Poliganizm!
Fanatizme aşinaydık.
Holiganizmi biliyorduk.
Şimdi bunlara kardeş geldi: Poliganizm!
Tamamen şahsi uydurma…
Literatürde yeri yok.
Poligenizm ile karıştırmayın sakın.
Bu daha yeni bir tür.
Siyasi atmosferde iktidara alternatif olamayan muhalefetin gündelik hayatta yedeklenmesi; muhalif sosyalite: Slogan atmak, pankart açmak vesaire…
Muhalefet, politika üretemeyince slogan her yeri işgal ediyor.
Muhalif siyaset, bilindik ezberler, vasat klişeler ile günü kurtarıyor. Bazen onu da beceremiyor.
İşte muhalefetin bıraktığı boşluğu toplumun farklı kesimleri, bu muhalif sosyalite ile dolduruyor.
Komedyenler, muhalefet liderlerinden daha etkin bir retorik geliştirebiliyor.
Bağımsız küçük gruplar, muhalif siyasi güruhtan daha etkili olabilir.
Fakat, bu denemeler politik arenada realize olmadığını için sonuç değişmiyor.
Muhalif retorik ve propaganda, fasit dairede yuvarlanıp duruyor: siyasetten slogana-slogandan siyasete.
Siyasi acziyet, muhalif sosyalite ile tatmin ediliyor.
Bir futbol müsabakasında taraftarın attığı slogan, muhalif siyasete motivasyon oluyor.
İşte son örneği; Fenerbahçe taraftarı, Kadıköy’ü doldurdu ve hükumete istifa çağrısı yaptı.
Taraftarın sloganları, neredeyse tüm sosyal medya platformlarındaki muhalif güruhu coşkuya boğdu.
‘Geliyor gelmekte olan’, ‘gideceksiniz’, ‘yenileceksiniz’ etiketleri üst sıralara tırmandı.
Aman beyler sakin olun. Anladık geliyorsunuz. Da! Neyle?
Politikayla mı? Sloganla mı?
Halkın gerçekliği ve talebine dayanan bir projeniz var mı?
‘Oy vermezse adam yerine koymadığınız’ halkı hiç dinlediniz mi?
Kıymetli okur, belki denk gelmemiştir hatırlatayım; 2019’daki seçim çalışmasında Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, ziyaret ettiği bir mahallede kadınlara aynen şöyle diyor:
“Siz bizi adam yerine koymazsanız biz de sizi adam yerine koymayız. Bu kadar net. Oy vermiyorsunuz konuşuyorsunuz…”
Ne yazık ki ülkemizde sorunun nedenselliğinde tabandan tavana bu düşünce yatıyor.
Halkı hor gören, kategorize eden, ötekileştiren siyasi tavrın en basit örneği bu!
Yıllardır kendi yurdunda dışlanmış ve yok sayılmış bir halkı idare etmek için siyaset kurumunun iktidar hakimiyetiyle inşa edilmesine şaşırmamalı.
Halkına yabancı bir siyasetçi grubu var ki onlar milletin hem kimlik hem de kültür kodlarını çoktan unutmuş durumdalar.
Enkazdan çıkan vatandaşın önce Allah sonra Devlet dediğini görüp, duyup, bildiği halde halen millete kendi diktikleri gömleği giydirmeye çalışıyorlar.
Muhalifliğin prim yaptığı mecralarda sığ zihinler, vatandaşın kutsal saydıklarına saldırmayı aydınlanma sanıyor.
Demokratikleşme ve özgürleşme diyerek halkın kimliğine, kültürüne yabancılaşması pompalanıyor.
Oysa sosyal mecralarda tüm bu maymunlukları yapanların bir nesil öncesi Anadolu kırsalında ya çavdar topluyor ya da koyun otlatıyordu…
Fakat bugün onlara sorsan dağdaki çobanla onların oyu bir olamazdı…
Ne olduğu, nereden geldiğini unuttuğu gibi bugün neye benzediği de belli olmayan bu kitleler, ülkenin sosyal kanser hücreleri gibi.
Hem hiçbir şey bilmiyor, hem de çok şey biliyormuş gibi konuşuyor.
Muhalefette halktan çok bunlara kulak kesiliyor.
Büyükada’da, İstiklal’de, Bebek’te bir grup mutlu azınlığın ‘mutsuzluk sanrıları’ üzerine yapılan muhalefet halkın derdine derman olmuyor.
Kusura kalmayın!
Esen kalın.