O düğüm çözülür mü?
Bursa’da kime sorsanız akla gelen ilk sorun, trafik.
Ardından çevre kirliliği ve çarpık kentleşme gibi konular sıralanıyor.
Genel manzaraya baktığınızda trafik, bir sorundan çok ‘sorunsal’ gibi duruyor. Yani çözümü zora girmiş hatta çözümsüz noktalara gelinmiş…
Ki bu durumun nedeni, toplum olarak çözümü tek bir kurum veya kuruluşa ihale etme refleksimiz…
Sorunu çözmek için nedenselliğine bakmak ve çok aktörlü olarak ele almak gerekiyor. Ancak sadece yerel idarenin gücü ve iradesiyle sınırlanan bir tablo var önümüzde.
Oysa tüm diğer sorunlarda olduğu gibi trafik için de sosyal alanda topyekûn bir farkındalık gerekir.
Yol, kavşak, köprü yapmak tek başına sorunu çözmeye yetmiyor. Trafiğe katılanların tutum ve eğilimleri de sorunun büyüme sebepleri arasında yer alıyor.
Kural ihlalleri, trafik terörü sayılacak derecedeki hız, kontrolsüz şerit değiştirme, seyir halinde telefon ve sigara kullanımı gibi hem kendi hem de başkalarının hayatını riske atan eylemler, trafikte herkese bir bedel ödetiyor.
Korna kullanımındaki duyarsızlık, kadın sürücülere yönelik tahammülsüzlük, alkollü araç kullanımı, toplu ulaşımdan kaçınma, alternatif ulaşım araçlarına yönelmeme, yaya önceliğinin ve geçiş üstünlüğünün umursanmaması gibi birçok başka neden de sayılabilir.
Akan trafikte bir anlık dikkatsizlikten kaynaklanan ufak çaplı bir temas bile arkadaki trafiğin saatlerce yavaş seyrine mahal veriyor.
Toplum olarak trafikteki davranış bozukluklarını rehabilite etmeden sorunu çözemeyiz.
Tabi ki yeni yollar, köprüler, kavşaklar, tünel bağlantıları, tali yollar yapılmalı; bu talebe ve değişen şartlara itirazımız yok. Ki bu noktada Bursa Büyükşehir Belediyesi, yoğun bir emek, bütçe ve mesai sarf ediyor.
İşte en son örnek, Acemler’e vurulan neşter.
Kentte trafiğin en yoğun olduğu ve günde 200 binden fazla aracın geçtiği noktaya nefes aldıracak büyük bir yatırım yapıldı.
Büyük diyorum çünkü hem yapılan iş hem de bütçesi bu sıfatı hakkediyor.
Oulu Tüp Geçidi…
Acemler Aktarma Merkezi…
Yeni Stadyum Caddesi…
Sedat 3 Köprüsü…
Mudanya Kavşağı bağlantı kolları…
Toplam 750 milyon liraya mal olan bu yollar, geçen gün bir törenle ulaşıma açıldı. Önemli bir yatırım. Bu noktada Büyükşehir Belediyesi’ni ve Başkan Alinur Aktaş’ı tebrik etmeliyiz.
Fakat dikkatinizi çekerim tam tamına 750 milyon! Eski parayla 750 trilyon.
Böyle bir kamu kaynağını, bir sorununun çözümü için kullanmayı toplum olarak oturup düşünmeliyiz. Evet, Büyükşehir ekonomik şartların ağırlığına rağmen büyük bir yatırıma imza attı.
Bu bir iradenin ve gücün yansımasıdır. Kuşkusuz daha büyük bütçeler de harcanabilir.
Asıl konu kullanılan bütçenin büyüklüğü veya küçüklü değil.
Mesele, toplumun tüm unsurlarıyla paydaşı olduğu ve çözümünde rol alabileceği her konuyu yalnızca siyasi erkin sorumluluğuna terk etmesi ve her sorunun parayla çözülmesini beklemesidir.
Aktörü olduğumuz bir sorunun çözümü için başka, belki de daha fazla ihtiyaç duyduğumuz, alanlara aktarılabilecek bir bütçe kullanıldığını yadsımamalıyız.
Fakat ne yazık ki biz, toplum olarak sorunlarımızı çözmek şöyle dursun her geçen gün yeni sorunlar doğuruyoruz.
İşte çevre kirliliği onlardan biri!
Herkes şikayet ediyor ama kimse sorumluluk almak istemiyor. Evinde çöpünü ayrıştırmıyor, atık yağını gidere döküyor, atık pillerini çöpe atıyor lakin kirlilikten şikayet ediyor.
Günlük hayat pratiklerinde çevresel sorumluluklara yer açmayanların sizce söz hakkı var mı?
Fabrikasının hava ve su salınımı için gerekli tedbirleri almayan iş insanı, çevre konusunda bizi ikna edebilir mi?
İşte çarpık yapılaşma bir başkası!
Plansız alanlarda hiçbir mühendislik hizmeti almadan imal edilen konutlarda oturanlar, kent estetiğini anlayabilir ve konuşabilir mi?
Deprem güvenliğini, enerji tasarrufunu içselleştirebilir mi?
Kısaca kent hayatında her dönem sorun ve sorunlar olacaktır. Bu sorunlar bir şekilde çözülecek veya kanıksanacaktır. Ama önemli olan bizim sorunları ele alma biçimimiz ve düşünme yapımızdır.
Toplum olarak sorunlara doğru yaklaşımı, bize düşen sorumlulukları ve çözümün paydaşı olmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Esen kalın.