Kumpanya!
Bu yaşananlara kampanya demek zor.
Artık seçim kumpanyası da oluyormuş öğrendik.
Çoklu masa, üç harfli çağırma seanslarında bula bula HDP ve pkk’yı buluyor.
Biz, M.K.A. beklerken...
İyimser falcının kazanı fokurduyor.
İksir hazır son sihirli dokunuş bekleniyor.
Derken nereden geldiği belirsiz bir kurşunun camda açtığı delikten sızan hava, birilerinin yapay kahramanlık balonunu şişiriyor.
Bir grup kesin inançlı, hemen şişen balonun gölgesine yanaşıyor.
Sonra hakikat gün yüzüne çıkıyor.
Balon patlıyor.
O kesin inançlılar ortada kalıyor.
Buna siyaset deniyor.
Seçim kampanyası artık böyle belirsizlikler, bilinmezlikler, şaibe, şüphe, varsayım, önerme, çıkarım ve iddialar üzere yapılıyor.
Gerçekler yadsınıyor.
Bir şey anlamadınız mı?
Şöyle anlatayım.
Geçen cuma ‘İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı’na silahlı saldırı’ başlıklı bir haber kamuoyunda şok etkisi yaptı.
Ölen yok...
Yaralı yok...
Camda bir küçük delik!
Emniyet hemen konuya müdahil oluyor. Araştırma başlıyor.
Ama siyasetin kesin inançlıları, polisten hızlı davrandı ve hemencecik buldu suçluyu!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, konuyla ilgili ilk paylaşımında şunları söyledi:
“Devri iktidarınızda; evime, dava arkadaşlarıma yönelen tüm saldırılar cezasız kalmıştı. Bugün de İstanbul İl Başkanlığımıza silahlı saldırı düzenlendi Recep Bey! Tehditlerini vazife bilerek üzerimize gelen kurşunları çek; eğer geleceksen, sen gel!”
Sayın Akşener, emindi!
Zihninde hiçbir şüphe yoktu!
Siyasi sorumluluk önemli değildi!
Halkı maniple etmek için daha iyi bir fırsat olabilir miydi?
Bu açıklama yetmedi. Saraçhane hızıyla kahramanlık balonunu yükselten uzunca bir basın açıklaması yapıldı.
Şu ifade dikkat çekti: “Evim basıldı, lince uğradım, beraat ettiler. Mahkemelerin polislerin bunların faillerini yakalayamayacak, biliyorum.”
Meğer bilmiyormuş ya da bildiği dönemler eskide kalmış... Fail yakalandı...
Seçime malzeme de oldu:
“Aziz milletim, bu sistemi sürdüremezsiniz. Evlatlarınız tehdit altında. 1,5 ay sonra 14 Mayıs’ta sandığa gideceksiniz. Helal oylarınızla bu çirkin pis iğrenç sistemi değiştireceksiniz.”
Sorarım size kıymetli okur, bu sözlerle olayın ne alakası var?
Onca tantana koptu.
Harala gürele yankılandı...
Ne oldu?
Yine yeniden yanlış alarm...
Ne saldırı var ne tehdit!
Peki, sonra!
Sayın Akşener çıkıp özür diledi mi?
Hayır!
Dileyecek mi?
Sanmam...
İşte tam da buna kumpanya denir...
Seçim kampanyalarının kumpanyaya dönüştüğü başka örneklerle de gördük, görüyoruz.
Emin olun halk adına üzülüyoruz.
Siyasetçi halkına doğruyu, gerçeği, hakikati layık görmeli...
Aynı zamanda siyasetçi saygısı ve saygınlığıyla da halkına layık olmalı...
Önündeki küreden gündem fışkıran falcılara dönmemeli...
Esen kalın.