Ne zamana kaldık
"Ne zamana kaldık" der yaşlılarımız.
Haksız da değiller.
Şu bilgisayarlar...
Leptoplar...
Elektronik eşyalar...
Bilgisayar ağırlıklı cep telefonları...
Herşeyi önümüze getiren son model televizyonlar...
Şaşırtıyorlar bizi
Olmadık şeyleri gözönüne döküyorlar.
Ne istersen...
Ne dilersen...
Ne izlemek...
Ne görmek istiyorsak anında elimizde.
Anında karşımızda.
Sakıncalı...
Tehlikeli...
Müstehcen...
Dinimize...
Milli değerlerimize ayıp...
Yasak...
Ters...
Günah olan ne varsa istediğimiz anda erişebiliyor...
İzleyebiliyor...
Görüyor...
Seyredebiliyoruz.
Yaşlısından gencine...
Kızından erkeğine...
Çoluk çocuk, herşeyi isterse anında elde edebiliyor...
Alışveriş yapıyor...
İsmarlıyor...
Sipariş ediyor...
Giyiyor...
Yiyor...
Beğenmezse iade edebiliyor.
Ders çalışmak için kitaplar...
Notlar...
Dipnotlar...
Araştırmalar...
Dergiler, gazeteler, mecmualar.
Geçmişe ait ne varsa...
Edebiyat, tarih, coğrafya...
Matematik, kimya, fizik, felsefe.
Ne istersen elinin altında.
Okul gibi...
Dersane gibi...
Yardımcı kaynaklar olabildiğince.
Yok yok.
Bizim gençlik yıllarımızda bir olay anlatırlardı:
"Bilgisayar yeni icat olmuş ve kocamanmış haliyle, insanlar görsün diye sergilemişler ve " istediğinizi sorun cevap alırsınız" demişler.
Herkes birşeyler soruyor bilgisayar cevap veriyormuş.
Soru sorma sırası bizim Türk'e gelmiş.
Eğilmiş, yavaşça bilgisayara birşey sormuş.
Bilgisayar çalışmaya başlamış.
Hart hurt, çat çut, fıs mıs derken beş on dakika sonra dumanlar çıkmaya başlamış bilgisayardan.
Koşmuşlar ilgililer.
Türkü yakalayıp sormuşlar "Naaptın yahu bu bilgisayara?"
Türk şaşkın şaşkın "Vallaha birşey yapmadım"
"Yahu, birşey yapmadan, sormadan bu makine bozulmaz, söyle ne sordun"
Türk şaşkın ve korkarak "Sadece, ne var ne yok" diye sordum"
Diye cevap vermiş.
Herşey yüklenmiş bilgisayarın ana kartına.
Ama "ne var ne yok" sorusuna cevap yüklenmemiş.
Şimdi o bilgisayar elimiz de, cebimiz de.
Evimiz de iş yerimizde okulumuzda...
Orda burda her yerde.
İki yaşındaki bebe den doksan yaşındaki dedeye dek herkesin elinde.
Ne zamana kaldık.
Birçok yaşlımızın kafası almıyor olabilir ama yeni yetmeler analarının karnında öğrenip öyle doğuyorlar.
Zamane çocukları dedikleri bu olsa gerek.
"Ne zamana kaldık" deseler de haklılar.