O bir yiğit anne

O bir yiğit.

O bir hanım efendi.

O bir anne.

O bir vatan evladı.

O bir güçlü kadın.

O bir vatansever, o bir bayrak sever.

O, bir milletin sevinçleriyle sevinen; acılarıyla acıyan duygulu bir kadın.

O bir büyük sanatçı.

Büyüklüğünü, Diyarbakır annelerini bir kez daha ziyaret ederek gösterdi.

O yürekli kadın Hülya Koçyiğit.

Kimi siyasetçilerin gidemediği kimi siyasetçilerin o anne kadınların yanına gitmeye çekindiği.

“Tepki alırım” diye korktuğu…

Kimi siyasetçilerin oy devşirme hesabıyla görmezden geldiği… 

Kimi siyasilerin onlardan ürktüğü Diyarbakır annelerini ziyarete gitti Koçyiğit.

Vatanın birliğine, devletin varlığının güçlülüğüne, halkının ayrılmaz bütünlüğüne; yani taşın altına elini koydu.

İsmi gibi yiğitliğini ortaya koydu.

Diyarbakır annelerine destek verdi.

Bu destek halkın birliğe, beraberliğe, kardeşliğine, vatana, millete sahip çıkma desteğiydi.

Kimilerinin hesaba katmadığı, ciddiye almadığı anneleri ziyaret etti.

“Ben de bir anneyim” dedi.

“Ben de vatanıma, milletime, bayrağıma sahip çıkıyorum” diyerek, teröre üstü kapalı destek verenlere mesaj yolladı.

“Terörün her türlüsüne karşıyım” dedi.

Şimdiye kadar kaç sanatçı gitti Diyarbakır annelerini ziyarete?

Ama o gitti.

O orada yalnız çocukları dağa kaçırılmış annelere destek için gitmedi.

Dünyaya terör belasının ne büyük tehlike olduğunu ortaya koymaya gitti.

O oraya annelerin en kutsal varlık olduğunun ispatını yapmaya gitti.

Karda, kışta, yazın sıcakta evlatlarının dağdan gönderilmesi için çile çeken yürekleri acı dolu annelerin yanından olduğunu belirtmeye gitti.

Bir değil, iki değil, bu üçüncü kez gelişi annelerin yanına.

“Onlara saygı duyuyorum ve benim de yüreğim sızlıyor” diyor Hülya Koçyiğit.

“Artık dağdaki çocuklar gönderilsin! Bu acı, bu hasret, bu bekleyiş bitsin” diyor bu yiğit kadın.