NATO hep karşımızda yer aldı

NATO, 11-12 Temmuz Zirvesi öncesinde Türkiye’yi, İsveç’in üyeliğine ikna etmek için markaja almış durumda. Her ihtiyaç duyduğunda Ankara’nın kapısını çalan ittifak üyeleri, söz konusu Türkiye’nin güvenliği olunca üç maymunu oynuyor. NATO, ne PKK, FETÖ ve DEAŞ; ne de birkaç yıl önce Suriye’nin tehditleri karşısında harekete geçmedi.

Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta 11-12 Temmuz tarihlerinde yapılacak NATO Zirvesi öncesi gözler, terör destekçisi İsveç’in üyeliğine sıcak bakmayan Türkiye’ye çevrildi. Sadece ihtiyaç duyulduğunda hatırlanmak istenmeyen Türkiye’nin, elindeki kozu bu kez boşa harcamayacağı bekleniyor. NATO üyesi ülkelerin, İsveç’in üyeliği için Türkiye’ye markaj çabaları artarken, NATO’nun bugüne kadar Türkiye’ye gerçek anlamda müttefik gibi destek olmaması da tartışma konusu oldu. Türkiye, NATO bünyesinde en kritik, en tehlikeli görevleri üstün başarılarla tamamlayıp rüştünü ispat etmesine rağmen, aynı fedakârlığı, en ihtiyaç duyduğu dönemlerde dahi NATO’dan göremedi. 18 Şubat 1952’de tam üye olan, Kore’de 900’den fazla şehit veren, Afganistan, Irak ve Kosova gibi kritik misyonlarda görev alan Türkiye’ye, NATO’nun desteği bugüne kadar sözden öteye geçemedi.

DESTEK YERİNE OYALAMA TAKTİĞİ

Son dönemde sık sık “Müttefiklerimizden hiçbiri Türkiye’den daha fazla terör saldırısı mağduru olmadı” sözlerini duymaya başladığımız NATO, Türkiye’yi terör örgütlerine ve sorun yaşadığı ülkelere karşı hep yalnız bıraktı. PKK, YPG, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı verilen askeri ve diplomatik mücadelemize fiili bir desteği olmayan NATO, Suriye, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Ermenistan ve Rusya ile yaşanan sorunlarda da destek olmak yerine oyalama taktikleri yürüttü, Ermenilerin soykırım iddialarında olduğu gibi hep karşı tarafı tuttu.

Çekiç Güç belası

Körfez Savaşı bittikten sonra ABD, İngiltere ve Fransa, Saddam’ın Kürtler’e tekrar saldırabileceği gerekçesiyle Türkiye’de bir askeri gücün konuşlandırılmasını sağladı. Temmuz 1991’de Türkiye’ye gelen Çekiç Güç PKK’ya silah ve erzak yardımında bulundu. ABD’liler bunu yalanlamadı. PKK, Çekiç Güç’ün kanatları altında Kuzey Irak’ta palazlandı.

TERÖRİSTLERE KUCAK AÇTI

NATO müttefiklerimiz ABD ve Avrupa’nın önde gelen ülkeleri, binlerce askerimizi ve insanımızı şehit eden PKK ve FETÖ gibi örgüt mensubu teröristlere kucak açtı. Türkiye’nin, 15 Temmuz darbe gişimi dahil, içeride ve dışarıda terör saldırılarına maruz kaldığı terör örgütlerini, terör listelerine bile almadı. PKK’yla birlikte FETÖ’cülere kucak açan “sözde müttefikler” 15 Temmuz darbe girişiminde bile Türkiye’yi yalnız bıraktı ve darbenin başarıya ulaşmasını bekledi. Türkiye’nin iade taleplerine karşılık vermek şöyle dursun, ülkelerinde teröristlerin Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhine eylemlere müsaade etti. NATO ise üye ülkeleri Türkiye’nin yanında yer almaya davet dahi etmedi.

UÇAĞIMIZ DÜŞÜRÜLDÜ NATO KARŞILIK VERMEDİ

2012 yılında Suriye, Türkiye’nin keşif uçağını düşürdüğünde, aynı yıl Suriye’den atılan top mermisiyle Akçakale’de 5 Türk vatandaşı hayatını kaybettiğinde, NATO, üyesi olan ülkeyi yalnız bırakmayı tercih etti. Benzer şekilde 2016’da DEAŞ tarafından Kilis’e atılan roketlerle sivil yerleşimler hedef alınırken, “Türkiye’nin bombalanması NATO topraklarının bombalanması demektir” diyen bir NATO yöneticisi ve NATO ülkesi çıkmadı.

ASKERİ ARAÇ FARI BİLE SATMADILAR

Türkiye’ye yönelik saldırıları durdurması, hatta karşı saldırıda bulunması gereken NATO, Türkiye’nin hava savunma sistemleri taleplerine bile yeterli karşılık vermedi, ABD müttefikine Patriot füzelerini satmadı. Patriotlar satılmadığı gibi ABD ve Almanya’nın Türkiye’de konuşlandırdığı Patriotlar da sökülüp götürüldü. Bazı NATO üyesi ülkeler savunma sanayii alanında Türkiye’ye açık ve gizli ambargo uyguladı. Bazı ülkeler, Türkiye’nin bir askeri araç farını bile ithal etmesine izin vermiyor. İdlib’de 30’dan fazla Türk askerinin şehit olduğu saldırılarda NATO müttefikleri ve özellikle ABD, olan bitenlere seyirci kaldı. NATO’nun yine sözde Türkiye’ye destek açıklamalarına rağmen Türkiye’nin hava savunma sistemleri talebi gözardı edildi.

ÇİFTE STANDART

Türkiye, sınırlarını ve sivillerin canlarını korumak için Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın aldığında ise NATO müttekimiz ABD, NATO sistemlerine uygun olmadığı gerekçesiyle vazgeçmemiz için yaptırım tehdidini ortaya attı, Türkiye’ye karşı ekonomik savaş başlattı. ABD’nin, Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası (CAATSA) kapsamında Türk yetkililere ambargo uygulandı. Oysa ki S-400’ün kardeşi S-300’leri NATO üyesi Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya aldığında kimse sesini bile çıkarmamıştı.

İtidal çağrılı kayırma

NATO üyeleri arasında Avrupa ülkelerinin çoğunlukta olması nedeniyle, Yunanistan ve Rum Kesimi gibi ülkelerle yaşanan gerginliklerde her zaman Türkiye aleyhinde bir tutum sergilendi. Yunanistan ve Rum Kesimi’nin ihlallerinde “itidal” çağrısı ile pasif kalarak haksızlığa göz yumuldu. Yakın zamanda Rum Kesimi’nin doğalgaz sondajı yapmak için ilan ettiği Doğu Akdeniz’de KKTC’nin dışlanmasına NATO üyesi AB ülkelerinin destek vermesi de NATO’nun çifte standartlarından biri oldu.

Yunanistan böyle geri döndü

İsveç'in üyeliği karşısında Türkiye'nin menfaatlerini sıkı şekilde savunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan’ın 1980 yılında NATO’ya dönüşü hakkında geçmiş yönetimlerin hatalarına dikkat çekmişti. Yunanistan, 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’na tepki olarak NATO’nun askeri kanadından çekilmiş, sonra pişman olup dönmek istediğinde Türkiye'nin vetosu ile karşılaşmıştı. Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü Türkiye'deki 1980 askeri darbesinden 1 ay sonra sağlanmıştı. (yenisafak.com)