Nerede durmalıyız?
Filistin ile İsrail arasında yaşanan kanlı hesaplaşmada kamuoyunun aklı karışmış…
Nerede duracağını bilemez hale gelmiş…
Kimi Filistin tarafında kimi de İsrail…
Her iki taraf ta acziyet içinde.
Öyle ki S. Nişanyan’ın açıklamalarını referans sayanlar var. Arınç’a sallayanlar, Davutoğlu’na ‘layk’ atanlar…
Oysa kulak verilmesi gereken ses ve durulması gereken yeri işaret eden pusula belli…
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tarafları itidale davet eden ve Türkiye’nin bölgesindeki her krizde arabuluculuk rolünü yansıtan ve pekiştiren net tutumu ana referans noktamızdır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında konuya ilişkin dile getirdiği ifadeler pusula niteliğindedir.
“Sivil can kayıplarının haklı ve geçerli bir bahanesi olmaz, olamaz. Haksızlıklara çanak tutularak, insanlık vicdanını yaralayarak, inanç ve insan hürriyetini sakatlayarak meşru ve hukuki bir hakkın savunması yapılmaz, yapılamaz. İsrail-Filistin arasında başgösteren geniş çaplı krize sağduyuyla yaklaşmak, normalleşmenin süratle teminini sağlamak, bir an evvel arabulucuları devreye sokmak uluslararası toplumun acil gündemi olmalıdır” çağrısında bulunan Türkmen Beyi Bahçeli’nin şu tahlili, kamuoyundaki tartışma bağlamının vasatlığını gözler önüne sermektedir:
“Ülkemizde ise bazı sözde yorumcu ve yarım akıllı uzmanların yaptıkları değerlendirmelerini, sübjektif önyargıların güdümünde meseleye yüzeysel bakmalarını hayretle karşıladığımızı özellikle belirtmek istiyorum.
Hamas’ın saldırı hazırlığından İsrail’in niçin haber alamadığını, Demir Kubbe’nin nasıl delindiğini, çatışmaların arka planında siyasi bir kurgunun bulunup bulunmadığını, çatışmaların iç siyasette sıkışan Netenyahu’nun bir oyunu olup olmadığını tartışanlar işin özünde Filistin davasını anlamayan, anlamak istemeyen, hatta Siyonist yayılmacılığa sempati besleyip selam duran müşkülpesent, meczup ve melez zihniyetlerdir.
Geçmişte İsrail saldırılarına ses çıkarmayanların bugün İsrail’in holiganı kesilmeleri müzminleşmiş akıl dağılması ve utanç duvarını aşmış bir aymazlıktır.
Bu düşüncelerimden, Hamas’ın 7 Ekim operasyonunu haklı çıkarma gayesi taşıdığım anlaşılmamalıdır.
Bilakis sivil ve masum can kayıplarından, sahnelenen insanlık dışı manzaralardan ziyadesiyle müşteki, müteessir ve rahatsız olduğum tartışmasızdır.”
Bilge lider Bahçeli’nin tarihse perspektifinden hareketle gayet açık bir şekilde teşhis ettiği soruna ilişkin çözüm önerileri de hangi safta durmamız gerektiğini çerçevelemektedir:
“İlk olarak, ateşkes rejimi derhal tesis edilmeli, taraflar itidal, sükûnet ve aklıselim bir çizgiye eşzamanlı olarak gelmelidir.
İkinci olarak, Filistin ile İsrail arasındaki çatışmaların bölgesel bir nitelik kazanmadan, hatta küresel alana sıçrama ihtimalini de hesaba katarak taraflar arasında barış görüşmelerinin ortamı süratle inşa edilmelidir.
Üçüncü olarak, bağımsız, egemen, siyasi ve toprak bütünlüğünü tescillemiş, 1967 sınırları dahilinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin tanınması ve temelinin atılması ertelenemez, geciktirilemez bir zorunluluktur.”
“Adalet tecelli etmeden, hak yerini bulmadan, mağduriyetler giderilmeden ikazla belirtiyorum ki, sıkılı yumruklar açılmayacak, akan kan durmayacak, huzursuzluk sarmalı tesirini kaybetmeyecektir. Mescidi Aksa ilk kıblemizdir, Müslümanların şerefidir. Tarihi ve manevi statüsü her türlü tartışmaya, her türlü mütecaviz dayatmalara kapalıdır. İki devletli çözüm hedefiyle inanç ve insan hakları teyit edilmelidir. Filistin’in huzuru demek İsrail’in huzuru demektir. Filistin güvencedeyse İsrail’in güvenliği de sağlam esaslara bağlanacaktır. Filistin ve İsrail’in huzuru dünya barış ve huzuruna muazzam bir destektir. Biz huzuru bir insan onuru olarak telakki ediyoruz. Kaldı ki insanlığın huzur bulmasını amaçlıyoruz.”
Siyasi ergenlik döneminin hezeyanları içinde kıvrananların aksine Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin konuya yaklaşımı güven vermektedir.
Öte yandan abluka altındaki Gazze’de yaşanan insanlık dramının ivedilikle sonlandırılması gerekiyor. Emin olunuz ki sonuç yine Türkiye’nin uluslararası diplomasideki etkin rolüyle şekillenecektir.
Saygılarımla…