Önce biz uyanmalıyız!

Bursa Büyükşehir Belediyesi, kentteki huzur duraklarına bir yenisini ekledi.

Pınarbaşı Mezarlığı karşısında Cünûnî Ahmed Efendi tarafından kurulan 4 asırlık Mevlevihane, 7 Ekim’deki açılışa hazırlanıyor.

Salı akşamı Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve bir grup basın mensubu ile birlikte çalışmaları tamamlanma aşamasındaki yapıyı inceledik.

Açık hava müzesi niteliğindeki kültür adasında ‘Semahane’, ‘Türbe, Meydan-ı Şerif ve Matbah-ı Şerif’ ve ‘Dedegan Hücreleri ve Selamlık’ bulunuyor.

Mevlevilik kültürünün özgün öğeleriyle bezenen yapının huzurlu atmosferinde dedegan hücreleri ve selamlık bölümünde Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) işbirliğiyle uzmanlık seviyesinde musiki ve hat dersleri verilecek.

Yine bu eşsiz mekânda haftalık sohbet programları ve sema mukabeleleri düzenlenecek.

Ziyaretimizde Bursa Mevlevihanesi için özel eğitim alan 21 semazenin sema mukabelesini seyrettik.

Mevlana’dan çok Yunus’a meftun ve Mevleviliğe pek de yakın olmayan biri olarak semanın etkisinde kaldığımı itiraf etmeliyim.

Konya ile özdeşleşen ve ne yazık ki özellikle Bursa’da akçeli işlerle anılır hale gelip yozlaşan bu kültürün Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde özgün kimliğine kavuşturulmasını sevindirici buluyorum.

Tabi kuşkusuz bu kültürün dejenere edilmemesi adına toplumsal farkındalığın önemine de vurgu yapmak gerekiyor.

Maalesef politik, ekonomik ve çağın egemen kültürünün etkisiyle uzun yıllar zarfında kültürel varoluşuna yabancılaşan insanımızın, bugün içine düştüğü bir takım arayışları istismar eden duygu tacirlerinin bu alandaki varlığını unutmaması gerek.

***

Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, ziyaretimizde yapı hakkında bilgi verdi: “Yazılı kaynaklara göre 1615 yılında kurulan Mevlevihane, bakımsızlıktan yıkılarak, yerine su deposu yapılmış, geriye 1958 yılında yeniden yapılan türbe dışında hiçbir şey kalmamıştı. Büyükşehir Belediyesi olarak yeniden ihya ettik. Mevlevîhâne 3 bin 500 metrekarelik alan içerisine inşa edildi, 1500 metrekare alan da otopark olarak düzenlendi. Mevlevîhâne alanı ise yaklaşık bin 150 metrekare net kullanım alanına sahip.

Müze olarak hizmet verecek matbah kısmı içerisinde Mevlevilik, Mevlana, Bursa Mevlevihanesi, sema gibi başlıklar altında bilgilendirmeler ile birlikte koleksiyonlara da yer verileceğini ifade eden Başkan Aktaş, buranın aynı zamanda bir eğitim merkezi gibi kullanılacağını belirtti.

Selamlık dairesinin altında bulunan dış kısımdaki iki dedegan hücresinde geleneksel Türk sanatları dâhilindeki hat-tezhip gibi sanatların enderun usulünde eğitimlerinin verileceğini açıklayan Başkan Aktaş, “Yine selamlık dairesinin girişinde iç kısımda yer alan 3 hücre ise Türk musikisi dâhilinde yer alan ney, kudüm, bendir tambur, kanun gibi enstrümanların eğitimlerinin verileceği alanlar olacak. Selamlık binasının üst katında yer alan mabeyn alanında ziyaretçiler kütüphane kısmından faydalanabilecek. Selamlık binasının son kısmı olan şeyh odası ise süreç içerisinde mesnevi okumalarına, sohbetlere ve toplantılara ev sahipliği yapacak. Semahane kısmında da haftada 1, 2 veya 3 gün sema mukabeleleri olacak. Ayrıca Mevlevîhâne, Bursa'da yetişen semazen ekibi ev sahibi olmak üzere Konya ve İstanbul'dan gelecek ekiplere de sadece sema amaçlı tahsis edilebilecek. Hâlihazırda eğitim alan 21 öğrenci, Mevlevihane'nin açılışında sema yapabilecek konuma geldi. Burada birçok gönüllünün birçok ekip arkadaşımızın emekleri var, katkıları var. Allah her birinden razı olsun. Bursa Mevlevihanesi'nin açılışını, inşallah 7 Ekim’de gerçekleştirip Bursa’mızın ülkemizin hizmetine sunmuş olacağız” dedi.

Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenecek 7 Ekim’deki açılışa Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın da katılması bekleniyor.

***

Büyükşehir Belediyesi, ‘Tarihi Çarşı ve Hanlar Bölgesi’ başta olmak üzere kentin birçok noktasında hem tarihe vefa hem de kent kimliğine estetik katmak adına özel çalışmalar yapıyor.

Hiç şüphesiz bu projeler, turizmin gelişimine katkı sunacaktır. Fakat öncelikle Bursalıların, yapılan bu işlerin farkında olması gerek ki mekânlara ‘yaşayan’ kimliği kazandırılabilsin.

Bursa’nın değerlerine önce biz uyanmalıyız herhalde… Bu kentin kıymetini bilmek zorundayız… Bunun yolu da sanırım hayatımızı idame ettiğimiz bu şehrin hayatına da saygı ve sevgi duymaktan geçiyor.

Büyük medeniyetimizin birer göstergesi niteliğindeki yapılar ve eserlere sahip çıkmak, korumak ve ayağa kaldırmak kadar onları hikâyeleri, kültürü ve felsefesiyle de yaşıyor kılmamız gerek.

Belki ondan sonra gelen turist için buralar anlamlı ve kıymetli bir atmosfere dönüşebilir.

Sıva, harç, tuğla, taş, beton… İçinde ruh yok ise, hikâye ve felsefe aktarmıyorsa ve dahi bir kültürü temsil etmiyorsa hep bina olsa ne olmasa ne!

Bursa Mevlevihanesi’nin bir hikâyesi, temsil ettiği köklü bir kültür ve yaşama sunduğu bir felsefesi var. Bize düşen istismarcılara gösterdiğimiz rağbeti, gerçekten ilgiyi hak eden bu adreslere göstermektir.

Cünûnî Ahmed Efendi’nin rüyasındaki hikmeti anlayıp gülün kokusunu duymaktır.

***

Cünûnî Ahmed Efendi, Karaman Larendeli…

Konya’da hocası Ebû Bekir Çelebi, kendisine Bursa Mevlevîhânesi’ni kurmasını teklif ediyor. Cünûnî Ahmed Efendi, yaşlılığı nedeniyle kabul etmek istemiyor, Larende’de inzivaya çekilmeyi umuyor.

Cünûnî Ahmed Efendi, hocası Ebû Bekir Çelebi’ye veda ziyareti öncesindeki gece rüyasında çok güzel bir gül görüyor fakat gül kokmuyor.

Ebû Bekir Çelebi, vedalaşmaya gelen Cünûnî Ahmed Efendi rüyasını anlatmadan şöyle diyor: ‘Eğer Bursa’ya gitseydin, rüyandaki gülün kokusunu alabilecektin.’

Bunun üzerine Cünûnî Ahmed Efendi, yeğeni Sâlih’i yanına alarak Bursa’ya gelir ve dergâh yapılıncaya kadar Setbaşı’nda Yâkub Efendi Tekkesi’nde vazife görür.

Cünûnî Ahmed Efendi, 1615’te tamamlanan Mevlevihane’de altı yıl süreyle postnişinlik ve mesnevîhanlık yaptıktan sonra vefat eder…

Gülün kokusunu arayanlara saygıyla…