Şiddetin temsili

TBMM Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinin ikinci gününde yaşanan şiddet vakası, olgu ve olaylara yaklaşım biçimimizi bir kez daha ortaya koydu.

Görüşülen konu: 2023 yılına ilişkin merkezi yönetim bütçesi.

Peki, kavganın nedeni ne? Bütçe mi? Bütçenin büyüklüğü, küçüklüğü, kullanımı mı?

Hayır! Koskoca bir hiç!

Anlamsız atışmalar… Hakaretler… Sataşmalar…

Bir konuyu ele alırken akıldan ve mantıktan uzaklaştıkça gerilime ve şiddete sürüklenmek kaçınılmaz bir sonuçtur.

Sonucun şiddet içermesi katlanılmaz nitelikte vahimdir.

Hele ki bu şiddetin çözümün merkezi olarak görülen bir çatı altında yaşanması, hem üzücü hem de düşündürücüdür!

Yanıtlar beklenen yerden öfke çığlıkları yükselirse soru ve sorunlar olan yerde ne olur?

Hep dile getiriyoruz; şiddeti kategorize edemeyiz. Bireysel nedenleri kadar toplumsal eğilim ve yönelimlerini de konuşmalıyız.

Eğitimli olmak; makam, mevki ve yetki içinde bulunmak insanı şiddetten ari kılmıyor. Bu olayla gördük ki toplumdaki şiddet eğilimi, Meclis’te de temsil ediliyor.

Öyleyse şiddeti yasama erkiyle veya yasalarla çözebilir miyiz? Cezalar veya yaptırımlarla bu sorunu aşabilir miyiz?

Mümkün değil!

Nihayetinde yasama organı da bir anlamda toplumun karakterine göre şekilleniyor. Siyaset, toplumun aynasıdır. Siyasetin diline de pratiklerine de toplumun ruhu yansıyor.

Bakın, şiddeti uygulayan vekilin ‘özür dilemeyeceğim’ beyanı da bu kapsamdadır. Ve vicdani değildir.

Şiddet yaşandığı yer, zaman, mekân ve tarafları itibarıyla münferit olabilir. Ama bizim olaya yaklaşımımız kesinlikle sosyolojik bağlamda olmalıdır.

Şayet böyle olmazsa Meclis’te bu vaka, ne ilk ne de son. Yaşandı, yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek.

Ders çıkarmayı, ibret almayı, terbiye ve ıslahı örnek zorundayız.

Aslında ülkemiz, büyük bir badire atlattı.

Darp edilen vekilin kalp rahatsızlığı nüksetti ve bir gece yoğun bakımda kaldı. Hayatını kaybedebilirdi. Sonrasında ülkede ne tür eylemler olur veya olabilirdi hiç düşündünüz mü?

Partililer protesto eylemleri düzenler. Bu eylemler, çığ gibi büyür. Eylem kollayan kötücül organizasyonlar devreye girer. Seçim üstü akıl almaz bir toplumsal çatışma yaşanabilirdi.

Peki, neden?

Meclis’te vekiller, ‘önüne bak’, ‘sağına bak’, ‘soluna bak’, ‘zambak’, ‘zumbak’, ‘dön arkana bir bak’ gibi anlamsız ifadelerle tartıştığı için!

Meclis’te temsil makamında bulunanların profilini toplum olarak bir kez daha gözden geçirmeliyiz. Ancak objektif olmalıyız. Hemşerilik, bölgecilik ve mahalle kültürü ile yaklaşmamalıyız.

O zaman göreceğiz ki tüm hataların kaynağı, aslında ‘bizden biri vekil olsun’ diye verdiğimiz mücadeledir.

Siyasette temsil yetkinliğini artırmak için süreci özgürleştirmemiz gerekiyor.

Vekâleti, bir takım kitle ve oy kalıplarından çıkarmak toplumun genel kazanımlarına odaklanan bir yapıya kavuşturmak zorundayız.

Yoksa biri gider diğeri gelir… Bu partili yaptı yarın diğer partili yapar…

Son söz: İYİ Partili Milletvekili Hüseyin Örs’e yumruk atan ve Türkiye’yi anlamsız bir gündeme sürükleyen AK Parti Milletvekili Zafer Işık, taraflardan ve kamuoyundan özür dilemelidir.

Ülkemizin gündemi yoğun ve kimsenin bu gündeme gölge düşürmemesi gerekir.

Esen kalın.