Mübadillerin hüzünlü yolculuğu artık dijital arşivlerde
Bursa'nın Mudanya ilçesinde yaşayan serbest muhasebeci ve mali müşavir Emir Doğan Savaş, yaptığı sözlü tarih çalışmasıyla doğdukları topraklardan ayrılarak Türkiye'ye gelen Giritli mübadillerin anılarını kaydetti.
Mübadillerin anılarının unutulmaması için çalışma başlatan 65 yaşındaki Savaş, Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923'te imzalanan mübadele sözleşmesinin ardından 1924'ten 1933'e kadar Girit Adası'ndan Mudanya'ya gemiyle gelenler ve ikinci kuşakta Türkiye'de doğan çocuklarından oluşan 30 kişinin hikayelerini kayda aldı.
Giritli mübadillerle söyleşi yaparak kamerasıyla binlerce dakikalık video kaydı alan ve ses kayıtlarının dökümlerini çıkaran Savaş, fotoğraflarını çektiği mübadillerin gençlik yıllarını, hüzünlerini, sevinçlerini, şu anda hayatta olmayan bu kişilerin ilginç hikayelerini topladı.
Savaş, biri ikinci, diğerleri üçüncü kuşak mübadil 12 kişiyle yapacağı söyleşileri de tamamlayarak tüm anıları kitaplaştırmayı hedefliyor.
Emir Doğan Savaş'ın Lozan Mübadilleri Vakfı Mudanya Temsilciliğinde muhafaza edilen video ve ses kayıtlarının çözümlerinden oluşan arşivi, mübadeleyle ilgili akademik çalışma yapanlarla da paylaşılıyor.
"Her yaptığım söyleşinin kaydını ailelerine hediye ettim"
Kendisi de ikinci kuşak mübadil olan Emir Doğan Savaş, AA muhabirine, sözlü tarih çalışmasında kaynak kişilerle görüşürken duygusal anlar yaşadıklarını söyledi.
Savaş, 2-2,5 saatlik söyleşilerde mübadillerin o günleri yeniden yaşadığını dile getirerek, "Şu anda 30 kişiyle çalışmam var ve maalesef hiçbiri hayatta değil. Onlar, çok ilginç hikayelerini, gençlik yıllarını, aşklarını, hüzünlerini bana anlattılar. Tabii bu, beni çok mutlu etti çünkü onları kayıt altına almak, bir tarihçi değilim, ona rağmen böyle bir işi, Mudanya'da yaşayan mübadilleri kayıt altına alma işini gerçekleştirdiğim için çok huzurluyum. Vicdanen de çok rahatım." diye konuştu.
O yıllarda birinci kuşak mübadillerin 80'li, 90'lı yaşlarda olduğunu, onları söyleşiye zor ikna ettiğini belirten Savaş, bu kişilerle baba oğul, anne oğul gibi saatlerce sohbet ettiklerini dile getirdi.
Bazı anıların, kayda alınmaması şartıyla kendisine anlatıldığını aktaran Savaş, şöyle devam etti:
"Zaman zaman ağlayanlar, hüzünlenenler oldu elbette ama sonuçta onlar da çok mutlu oldular. Böyle bir ömrün kayıt alınması çok önemliydi. Her yaptığım söyleşinin kaydını ailelerine hediye ettim. Çoğu farkında bile değildi ama ölümlerinden sonra aileler için de çok kıymetli bir hediye oldu. Planımda 12 söyleşi daha var. Bu kişilerden biri, ikinci kuşak mübadil. Onun da yaşı 90'ın üzerinde. Çok arzu ediyorum, inşallah imkanım doğar. O insanın da sağlığı yerinde. Onunla bir söyleşi gerçekleştirebilirsem çok mutlu olacağım. Kalanları en kısa zamanda bitirip kayıt altına almak zorundayım çünkü kitabıma bunları da dahil etmek istiyorum."
Evlatlık verilen halasından haber alamadılar
Savaş, yaptığı çalışmalarla bilgi, belge ve veriler elde ederek mübadele bilinci oluşturmayı amaçladığını, Mudanya'da kimliğini yitirmeyen, mutfağından, düşüncesinden hayat biçimine kadar farklı olan ve halen yaşayan mübadele kültürünün farkında olunması gerektiğini vurguladı.
Anne ve babasının çocuk yaşta Girit'ten Mudanya'ya geldiğini, babasının ölünceye kadar sürekli ağladığını anlatan Savaş, şu bilgileri paylaştı:
"Babam, babası ve iki ablasıyla gelmiş. Ablalarından Hatice Hanım, yoksulluktan dolayı bir subaya evlatlık veriliyor. Bir daha da babam, ablasına kavuşamıyor. İzini kaybettiler. Yıllarca aradılar, soruşturdular fakat hiçbir şey elde edemediler. Babam, 2003 yılında vefat etti, 83 yaşındaydı. Ölünceye kadar sürekli ablasını ağlayarak yad etmiştir. Halen de halama ulaşamadık. Tabii ki de ölmüştür ama çocukları var mıdır yok mudur, ben de çok aradım fakat bir sonuç elde edemedim. Ne annem ne de babam mübadeleyle ilgili bir şeyler anlattı. Onlar sürekli suskunluğu, bir hafıza kaybı yaşamayı tercih ettiler. Sadece gözyaşlarıyla duygularını ifade ettiler. Bir film izlediğimizde, böyle bir konu olduğunda sürekli ağlarlardı. 'Anne, babam niye ağlıyor?' diye sorardım. Annem hiçbir şey söylemezdi."
Mübadillerin bir taraflarının hep eksik kaldığını ifade eden Savaş, "Bu insanlar, maalesef doğdukları topraklarda ölemediler. Onlar, her zaman yüreklerinde iki vatan sevdasını taşıyan insanlardı; yeni topraklara ekilen tohumlardı adeta. Çünkü orada bir yaşamdan koparıldılar. Hemen hemen hepsi, geri döneceğine dair umut içinde öldüler. Maalesef kimi anahtarını saksısının içine koydu, kimi komşusuna bıraktı ve buraya geldi. Göç çok zor, ağır bir travmadır." değerlendirmesinde bulundu.
Emir Doğan Savaş, Yunanistan'ın birçok bölgesini gezdiğini, rehberlik yaptığını, Girit'e 3 kez gittiğini belirtti.
Mübadele döneminde Türkiye'den Girit'e giden Rumlarla onların çocuklarıyla konuştuğunu ifade eden Savaş, şunları kaydetti:
"Onlar da aynı duygu içinde çünkü onlar da kimi Manisa'dan kimi İzmir'den kimi işte Kapadokya'dan gelmiş insanlardı ve hepsinde bir ortak hüzün sezdim. Tanıştıkça ellerimizi nasıl tuttuklarını size anlatamam. Girit'te karşılaştığımız bir kadıncağız, Manisalıymış, 'Biz Türkiye'den geldik' deyince bize kapısını açtı. Bize Rumca 'Nereden geliyorsun?' deyince, annemler de 'Türkiye'den' diye karşılık verince kadın, ağladı. Kendisinin de Manisalı olduğunu söyledi. Bizi içeri aldı, ikramlarda bulundu. Biz de hediyeler verdik ve 1 saate yakın annemle hüngür hüngür ağladılar, anlattılar. Kadın 85 yaşının üzerindeydi. İster Rum ister Türk olsun aynı yoğun duygu içinde. Hiçbir pişmanlık, nefret ve kin olmaksızın içi tamamen insani duygularla birbirleriyle kucaklaştılar, söyleştiler. Biz oradan zor ayrıldık."
ETİKET : giritlimübadilhüzün