Milli adalet!

İktisatçı Mahfi Eğilmez, dün şöyle demiş:

“Yapısal reformlar hariç buradan nasıl çıkabiliriz” diye soruyorlar bana. Yanıtım tek kelime: “Çıkamayız.”

O zaman iş ciddileşiyor: “Peki yapısal reformlara nereden başlamak lazım” diye soruyorlar.

“İlk adım yargı karşısında herkesin eşit, hukukun üstünlüğünün geçerli olacağı bir sisteme geçiş olmalı” diyorum.

Soruyu soranlar bir süre düşünüp tekrar soruyorlar: “Peki sadece ekonomide bir şeyler yapsak bir sonuç alamaz mıyız?”

“Geçici olarak biraz düzelme olabilir ama sadece ekonomide bir şeyler yaparak buradan çıkamayız” diyorum.

“Biliyorduk böyle olduğunu” deyip ayrılıyorlar. Son 5-6 yılım böyle geçti desem yanlış olmaz.

***

Mahfi Hoca’yı severim. İktisatçılığı kadar romancılığını da bilirim.

Hatta bir romanı üzerine uzun bir süre sohbet etme şansı da yakalamıştım.

Elbette ‘yapısal reformlar’ çerçevesinde haklı.

Özellikle de toplumdaki adalet duygusunun uğradığı tahribatı müşahede ettiğimizde haklılığı daha da pekişir. Ki söz konusu duygunun aşınmasına neden olan sayısız örnek sayılabilir…

Ama hangi hukuk ve hangi adalet üzerine düşünmemiz gerek.

Bazıları, ‘Çok basit, tabi ki evrensel hukuk’ diyebilir. Ki evrensel hukukla karşımıza çıkan Batı hukukudur.

Peki, Batı hukuku bizim toplumsal gerçekliğimizle örtüşüyor ve ihtiyaçlarımıza cevap verebiliyor mu?

100 yıllık geçmişe bakın ve sağlıklı bir çıkarımda bulunun. Mümkün mü?

Uğur Mumcu’nun tariflediği hukuk çorbasının ne kadar ilerisindeyiz?

Evrensel hukuk, yeryüzündeki hangi insanlık krizinde adaleti tesis edebildi? Edemediğine yüzlerce örnek verilebilir…

Ama Batı’nın kolonyalist emellerine göre şekillenen ve yine bu temele sadakatle uygulanan sözüm ona evrensel hukukun mazlumun adalet arayışına gerçek anlamda cevap ürettiğini gösterir bir örnek vermek imkânsız.

‘Öyleyse hukukunu kabul etmediğin Batı’nın finansını niye istiyorsun?’ sorusu bu noktada haklı görünebilir.

Esasında bu soru da bir bağımsızlık sorunu olduğunu ortaya çıkarır niteliktedir. Tıpkı bir eroinman gibi dolarman hale gelmiş bağımlı bir ekonomiyiz.

Almadan üretemiyor. Almadan satamıyoruz. Hatta üretebileceğimizi de ‘alma zorunluluğumuz’ dolayısıyla üretemiyoruz. Tavizsiz bir ekonomi rüya gibi!

Bir ülkede politikanın bağımsızlığı ekonominin bağımsızlığına bağlıdır. Şayet ekonomide bağımlıysanız özgür politika üretemezsiniz.

Özgür politika üretmeye başladığınızda ise ekonomik olarak baskı altını alınırsınız.

Hatırlayınız! Ekim 2019’da Trump, ABD başkanıyken şöyle diyordu: Türkiye belirlediğim sınırların dışına çıkarsa ekonomisini mahvederim…

Sonrasında gelen J. Biden da ondan farksızdı…

Yeni kurgu, Kasım’dan sonra belli olacak. O güne kadar dönen tiyatroya kimi gülecek gibi kızacak…

Bir seçim sonucunun dünyayı nasıl bu kadar etkileyebileceğine şahit olunacak.

Bu noktadan tekrar hukuka dönelim.

Geçen gün Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) yeni üyesi Metin Kıratlı'nın yemin töreninde konuşan AYM Başkanı Kadir Özkaya şöyle dedi:

“Bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür hesabı bizden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, o günler gelmeden bugünün kıymetini bilelim. Bir gün bize de sıranın geleceğini unutmayalım.”

Özkaya’nın dini bir referansla söylediği bu sözlerin bütününü oluşturan konuşmasını iyi okumak ve anlamak gerekir ki başka dikkat çeken ifadeler de kullandı.

Adalet konusundaki ezberim ve referansım Türk Tarihidir. Binlerce yıllık tarih, her dönem Türk’ün yaşadığı çağın ötesinde bir adalete sahip olduğunu gösterir.

Haliyle ‘adalet, Türk’ün genlerinde, mayasında var’ fikrinin sağlaması sayısız formülle yapılabilir.

Bu yüzden her zaman bizde ‘milli’ olması gereken öncelikli kurumun adalet olması gerektiğini savunurum.

‘Yahu milli adalet mi olur?’ diye düşünebilirsiniz. Olur! Evrensel hukukun tüm işlevini yitirdiği yerde olması gereken tam da budur!

Bir yandan sana müttefik olup bir yandan da terörü finanse eden ve teröristi donatana karşı onun hukukuyla mücadele veremezsin!

Kendi hukukunu ortaya koymak zorundasın ki aslında senin öz kadim adalet geleneğin tümünün uyduruk ve emperyal hırslara göre şekillenmiş ‘evrensel’ hukukunun da üstündedir.

Yeter ki sen kendi kültür kodların ve kimlik köklerine göre adaleti tesis et. Çoğu kişinin rejim sorunu gibi algıladığı açmazların temelinde adalet yani hukuk sorunu olduğunu gör!

Ve sen düzeltmeye kalktıkça adaletini itibarsızlaştıran ve adalet duygusunu zayıflatan operasyonlar çekildiğini de fark et.

Ki mücadele edebilesin!

Büyük Türk’ün her koşulda her kişiye eşit ve hakkınca adaleti tesis eden töresine saygıyla…