Siyasal parodi!
Cumhuriyetin 100’üncü yılındayız.
İkinci yüzyılın kapısı aralandı.
Bu ikinci asır, biz Türklerin yılı olabilir, olmalıdır.
Peki, nasıl?
Boş rüyalara kapılarak mı? Değil elbette!
Çok çalışarak, çok üreterek, birlik olarak ve beraberce yaşamayı başararak…
İkinci yüzyılı, tarihin en büyük kahramanlıklarına imza atmış milletimizi ve medeniyetimizi egemen kıldığımız bir devre dönüştürebiliriz.
Bunun için topyekûn mücadelemiz gerek!
Ancak bu yetmez. Mücadelemizi, emeğimizi, egemenliğimizi muhafaza edecek bağımsız bir siyasi iradeye ihtiyacımız var.
Sağdan soldan, ondan bundan, Avrupa’dan ABD’den talimat alan değil!
‘Önce Türkiye’ diyebilme karakterini ortaya koyan bir siyaset olmazsa olmazımız.
Üzerine düşünüp anlamalıyız ki siyasetimizin özgürlüğü ve bağımsızlığı her şeyin üzerindedir.
Bir ülkede siyaset yapıcılar özgür ve bağımsız değilse halk nasıl özgür olabilir?
Siyasetin ve halkın özgür olmadığı yerde basının özgür olması mümkün mü?
Ankara’dan, İstanbul’dan, Bursa’dan, İzmir’den, Sivas’tan, Erzurum’dan, Samsun’dan değil de Brüksel’den, Paris’ten, Berlin’den, Moskova’dan, Pekin’den, Washington’dan, Londra’dan talimat ve ilham alan basınla karşı karşıyayız.
Ne yazık ki aynı durum, siyasette de yaşanıyor!
Seçime doğru ilerlediğimiz bu günlerde medet, sınırlarımızın dışında aranıyor!
Bir yandan milli moral ve motivasyona dönüşen projelerle yılların kompleks duvarları bir bir yıkılırken diğer yandan birileri durmadan yeni aşağılık kompleksi duvarları örüyor.
Toplumsal akıl, milli şuur veya halk iradesi alaya alınıyor!
Sözüm ona bilgeler masası, her geçen gün yeni parodiler kusuyor.
Şimdi de mucizevi bir yönetim vaat ediyorlar.
Cumhurbaşkanını halk seçecek ama halkın seçtiği o cumhurbaşkanı, yüzde 1 dahi olman partilerin genel başkanlarından talimat alacak!
Ne yazık ki bu ucube sistemi, demokrasi kılıfıyla yutturdukları onlarca insan var.
Anayasa’dan ‘Türklük’ çıkarılacak! -Gücünüz yetmez!-
Sözde kuzey kürdistan özerk veya federatif yapıda kurulacak. -Avucunuzu yalarsınız!-
Üstelik bunlar, Atatürk’ün kurduğu partinin genel merkezinde konuşulacak! -38’den sonra çok duyduk bunları!-
Bildiğin milletin aklıyla alay ediyorlar! Ama görenler, duyanlar ve bilenler için asıl onlar, komik ve gülünç duruma düşüyorlar!
Siyasal iletişim den siyasal parodiye dönüşen bir kampanya!
İçler acısı derecede politika üretme acizliği ve beceriksizliği…
Halka dayanmayan, halkı anlamayan ve halktan öylesine kopuklar ki ‘metronun kapılarının otomatik açılmasını’, ‘ABD’den sözde dahi bir şarlatanın video konferansla bağlanmasını’ teknoloji sanıyorlar!
Aile boyu otomatik olduklarını biliyoruz ama bunları böyle milletin gittiğinin tersi yöne kim kuruyor onu bilmek bile istemiyoruz.
Asgari düzeyde bile mantık içermeyen sözleri ve eylemlerinin savunulacak yanı olmadığı gibi eleştirilecek derecede dahi değerli olmadığını düşünüyorum.
Kaostan, krizden başka bir vaatleri olmayanlar; milleti ithal danışmanlarla, ithal kavramlarla, ithal bayraklarla, ithal adaylarla kandırdığını sanıyor.
Geçen gün bir gazetecinin iddiaları kamuoyuna yansıdı: Masada bakanlıklar için pazarlıklar yapılıyor.
Adı geçen tüm partilerden hemen hemen hepsi aynı bakanlıkları istiyor: Adalet, ekonomi, eğitim, Çevre ve şehircilik, iç işleri, dış işleri…
‘Milli Savunma Bakanlığı’ masadaki partilerce istenen bakanlıklar listesinde yer almıyor. Şaşırıyor muyuz? Hayır! Belli ki onun sözünü başkasına vermişler!
Bunlar, demokrasi diye diye Milli Savunmayı HDP’ye teslim eder, bazı aklı evvel aveneleri de alkışlar!
Bildiğin bir parodi yaşıyoruz!
Ve millet buna acı acı gülüyor!
Esen kalın…