Öğretmen mağdur olmamalı...

Kıymetli okur,

biliyorsunuz ki kamudaki öğretmenlere zorunlu hizmet yükümlülüğü var.

Bu yükümlülükle ilgili Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçmişte 1990, 1998, 2000 ve son olarak da 2010 yıllarında muafiyet çıkarmıştı.

Son 13 yıldır yeni bir muafiyet verilmiyor.

Fakat öğretmenler, bir takım mağduriyetler kaynaklı olarak zorunlu hizmet affı talep ediyor.

Peki, nedir o mağduriyetler?

Bu konuda seslerini duyurmaya çalışan öğretmenler şu açıklamayı yapıyorlar:

2010 sonrası atanmış, bir müddet zorunlu hizmetini yapmış; eş, sağlık, can güvenliği mazereti ile zorunlu hizmet bölgesi olmayan bir yere atanmış ve sonrasında özrü ortadan kalkmış öğretmenler mağdur. Yani; eşinden ayrılan, eşini kaybeden, eşi işten çıkarılan; ailesini, sevdiğini, anne babasını, evladını kaybeden öğretmenler... Ayrıca tüm dünyada ve ülkemizde görülen Covid-19 salgını ve 11 ilimizi etkileyen asrın felaketi deprem nedeniyle bu mağduriyetlerin sayısı bir hayli arttı.

Kurumlar arası geçiş ile MEB’de öğretmenlik yapan, önceki kurumunda zorunlu hizmetini tamamlamış olan ancak bu sürenin MEB bünyesinde sayılmayarak yeniden yani ikinci kez zorunlu hizmet yapması beklenen öğretmenler mağdur...

Eşinin emeklilik süresi gelmiş fakat kendisi zorunlu hizmet yükümlüsü öğretmenler mağdur. Yeni çıkarılan ve kamuoyunda EYT olarak bilinen emeklilik yasasıyla da  bu sayı daha da artacak.

Zorunlu Hizmet Affı ile ilgili bir başka görüş de hemen her ilde zorunlu hizmet bölgesi kapsamında okul ya da kurum bulunduğudur. Ancak bu okul ve kurumlarda zorunlu hizmet yükümlüsü öğretmenlerin ya branşı gereği tercih yapabileceği okul bulamamaktadır ya da okullarda öğretmenimizin branşında boş norm bulunmamaktadır.

Zorunlu hizmet yükümlülüğü yerine bir çok sendikanın da savunduğu gibi bu bölgelerde çalışan öğretmenlere teşvikler getirilmesinin kalıcı çözümler için uygun olacağı düşüncesindeyiz. Bu teşvikler; Ek hizmet puanı, artırımlı ek ders ücreti, ekstra kıdem, lojman imkanı , ulaşım yardımı olabilir. Öğretmenler arası fırsat eşitliğini sağlamak açısından, geçmiş muafiyet uygulamalarından yararlanan öğretmenler de olduğu gibi, şuan bu affı bekleyen öğretmenlerimizin de haklı talepleri karşılanmalıdır.

06.05.2010 tarihi itibari ile atanan zorunlu hizmet yükümlüsü öğretmenlere muafiyeti hakkı verilmesi hususunda gerekli çalışmaların yapılarak zorunlu hizmet yükümlülüğümüzün kaldırılmasını talep ediyoruz.

***

Öğretmenlere 45 bin atama müjdesi veren hükumetin bu sese de kulak vermesi gerekiyor.

Makul ve mantıklı gerekçelere dayanan taleplerin karşılanmaması durumunda oluşacak mağduriyetler, sağlıksız sonuçlar doğmasına neden olabilir.

Hele ki seçim döneminde bulunduğumuz bugünlerde toplumun her kesiminde moral ve motivasyonu artırmaya ihtiyaç varken zorunlu hizmet affı bekleyen öğretmenlere de umut olunmalı.

Seçim olsun veya olmasın halkın gerçekliğini okuyan ve soruna çözüm üreten politik yaklaşımıyla bugünkü iktidarın bu sorunu da geçmişte olduğunu gibi çözeceğine inanıyorum.

Öğretmenlerimizin de haklarının gözetildiğine ikna olması gerek.

***

 

ESNAF DA EYT’DEN FAYDALANMALI

 

Bilenler bilir.

En başından beri EYT’ye esasında erken yaşta emekliliğe karşıyım...

Evet, EYT’liler son derece demokratik yollardan mücadele ettiler.

Bu mücadeleyi saygın buluyorum. Çünkü Fransa’ya bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız! 62’den 64’e çıkacak emeklilik yaşı için Fransızlar her türlü eyleme imza attı. Paris sokaklarını fareler bastı...

Bizde EYT mücadelesi bir hakka dayanıyor. Ancak hep birlikte yaşadığımız bu ülkede ekonomik sorunları çözme adına atılması gereken adımlar var.

Ne yazık ki EYT, bu adımlardan ilki değildi. Fakat atıldı.

EYT’liler yatıp kalkıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dua etsin.

Bugünkü ekonomik koşullarda hem bu adımları atıp hem de iktidara talip olmak da şaşırtıcı derecede bir cesaret işidir.

Bunca yükü nasıl taşıyacaksın ey iktidar? Elinde sihirli değnek mi var? Galiba var.

Onca kaos ve kriz yaygarasına rağmen bu iktidar depremin ardından 40’ıncı günde kalıcı konut için temel attı ya daha ne olsun.

Bu ortamda Bor Karbür tesisi açtı ya helal olsun...

Daha sayılır da biz başlığa gelelim.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, son açıklamasında şöyle dedi:

Günde 18 saat çalışan esnaf 9 bin prim gününde emekli olurken 8 saat çalışan SSK’lının 7 bin 200 günde emekli olması Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Mağduriyetin ortadan kalkması için esnafımız da SSK’lılar gibi 7 bin 200 prim günü ile emekli olabilmeli. EYT düzenlemesi esnafımızın bu sorununu gidermediği gibi geriye dönük borçlanma hakkı verilmediği için mağduriyetleri artırdı. Oysa esnafa sağlanacak geriye dönük borçlanma hakkı ile devlete önemli bir gelir kaynağı sağlanır...

Şimdi gel de bu ifadelere haksız de!