Seçmek kader midir?
Seçmek insan hayatının en belirleyici davranışlardan biridir.
Çünkü seçim insanın yolunu, yönünü belirler, kaderine etki eder ve hatta sona erdirir.
Seçmek hayatımızda bizi mağlup da eder, kazanan da. Yaptığımız seçime göre dünyanın en şanslı ve mutlu hayatını da sürebiliriz, en zavallı ve hüsran dolu olanı da.
İnancımız gereği yolumuz ne kadar alnımıza yazıldıysa da, bize bu yolda kullanmak adına verilen akıl, çoğu zaman iyiyi seçebilmek ve hatta doğru seçim yapabilmek içindir.
Peki, insan neden yanlış seçim yapar?
Doğru da yanlış da evrensel değil midir ki, biz yanlışa tamah eder, yanlışla sınanırız?
Yanlış hukuken, ahlaken, vicdanen herkes için benzer hatta aynı değil midir de biz ısrarla doğruyu yaptığımız, seçtiğimizi zannederken yanlışa düşeriz?
Bu terslik neden bin yıllardır vardır ve insanoğlu bu konuda hata yapmayı ısrarla sürdürmektedir?
Bireysel çıkarlar, coğrafya ile şekillenen kaderler ya da insani zevkler midir insanoğlunu yanlışa sürükleyen, yanlış olduğunu bile bile o yolda yürüten?
Nedir?
Hangi sosyolojik, psikolojik ve toplumsal sebepler insanı yanlış yapmaya sürüklemektedir ve neden çözümü yoktur? Neden?
Seçtiklerimiz midir yönümüzü değiştiren, seçemediklerimiz, seçmediklerimiz ya da geride bıraktıklarımız mı?
***
Seçim belki de hiç olmaması gerektiği kadar ülke gündeminde. İlgilenmiyorum diyen herkesin ağzında, sevmiyorum diyen herkesin dilinde ama daha da kötüsü ekranında, hesabında, akışında, hikayesinde.
Vatandaş ya yalanlarla kandırılıyor, ya doğrulardan uzaklaştırılıyor. Genel geçer doğruların değeri kalmadığı gibi yalanlara yüklenen anlam da giderek artıyor.
Peki, kim doğru, neye göre?
Kim haklı kime göre?
Toplumsal bir uzlaşı sağlamanın neredeyse imkânsız hale geldiği 2023 Türkiye’sinde, bölünmek ve ayrışmak sıradan konulara dönüşmüş durumda.
Bir paçavra yüzünden birbirimize girebildiğimiz gibi dünyanın en büyük felaketinde bile ortalama görüşü benimseyemiyoruz. Sağduyusunu yitirmiş bir toplumun içinde, şeffaflığın mumla arandığı cümleler kuruyoruz.
..Ve tüm bu imkânsızlıklar içinde, daha doğrusu insanların ortak müştereği hayal kurduğu zamanların gerçeğe dönüşmesi hayaliyle elbette…
Ancak kazın ayağı o kadar basit, daha doğrusu ucuz değil.
Üzerinde asla uzlaşamadığımız ‘emperyalist güçler’ bir yandanbu topraklarda talana hazırlanırken, asıl talanı ‘emperyalist gücü’ tanımlamaya ve ülkenin yarısına anlatmaya çalışırken yaşıyoruz.
Anlayamıyoruz, anlaşamıyoruz ve anlatamıyoruz.
Bizim asıl sorunumuz da bu zaten.
Kendi içimizdeki düşmanlarımız, içimizdeki emperyalistler, içimizdeki yalancılar…
Aslında 14 Mayıs tam da bunun seçimi
Ve
İşte bu yüzden seçmek kader…