Mankurtların ifşası!
Bugün 15 Temmuz…
7 yıl önce Türk demokrasi tarihinin en kanlı gecelerinden biri yaşanırken kritik bir eşik aşıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bürokrasisine, yargısına, ordusuna, emniyetine, akademisine sızan, sivil toplumda ve iş dünyasında yuvalanan, siyasetin her renginde yer tutan FETÖ üyesi alçaklar, 2016’nın o karanlık gecesinde tüm çıplaklığıyla deşifre oldu.
Esasen bu yapının arz ettiği tehlike, toplumun okuyan her bireyi tarafından yıllar öncesinden biliniyordu.
Hemen her hükümete, siyasilere ve temelde devlete uyarılar yapılıyordu.
Özellikle rahmetli Necip Hablemitoğlu’nun Köstebek adlı kitabı, bu yapılanmanın tüm anatomisini ortaya koyuyordu.
Ancak Anadolu insanının samimi duygularını istismar eden takıyyeci örgüt, bir takım sözde ‘şirin’ faaliyetlerle asıl emellerini kamufle edebiliyor ve bütün illegal işlerine meşru kılıf uydurabiliyordu.
Bakmayın siz, -di’li geçmiş zaman kipiyle yazdığıma FETÖ varlığını bugün de sürdürüyor.
Kılıktan kılığa, renkten renge bürünmede mahir abiler/ablalar, sosyal hayatın içinde beklenmedik noktalarda türlü kimliklerle karşımıza çıkıyor.
Neyse ki iktidarın FETÖ ile mücadele azmi ve kararlığı devam ediyor da biraz olsun teselli bulabiliyoruz.
Bir nesli yok eden!
Bir başka neslin hayallerini çalan…
Vatandaşın adalet ve aidiyet duygusunu dinamitleyen…
Halkın hem manevi hem de maddi değerlerini sömüren…
Toplumda kamplaşma ve ayrışma planlayan ve bunu fiili olarak uygulayan hain yapının 15 Temmuz gecesi hortlayan vahşi yüzü, 251 insanımızın hayatına mal olurken binlerce insanımızı da yaraladı…
Sanki bir telekinezi etkisindeymişçesine insan aklı ve vicdanını dumura uğratacak kadar barbarlaşabilen alçaklar, yüce milletimizin asil karakteri ve iradesi sayesinde hak ettikleri alçaklık bataklığına gömüldü.
15 Temmuz, FETÖ üyesi hainlerin kanlı darbe girişimine verdiğimiz şehitleri anma açısından bir yas günü olduğu gibi aynı zamanda demokrasimizi savunmak adına milletimizin kazandığı destansı bir zaferdir.
Bu yönüyle 15 Temmuz’u kutlamak, şehitlerimizi ve gazilerimizi düşündüğümüzde içimizde burukluk oluştursa da milli iradenin muhafazası adına bir vatandaşlık ödevidir.
Her vatandaş, ödev bilincinde olmalı ve bunu bütün alanlarda tüm sorumluluklarıyla üstlenmelidir.
Altı da üstü de ihanetten ibaret bu ve benzer yapıların bir daha böylesi hainliklere kalkışmaması adına ödev şuuru zaruridir.
Vatandaşımızın aklıselimden uzaklaşmaması, siyasal ve dinsel fanatizmden kendini koruması, bir takım zararlı ideolojik uçurumlara savrulmaması için de bu gereklidir.
Demokrasinin toplumsal talebe dayanması gerektiğine inanarak ifade etmeliyim ki o dönemlerde tutulan demokrasi nöbetleri, bu bilincin eylem bulmasıydı. Kıymetliydi…
7’den 70’e her kesimden vatandaşın meydanlarda buluşarak sergilediği eylem bir yönüyle demokrasiye sahip çıkmaktan ötede bir anlam taşıyordu ki o da demokrasiyi talebi…
Toplumun demokrasi talebi bugün de sürüyor. Son seçimlerde sağlanan yüzde 88’in üstünde katılım halkımızdaki demokrasi inancının ve talebinin en net yansıması olarak önümüzde duruyor.
Yapmamız gereken hem bu talebi korumak hem de bu talebe yanıt verebilmektir…
Saygılarımla…