O mübarek asker, işte bu asker!

Kıymetli okur,

Vatandaş olarak her birimizin ödevleri var.

Bakmayın siz, birilerinin ‘ödev’ kelimesi üzerine yaptığı olumsuzlamalara…

Ödev, bilinçtir.

Ödev, sorumluluktur.

Ödev, disiplindir.

Bilinçsiz, sorumsuz ve disiplinsiz bir ferdin bırakın toplumu kendine bir faydası olabilir mi?

Kendine faydası olmayandan sosyal edinime katkı beklenebilir mi?

Milletimizin her bir ferdinin vatandaşlık şuurunda olması gerekir.

Peki, bu ne demektir?

Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor:

‘Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır.’

Bu söz, bir yönüyle ödevimizin çerçevesini de çizer. Herkes işini en iyi şekilde yapmış olsa başımıza bunlar gelir mi?

İşte ‘herkes’ noktasına bireyden varılır. Her bir bireyin işini en iyi şekilde yapma vazifesi vardır. Bir kişinin boşvermişliği bir salgına dönüşebilir. Zira dönüştü ve de dönüşüyor.

Uğruna can verilir ama ondan vazgeçilmez dediğimiz 5 temel unsur var: Vatan, Millet, Devlet, Hürriyet ve Bayrak!

Bugün bu 5 temel unsurun ikisinin tehdit altında olduğunu görüyoruz.

Milletimiz, doğal afetlerin tehdidi altındadır.

Birinci derece deprem kuşağında bulunan ülkemizde artan kentli nüfusla birlikte ortaya çıkan hızlı ve çarpık şehirleşme, milletimizin varlığı açısından bir tehdit olarak gün gibi ortada durmaktadır.

Depremsellik nedeniyle mevcut yapı stokumuzun bir milli güvenlik sorunu olduğunu kabul etmeli ve hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz.

Oturduğumuz yapının risk seviyesini belirlemek, riskli ise gerekli adımları atmak öncelikle biz, vatandaşın ödevidir.

Ne yazık ki 30 yıllık riskli yapıda oturduğu halde kurtarıcı bekleyen yüz binlerce insan var. Eski dairesi kentsel dönüşüme gireceği zaman ‘para vermem üstüne para isterim’ diyenler var.

‘Hem evim yenilensin hem de para ödemeyeyim’ yaklaşımında olanlar var.

Kıymetli okur, bu kamunun hakkını yemektir ve sorumsuzluktur! Ve hiçbir sorumsuzluğun bedelini toplumun geneli ödemek zorunda değildir!

Vatandaş, kendi şartlarını iyileştirmek ve sağlıklı kılmak adına harekete geçmek zorundadır. Vatandaş, çok çalışmak, çalışırken kazanmak, kazanırken de toplumu güçlendirme farkındalığında olmak zorundadır.

Öyle olmadığı takdirde topyekûn yardıma muhtaç duruma düşmekten başka yol var mı?

Kıymetli okur,

İkinci tehdit altında olan temel unsurumuz ise devletimizdir.

Son 10 günde çok defa gördük ki bir takım asalaklar, vatandaşa ‘devlet yok’ algısı yerleştirmek için ellerinden geleni yapıyor.

Sıcak ofislerinde sosyal medya üzerinden yaptıkları sorumsuz paylaşımlarla ‘millet sahipsiz’ deme aptallığına düşüyor.

Tarih bilmez şuursuzlar! Şunu öğrenin ki büyük milletimiz tarihin her devrinde hür ve bağımsız yaşadı!

Tasmalara alışmış sizler gibi ‘sahip arar’ durumda mı sanırsınız bu milleti?

‘Bağımsızlık, benim karakterimdir’ diyen bir lider çıkarmış bu necip millete ‘sahipsiz’ demek vasatlıktır.

Bu vasat takımının çığırtkanlığıyla ‘devlet yok’ yaygarasına elbette ki bir cevap verilmelidir.

Cevap net: Devlet vardır ve her yerdedir!

İşte bu bağlamda Haluk Levent ve samimi Ahbap gönüllülerini değil, bu yardım seferberliğini ‘devlet yok’ imajına alet edenleri eleştirmeliyiz.

Ne yazık ki örgütlü kötülük, Ahbap’ı da ‘devlet yok’ algısı için sosyal medyada kullandı.

Sanki Şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Janadarma Genel Komutanlığı, Emniyet Teşkilatı, AFAD, Kızılay ve beraberinde 50’ye yakın sivil toplum kuruluşu bölgede yokmuş da bir tek Ahbap varmış gibi kampanya yapanlar oldu.

Bunları yapanların kimler oldukları da aslında deşifre edildi. Haluk Levent de bu organize kötülüğe alet olmamak adına tavrını ortaya koydu.

Bu noktada da ihtiyacımız olan dayanışma, birlik ve beraberlik ruhudur.

O çok bilmiş asalaklar, sıcak ofisinde, kaloriferli konutlarında, lüks arabalarında ve marka kıyafetleriyle ‘devlet yok’ derken Antakya’da kahraman Mehmetçik tarafından enkazdan çıkarılan küçük çocuk şunu diyor:

EN BÜYÜK ASKER, İŞTE BU ASKER!

Esen kalın.