OKYANUSA GİDERKEN GÖLDE BOĞULANLAR
Dünkü yazının başında bazı siyasi isimleri görenler, devamında buna dair bir şeyler karalanmadığını görünce sitemlerini ilettiler.
Hatta konuyu saptırdığımı bile söyleyen oldu.
Evet saptırdım zaten tam da yazmak istediğim bu idi. Sosyal medyanın bizi alıp götürdü yer.
Amacına ulaşmış demek.
Ama madem merak ettiniz o konularda da elbette bir fikrimiz var.
Bugün de İmamoğlu ve Karadeniz gezisini yorumlayalım mesela.
Öncelikle soralım.
Bayram bayram dünyanın birçok ülkesinden büyük, Türkiye’nin en büyük, metropolit, devasa İstanbul’unun belediye başkanı neden İstanbul’da değil de Karadeniz’deydi?
Şimdi bu bir eş dost aile ziyareti idiyse, neden üç otobüs insan ve gazetecilerle gidildi?
Yok, eş dost ziyareti değil siyasi bir hamle ise çıkan gürültüye bu kadar yakışıksız cevaplar neden verildi?
Aslında amaç, sebep ne idi? Bilmiyoruz sadece tahmin yürütebiliyoruz.
Fakat neresinden tutarsanız olmuyor.
Neden derseniz?
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı konusundaki polemik büyüyor da büyüyor.
Ve burada henüz İstanbul’da bile yeterince deneyim edinmemiş, daha doğrusu İstanbul gibi dünyaca ünlü, kıymetli bir şehrin belediye başkanlığından hem gerekli hazzı alamamış hem de henüz sindirememiş bir isim, bir takım isimlerle ve hatta kendince cumhurbaşkanlığına doğru bir oyun oynuyor.
Ateşle oynuyor da demek mümkün.
Şimdi önce bizim bildiğimiz o geçmişinden, eski isimlerinden ve hatta adım atacak gücü olmasa bile bazı kişilerden ısrarla vazgeçmeyen CHP ( bakınız eski genel Başkan Deniz Baykal ), bir de daha dün CHP’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş bir ismi hem de cumhurbaşkanlığı gibi bir koltuğa oturtacak.
Hem de oy birliği ile olmadı halk desteğiyle.
Üstelik daha yeni, Muharrem İnce faciasının etkileri üzerinden atılmamış, unutulmamışken.
Şimdi hemen İmamoğlu için bir kaç olumsuz söz söyledik diye tepemize çullanmayın.
Türkiye konuşuyor bir haftadır.
Hatta tüm bunlar zaten daha fazla konuşulmak için yapılmamış mıydı?
Reklamın iyisi kötüsü olmaz kabilinden eleştiriler için miydi tüm bu tantana bilmiyorum ama İmamoğlu’na da ekibine de verdiği zarar ortada.
Hele de cevap niteliğinde konuştuğu cümlelerin sonunda söylediği ‘Vız gelir tırıs gider’ ifadesi tam bir facia.
Sen kalk İstanbul’u bu kadar büyük bir farkla al.
Sonra daha tam koltuğun tadını bile çıkarmadan gaza gel, hedef büyüt, okyanusa giderken gölde boğul.
Bir dur önce, yaşa, sindir, öğren biraz daha. Bekle di mi ama.. Yok.
Boşuna dememiş eskiler:
‘Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık…