktan’ ötede toplumumuz adına utanca sürüklendim.
Önce ‘bu Türk olamaz’ dedim, sonra da Müslüman! Yanıldım… İşte bahsettiğim utancı, o zaman yaşadım.
***
Meşhur hikâyedir.
Köylünün biri Atatürk’e hakaret ettiği için soruşturulur.
Soruşturma Gazi’ye, ‘Mahkemeye veriyoruz, size küfür etmiş’ denilerek arz edilir.
Bozkurt sorar: ‘Ben ne yapmışım ona?’
Dosyayı bilenler yanıtlar: ‘Gazete kâğıdı ile sardığı sigarayı yakarken kâğıt tutuşmuş da ondan.’
Bozkurt sorar: ‘Siz hiç gazete kâğıdı ile sigara içtiniz mi?’
Yanıt: ‘Hayır’
Bozkurt: ‘Ben Trablus’tayken içmiştim, bilirim. Pek berbat şeydi. Köylü bana az küfür etmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmeyi sağlayınız!’
***
Şimdi yüce devletimiz kendi okulunda okuyan bu çocuğa, Cumhuriyeti kuran Atatürk’e sevgi ve saygıyı belletememişse suç kimin?
Bu olayda 17’lik ahmaktan önce o okulun müdürü, müdür yardımcısı, tüm öğretmen kadrosu, hademesi, güvenlik görevlisi suçludur.
Çünkü bu olay, hiçbirinin işini düzgün yapmadığını göstermektedir…
Onlarla beraber il ve ilçe milli eğitim müdürü de görevden alınmalıdır. Çünkü onlar da sendikal yarışlardan cemaat talimatlarından başka bir şey düşünmemektedir!
Yeter mi? yetmez!
Utançtan bakanlıkta payına düşeni almalı… Lise müfredatlarını gözden geçirmelidir…
Okulun imam hatip olması dolayısıyla çuvala sığmayan mızrağın ucu Diyanet’e kadar da uzanmaktadır. Hutbelerinde Atatürk’ü yok sayan kafanın zincirleri kırılmalıdır!
Serserinin ailesine gelince, onlara bir şey düşmez. Ziya onlar kendi payı düşecek olandan ders alacak seviyede olsalar, bu ergen böyle bir alçaklık yapmaz.
Onlara gereken cevabı toplum vermeli. Bu noktada Törem, ‘komşusu hainken kendi Türklük taslayan bizden değildir!’
Saygıyla…